17 | Yabancı

Start bij het begin
                                    

"Biliyorum." dedi çehresinde kocaman bir sırıtma varken. Bu çocuk neden bu kadar çok şey biliyordu?

"En sevdiğin rengin mavi olduğunu, seninle konuşan insanların gözlerinin içine bakmalarını istediğini çünkü bu şekilde söylediklerine bir değer verdiklerini düşündüğünü, gülümsediğin zaman yanaklarında hafif bir çukurlaşmanın olduğunu, her ne kadar bu kadar güçlü görünsen de bu görüntünün altında yatan o camdan kızı, ilgiye ve güvenecek birine ihtiyacın olduğunu, biliyorum." Soluksuz konuştuğu için nefes nefese kaldı.

Fakar ben o an nefes almıyordum. Şaşkınlığım bir dağ olmuş ve giderek daha da fazla büyüyordu. Ben bu çocuğu tek bir kere bile gördüğümü hatırlamazken, benim hakkımda bu kadar çok şey biliyor oluşu elbette beni dehşete düşürmüştü.

"Ah birde, omuzunun üzerinde minik bir ben var, onu da biliyorum." Lâl oldum. Dilim damağım kurudu, tek kelam edemedim. Bu kadarını beklemiyordum. Bu kadarı çok fazlaydı.

"Sen..." diye başlayacak oldum fakat sözleri bana mani oldu. "Yanlış anlama, yüzücü atleti giydiğin zaman fark etmiştim." Sanki bu çok normal bir şeymiş gibiydi onun için. Bir şey diyip kırmak istemedim onu. Koyu kahve gözlerinde öyle bir ifade vardı ki, kimsesizliği çağrıştıran. Yüreğim el vermedi bir şey söylemeye.

"Ben gitmeliyim artık." dedim mırıl mırıl. Yüzümdeki ifade ne denli bir dehşet yaşadığımı resmediyordu. Gerçekten bu çok... Sapkınca bir şeydi. Yıllardır beni izliyor ve hakkımdaki çoğu şeyi biliyordu. Bu yüzden burada onunla yalnız durmak istemiyordum. Nasıl güvenerek elini tutabilmiştim, kendime inanamıyordum!

Kolumdan tutup beni durdurduğunda arkamı dönemedim. Kıpırdayamadım! Arkama dönmeyeceğimi anlamış olacak ki o benim önüme geçti. Gözleri gözlerime değdiğinde, kahvelerindeki tonun daha da karardığını gördüm. Acının kıvamlı haline şahit oldum. Bu öyle bir dehşete düşürdü ki beni, şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. Acının kıvamlı haline ilk kez tanık oluyordum.

"Benden korkmana ya da kaçmana gerek yok, böyle bir şeyi istememde. Sapık değilim yanlış anlama. Yalnızca uzun zaman önce yüreğimi sana kaptırdım." Son sözüyle gözlerim sınırlarını zorlayarak açılmıştı. Yüreğini mi kaptırmış? Kime? Bana mı? Hadi ama!

"Kap... Kaptırmak mı?" diye mırıldandım kendi kendime. Sanırım bunu hazmedebilmek için yapmıştım. Çünkü bu bence inanılması en güç şeyler arasında başı çekiyordu. Allak bullak bir halde hissediyordum.

"Ilgın?" dedi şaşkınlıkla yüzüme bakarken. Bu kadar imkânsız olarak görmem onu neşelendirmiş olacak ki, çehresinde daha önce böylesi güzelliği görmediğim bir gülümseme vardı. Beni yalnızcak sevmek kelimesi bile korkuturken, dört yıldır birinin attığı her adımı takip edecek kadar sevmek... Bu inanılması elbette güç olacaktı. Ben sevmekten bile korkan bir insandım. Sevdiğim her insan şimdi değilsede mutlaka bir gün beni terk ediyordu çünkü. Aramıza gerek saçma sapan sebepler gerekse de ölüm giriyordu.

Karşımdaki bu gözlerinde masumluk resmedilmiş fakat dışına bunu asla yansıtmamış olan çocuğa sarılmak ve beni unutması için yalvarmak gerekirse ayaklarına kapanmak istiyordum. Ben bu denli bir şeyle başa çıkamazdım. Ben böylesine bir şeye hakkını vererek karşılık veremezdim bile. Beceriksizin tekiydim. Onu kırardım. Reddedilmekten çok daha fazla!

"Gitmem gerekiyor." diye mırıldandım bir kez daha. Kafasıyla onayladı yalnızca. Şimdi çehresinde solan gülümsemenin, bir ömür eksik olmamasını diledim. Yapabileceğim tek şey buydu çünkü.

"Bundan sonra seninle konuşabilir miyim?"

Arkamda işittiğim sözler ile ona döndüm. Bana tatlı küçük bir çocuk gibi göründü o an. Annesinden şeker isteyen bir çocuk...

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu