6 - ezel gününden kader

Start from the beginning
                                    

Kısaca her şey karmakarıştı o sabah, bir çığlık çığlığa bağıracak kadar mutlu oluyor bir gelen takipçi isteklerine ve twitterdaki konuşmalara bakıp panik atak moduna giriyordum. Üstelik koyu bulutlar gökyüzünde cirit atıyordu ve her an yağmur başlayabilirdi, kafamı hissetmiyordum, işe gitmek zorundaydım ama istemiyordum. Aslına bakılırsa bir yandan da istiyordum çünkü Jongin'i görme ihtimalim vardı. Onu görünce ne yapacağımı veya ne diyeceğimi bilemesem de bu ihtimal beni her zamanki gibi çok, çok fazla heyecanlandırıyordu.

İşe gitmek için hazırlanmaya başlamadan önce son bir kere daha instagramıma baktım. Mesaj istekleri sınıra ulaşmıştı, hala takipçi istekleri gelmeye devam ediyordu, bildirimleri çoktan kapatmıştım çünkü o paniği durup durup yaşamak oldukça zordu. Öylece, boş gözlerle ekranıma bakarken, tamamen bir anda belki de Jongin'in hala bunun farkında olmadığını düşündüm. Bir önceki gece, benimle konuşurken, bana onları derken ya da bana o fotoğrafını atarken oldukça sarhoştu, ben ertesi gün benimle konuştuğunu bile hatırlamayacağını düşünürken takip isteği yolladığını hatırlaması imkansızdı. Ve belki de bunu fark ettiğinde gerçekten ama gerçekten pişman olacaktı çünkü, ben bendim işte. Jongin'in takip edeceği o tek kişi olmamın imkanı yoktu, en azından Jongin ayıkken bunun imkanı yoktu.

Bu yüzden telefonu iki elimle tutup korku dolu bir nefes aldım. Jongin'i zor durumda bırakmak hayatta isteyeceğim en son şeydi, tüm sevincimi içime gömüp paniğimin galip çıkmasına izin vermem gerektiğini de biliyordum. Mesaj ekranına girerken ellerim titriyordu, kendimi bir şeyler yazmaya hazırlamıştım fakat tüm o konuşmaları tekrar görünce, Jongin'e ne diyeceğimi bilmediğimi fark ettim. Seçeneklerim neredeyse sıfırdı, ne diyebilirdim, evet Jongin biliyorum sen gökyüzüsün ve bense deniz yani birbirimize işte bu kadar uzağız ama beni takip ettiğin çok mutluyum ve eğer pişmansan takibi bırakabilirsin mi? Böyle demem imkansızdı, herhangi bir şey demem bile imkansızdı. Yapabileceğim tek bir şey vardı, tüm o paniğin beni öylece içine çekmesine izin vermek.

Günümün kalanını böyle geçirdim, hazırlanırken, evden çıkarken, otobüste, şirkette; sadece soluk soluğa, her an bir panik atağın kollarına balıklama atlayacakmışım gibi zamanı geçirip durdum. Çalışırken her şeyin daha kolay olmasını beklesem de hiçbir şey daha kolay olmadı, telefonum cebimde bir bomba varmış gibi hissettiriyordu ve sanki herkes ama herkes benim kim olduğumu ya da Jongin'in takip ettiği o gizemli hesabın ben olduğumu biliyormuş gibi yüzüme baktığını hissedip duruyordum. Zordu ve normalde sadece düşüncesiyle bile sevinçten çılgına döneceğim bir olayın beni bu derece tedirgin etmesini kabullenemiyordum.

O akşam, mesai saatimin üzerinden en fazla birkaç saat geçmişken, şirkette gayet olası bir durum olduğunu bilerek tekrar Jongin'le karşılaştım. Dediğim gibi, olabilecek bir durum olduğunu biliyordum, daha önce defalarce kez onu şirketin içinde görmüş, Jongin'in kucağında uyuyakalmış, onunla normal bir şekilde konuşmuş ve mesajlaşmıştım, ama her nasıl oluyorsa onu gördüğüm an deli gibi heyecanlanmaktan kendimi alamıyordum. Uzun koridorda ben elimdeki paspasla yerleri silerken Jongin, üstünde pratik yaparken giydiği kıyafetleriyle tam karşıdan geliyordu.

DS Eğlence Şirketine giren herkese uzun bir sözleşme imzalatılırdı, sözleşmenin şartlarından biri de şöyledi.

-İdollerle konuşmak, temas etmek, göz teması kurmak, herhangi bir iletişim kurma çabasına girişmek kesinlikle yasaktır. Gerektiği durumda, herhangi bir idolü rahatsız etmemek adına, o şirket içerisindeki herhangi bir ortamdan ayrılana dek çalışanın ortamdan uzaklaşması mecburidir.

Jongin güçlü adımlarla tam karşıdan üzerime doğru gelirken elimde paspasla öylece kalakalmıştım, ona bakmayı seviyordum. Ona bakmayı her zaman sevmiştim, bazı anlarda o bir ortamdan geçerken bir köşeye gizlenir ve onu izlerdim. Jongin'e bakmak insanın içinde büyük ve inanılmaz zevk verici bir coşku selinin kalkmasına neden olurdu. O an, Jongin'e bakarken, yine bu duyguların hepsine birden maruz kalmıştım.

Narcissus // sekaiWhere stories live. Discover now