O Kendi Geleceğini Buldu

Start from the beginning
                                    

‘’Sevenler hisseder.’’

 Gözlerini açtığında Draco’yu karşısında buldu. Genç adam şaşkınlıkla kıza baktı. Yaşları silmek için genç kıza elini uzattığında genç kız elini tutup yavaşça indirdi. Hermione gözyaşları arasında derin bir nefes aldı.

‘’Elveda deme vakti geldi, değil mi?’’

Draco gri-mavi gözlerini kaçırırken Hermione inatla kahverengi gözleri ile ona bakıyordu. Ellerini genç adamın yanaklarına koydu ve kendisine bakmaya zorladı. Grileri daha da koyulaşmış gözler ona çevrildiğinde nefesini tuttu. Doğruydu. Ayrılık vakti gelmişti. Yaşlar daha da artarken son gurur parçasını da tuzla buz ederek mırıldandı.

‘’Asla elveda deme.’’

Genç adam, hala yanaklarında duran ellerin üzerine ellerini koyup alnını genç kızın alnına dayadı. Bir süre gözler birbirine kilitli kaldı. Draco uzanıp kızın dudaklarına bir öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde alnı genç kızın alnına hala dayalıydı. İkisinin de bu sonu sindirmesini ister gibi yavaşça mırıldandı.

‘’Elveda.’’

Draco, Hermione’den uzaklaştı. Son kez genç kıza baktığını bildiği için ezberlediği güzelliği beynine tamamen kazımaya çalıştı.

Sürelerinin dolduğunun her ikisi de farkında, yavaşça zor da olsa birbirlerine gülümsediler. Draco arkasını dönüp uzaklaşırken bir aşk daha tarihteki son oyununu oynadı ve perdeler kapandı.

                                                        ~*~*~*~*~*~*~

Yeni çiselemeye başlamış yaz yağmuru arabanın ön camına birer birer düşerken, arabayı süren kadın kara kara arabasını park edecek bir yer arıyordu. Her yer neredeyse dolmuştu. Genç kadın bir yandan yağmaya başlayan yağmura lanet okuyor bir yandan da düğüne geç kalacağı için Pansy’nin ona ne tür işkenceler yapacağını düşünüyordu. Korkunç fikirleri aklından geçerken bir yandan yavaş yavaş ilerleyerek park yeri arıyordu. Biraz ilerde bir park yeri görürken gözleri parlayarak oraya ilerledi.  Tam park etmek için dönüyordu ki son model bir araba gelip hızlıca park etti. Hermione Granger, ağzı açık bir şekilde arabaya bakarken siniri iki kat arttı. Şaşkınlığı üzerinden atlatınca o da hırsla arabasını durdurdu. Gözleri ateş gibi yanmaya başlarken yağan yağmura aldırmadan hızlıca arabadan indi. O sırada arabanın sahibi de arabasının kapısını açmıştı. Genç kadın sinirle bir şeyler sıralamaya başladı.

 “Sen ne yaptığını sanıyorsun?! Ben park edecektim.”

Hermione arabanın sahibini hala göremezken birazdan bir baş çıktı arabadan. Hermione sinirle kim olduğuna bakarken arabadan onunla aynı yaşta bir kadın indi. Ama yalnızca bir kadın demek çok yanlış olurdu. O bir tanrıça görünümde bir kadındı. Sarı saçları su dalgaları şeklinde sırtının ortalarına kadar iniyordu. Mavi gözleri ona ayrı bir hava katarken Hermione kadının elbisesine baktı. Gözlerinin rengini belli etmesi için ten rengine zıt bir renk seçmişti. Siyah. Elbisesi kadının vücudunu sarıyor, dizinin iki karış üstünde bitiyor ve muhteşem bacaklarını ortaya çıkartıyordu. Hermione dili tutulmuş ve ağzı açık kadına bakarken kadın çoktan şemsiyesini açmış hatta onun yanına gelmişti.

“Pardon bir şey mi dediniz?”

Hermione açık ağzını kapatırken yağmurun altında ıslanıyor olduğunu fark edip acele bir hayır mırıldanıp arabasına geri bindi. Kadın tek kaşını kaldırarak Hermione’nin yanından ayrıldı. Hermione ise arabada saçının haline baktı. Suratını buruşturup acilen bir maşaya ihtiyacı olduğu kanısına vararak yeni bir park yeri aramaya başladı.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

O Kendi Geleceğini BulduWhere stories live. Discover now