18. BÖLÜM

14 10 4
                                    

 
Herkese merhabalar :) Umarım çok bekletmemişimdir :) Kolay gelsin hepinize o zaman  ;)
  
    Her şey fazlasıyla hızlı ilerlemeye başlamıştı. Zaman benim anlayamadigim bir hızda akıp giderken ben kendimi zamana kaptırmis herkes gibi kendi halimde takılıyordum.

Üniversite güzeldi  ve oldukça farklı insanlar, hayatlar, karakterler tanımanıza  ortam sağlıyordu. Mesela yeni tanıştığım ve çokça sevdiğim Bade bana hayatın bambaşka bir rengini tanımami sağlamıştı. Yeni renkleri tanımayı seviyordum çünkü renkler birlikte güzeldi.

     Bugün Melisin de ve benim de sabah derslerimiz olmadığı için supriz yapıp bizimkilere baskın yapmaya karar verdik, bakalım bizsiz neler yapıyorlardı.
   
Ve ben yine evden çıkamıyordum. Nedeni yoktu yani olmuyordu. Son kez ayna da kendime bakayım, anahtarımı aldım mı, cüzdanım nerde, odayı bu kadar nasıl dağıttım acaba derken olanlar oluyordu ve ben kısacası evden çıkamıyordum. Neyse ki kapıda beni bekleyen Melisin tekrardan zile basmasıyla hızlıca ayakkabılarımı giyerek evden çıktım.

   Melisin beni görmesiyle "Ela ömrüm seni beklemekle geçiyor ama yaa" diye sitem etmeye başlaması bir oldu. Ne diyebilirdim ki yavru kedi bakışlarımı atarak yanına gittim ve kocaman sarıldım.

   Dershanenin kantinine geldiğimizde zilin çalmasına 5 dk ka vardı. Gözümüze kestirdiğimiz bir masaya oturup Selime  mesaj attık, mesaji atmamizla Selim'in cevap vermesi bir olmuştu ve biz de hic şaşırmamıştık çünkü Selim derslerde bile telefonunu elinden düşürmeyen bir arkadaşımız olduğunu gayet iyi biliyorduk.

    Neyse ki su an işimize yarıyordu. Selime bizimkilere çaktırmadan kantine getirmesini mesaj atmıştık ki olumlu yanıtın gelmesiyle yüzümüzde ki tebessüm oldukça büyümüştü.

Zilin çalmasından 1 2 dakika sonra bizimkiler yanımızdan geçtiler ancak kimse farketmemisti ki arkadan gelen Poyraz direk farketmişti bizi " Elaa" diyerek yanımıza hızla yaklaştı ve kocaman sarıldı. Diğerlerinin de bizi farketmesiyle kantinde birden bir hareketlilik oluştu herkes birbirine sarılıyor ve birşeyler söylüyordu. Dışardan nasıl gözüktüğümuzu bilmiyordum ama ne önemi vardı ki deli gibi sevmek ruhuzmuzda vardı..

  Lise klâsiğimiz olan çay ve simitlerimizi alıp koyu bir sohbete başladık. Herkes bir ağızdan mutluluğunu ifade etmeye çalışıyordu. O an gözlerim Sinanıda aramış olsa da bunu ifade etmedim. Zaten herkesin böyle düşündüğü kesin olan bir şeydi.

Herkes bir seyler anlatırken masaya yaklaşan esmer bir çocuk Ayline bir kaç defter verip uzaklaştı ancak çocuğun bakışları her şeyi anlatıyordu.

"Aylin arkadaşınla neden bizi tanıştırmadın" dedim gülümseyerek.

Daha Aylin konuşmaya başlamamıştı kı Hakan biraz sitemli  "Aylinin yenı kankası"dedi.

Aylin ise  kendini savunmaya geçmiş bir edayla "ya kızlar bunların derslerle alakası yok ben de Çınar la ders çalışıyorum ona da surat asıyorlar" dedi.

Benim en çok dikkatimi çeken şey ise o her zaman böyle olaylarda tepkisiz olan Selimin Çınara olan bakışlarıydı.

Çınar muhabbetini kız kıza yapmak üzere erteleyip ordakilerle konuşmaya devam ediyorduk ki zil çaldı. Ama bu haksızlıktı daha doğru düzgün konuşamamıştık bile. Her ne kadar Poyraz ve Selim başta olmak üzere 1 derse girmeseler de bir şey olmayacağını söyleseler de Melis ile ben bir anne edasıyla olaya yaklaşıp "bir ders bir derstir" diyerek onlara sınıfa kadar eşlik etti.

biz de ordan derse doğru gitmeye başladık.

Tabiki de fotoğraf çekmeyi ihmal etmemiştim. tam internetimi açıp fotoğrafları paylaşırken yazacaklarımı düşünürken birden gelen arkadaşlık isteği dikkatimi çekti daha doğrusu ismi.

Bu çocuk benim sosyal medya hesabımı nerden bulmuştu? Derin bir nefes aldım ve isteği reddettim. Evet şimdi fotoğraflarımı paylaşabilirdim.

Kampüse geldiğimizde Melise "bir kahve" diye sormamla Melisin kantine doğru dönmesi bir olmuştu. Ben de az çok öğrenmeye başlamıştım bu büyük kampüsü. Kahvemizi alıp bahçede yürümeye başladık ki karşıdan gelen sırığı görmemle gözüme bir şey kaçmış gibi davranmaya başlamam bir olmuştu. İçimdem de "ne büyük bir kampüs ama" demeyi ihmal etmiyordum.

Melis "ela iyi misin" diye soruyordu ama şu an ona bakamazdım diye düşünürken "ela iyi misin" sözünü bir de Sırıktan duymamla kafamı kaldırdım. Melis ise bir Doğuya bir bana bakıyordu.

Gözümle oynamayı bırakıp "iyiyim" dedim. Melis ise o sıra da doğuyu inceliyordu. Melise bakarak ve Doğuyu göstererek "bu da sırık " dedim bir an da. Sırık mı demiştim ben biraz önce.

"yani Doğukan demek istedim" dedim hemen biraz da mahcup bir edayla. Doğu ise "sırık demek "diyerek gülüyordu. Melis ile Doğu tanıştıktan sonra Melise "derse gitmem gerek" diyerek bana göz kırparak yanımızdan uzaklaşırken ben de bahane cümlemi hazırlıyordum ki

"neden isteğimi kabul etmedın?" diye sordu Doğu. Neden sanki isteğini kabul etmek zorundaymışım gibi soruyordu bu soruyu?

"canım öyle istedi" dedim gözlerimi kısarak. Oysa üzgün bakıyordu "ben arkadaş olğumuzu düşünmüştüm oysa ki" dedi kısık ve sitemli bir ses tonuyla. İnsanların üzülmesine neden dayanamıyordum ki? 

"ya tamam buradaki ilk konuştuğum kişi sen olabilirsin ama yani sonuçta pek  anlaştığımız söylenemez" dedim.

Doğu boncuk boncuk olmuş gözleriyle bana bakıp "sen gerçekten böyle mi düşünüyorsun oysa ki ben o ilk görüşmemiz de çok iyi bir ikili olacağımızı düşünmüştüm" dedi.

     Evet arkadaşlar bu bölüm de böyle sizce bu işin sonu  nereye doğru gidiyor dersiniz ?yorumlarınızı bekliyorum. Bana destek olan herkese teşekkürler :) Özellikle de dört gözle yeni bölüm bekleyen    @ozlemcetıne desteğinden ötürü teşekkür ediyorum :)

 

HAYATIN RENKLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin