0 - nergis

7.9K 371 104
                                    

1997 senesinin mayıs ayında, tek düze yaşamın her bir basamağını tek tek tırmanmış ve sadece sıkıntıdan tekrar ilk basamağa dönüp birkaç kere daha merdivenleri, sırf keyfine çıkan Kore halkının hayatına yepyeni ve daha önce hiçbir şekilde görülmemiş bir heyecan dahil oldu. Dönemin ünlü milyarderi, evli ve dört erkek çocuğu babası Kim Joo Chan, yine o dönemin en ünlü eğlence şirketi olan DS'in sahibi Park Dong Sun ile senelerce sürecek bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, sadece Kim Joo Chan'ı değil tüm ailesini ilgilendiriyordu, ve baz alınan şartlara göre tüm Kore'nin tanıdığı Kim Ailesi belki de sonsuza dek uzayacak bir süreç boyunca hayatlarını kameralar karşısında geçireceklerdi. Dillerden düşmeyen meşhur davetleri, tüm ailenin bir arada olduğu pazar brunchları, tüm ailenin hatta bazı akrabaların büyük bir parti eşliğinde kutlanan doğum günleri, tartışmalar, sevgi gösterileri, yenilen yemekler, gözyaşları, entrikalar, her şey ama her şey halkın gözleri önünde yaşanacaktı. Kim Ailesinin o meşhur hayatı bir televizyon şovuna dönüşüyordu, hiç kimsenin bu konuyla ilgili bir itirazı yoktu, olamazdı, olması düşünülemezdi bile. Bu Güney Kore'nin o güne dek başına gelmiş en iyi şeydi.

Kim Şirketlerinin ve Kim Otellerinin sahibi, milyarder, ünlü iş adamı Kim Joo Chan altı kişilik, sevgi dolu olduğu düşünülen bir aileye sahipti. Karısı Kim Jae Hwa tıpkı kendisi gibi çok varlıklı bir aileden geliyordu, Jae Hwa'nın dediğine göre üç fakat kayıtlara bakıldığında iki defa Kore güzeli seçilmişti, varlıklı bir aileden gelmenin avantajlarını yaşamış ve tıpkı kendisi gibi son derece göz alıcı Kim Joo Chan ile evlenmişti. İkisi de oldukça göz kamaştırıcı bir görüntüye sahipti ve aynı derecede gösterişi seven insanlardı, evlendikleri sene herkes aynı şeyi düşünmüştü; mükemmel gen aktarımı. Bu ikiliden gelecek çocuklar, çok fazla can yakacaktı, kimse çürük elma beklemiyordu.

Ehh aksini iddia etmek mantıklı olan değil, beklenen de oldu. Evlenmelerinin üstünden henüz bir sene geçtikten sonra, ilk çocukları Minseok dünyaya geldi, hemen ardından Junmyeon aileye dahil oldu. Ardarda gelen iki çocuğun ardından, Jongdae'nin doğumu kesinlikle beklenen bir şeydi, yine de herkes bunun son olacağına inanıyordu. Fakat anlaşılan Anne Kim'in duraksamak gibi bir niyeti yoktu, Jongdae'nin ardından verdiği iki senelik aradan sonra son oğlu ve Kim Kardeşlerin en göz alıcısı Kim Jongin bu şov dolu dünyaya gözlerini açtı. Herkes onun çok şanslı biri olduğunu düşünüyordu, Kim Ailesinin en küçük oğlu olmak, seneler boyunca şımartılmanın da bir garantisiydi. Kim Jongin, kesinlikle çok şanslıydı.

Kim Ailesinin bir hayat yerine televizyon şovunda yaşamayı tercih etmeleri en küçük çocuklarının doğumundan üç sene sonra gerçekleşti. Kim Ailesi tüm listeleri alt üst etmeyi başardı, az tanınıyorlarmış gibi bir anda tüm Kore halkı tarafından konuşulan tek konu olmayı başardılar. Her şey, vaat edildiği gibi televizyon karşısında gerçekleşti. Zenginleklerine zenginlik katmalarına tüm halk şahit oldu, ün her geçen gün çevrelerini sarıyor ve sarıyordu. Üstelik şirket de bu durumdan son derece memnundu ve bunu bir üst seviyeye, gerek varmış gibi, çıkarmak için can atıyordu. Yeni bir şeyler bulunmalıydı. Gerçekten ses çıkartacak bir şeyler. Bu düşünce şirketi çıldırtıyordu, bu yüzden hiç vakit kaybetmeden yeni bir anlaşma imzalandı, Kim Ailesinin birbirinden yetenekli ve göz alıcı dört erkek çocuğu bir idol grubunun üyeleri olarak piyasaya sürüldü.

Kim Brothers'ın, DS eğlence şirketinin yeni yüzü olmasına çok kısa bir sürede karar verildi. Hayatlarının hemen hemen yarısını, şov dünyasının içinde geçiren kardeşler için bir stajyerlik süreci gerçekleştirilmedi. 2013 senesinin haziran ayında, halihazırda herkesin biliyor olduğu üyeler hiçbir tanıtıma ihtiyaç duymadan çıkış yaptı. Grubun ana vokalisti Chen, grubun lideri ve vokalisti Suho, dansçı ve rapçi Xiumin, ana dansçı Kai olmak üzere kardeşleri barındıran dört kişilik grup Kim Brothers, tıpkı Kim Ailesinin ilk televizyon şovlarında yaptığı gibi, tüm listeleri alt üst etmeyi başardı. Grup, milyonlarca satılan albümleriyle, tüm dünyada bahsi geçen Koreli gruplar listesine birinci sıradan girdi.

Bense, tüm bunların hepsini bilmekle yetindim. Tüm hayatım, Kim Ailesini ve DS Eğlence Şirketini takip etmekle geçti ve sonunda, bu parıltılı dünyaya adımımı attım.

Yine de açıklama getirmek gerekirse, bu adımı ailenin doğrudan içine atmadım. Aileden biri değilim, şirketin CEO'su değilim, departmanlardan birinin başında değilim, içinde de değilim, köşesinden bile nadiren geçiyorum.

Bu size, benim daha çok aktivitelere yönelik çalıştığımı düşündürebilir, hayır. Kardeşlerin menajeri her ne kadar çok istesem de olamadım, denediğimden değil, olamayacağımı bildiğimden olamadım. Koreografları sayılmam, alakam yok. Stilistleri değilim, stilistlerinin terzisi bile değilim, iğnesini aldığı yer bile olamam. Konserlerde falan ceketlerini giydirmiyorum, terlerini silmiyorum, kulaklıklarını takmıyorum. Hiçbiriyle bir kere bile konuşamadım, instagramdan takip edilmiyorum, çılgın bir fanboy olmam hiç kimsenin umrunda değil ama ben çıldırıyorum, çünkü Tanrım, sadece bir kereliğine bile olsa Jongin'e dokunmak istiyorum.

Ama sorarsanız, hah, tabii ki de bu parıltılı dünyanın içindeyim.

Camlarda leke kalmaması için ihtiyaç duyulan tek şey yeşil bir bez, yerleri sildiğiniz suyun içine birkaç damla duş jeli, beyazlar için çamaşır suyu, kireç tutan yerler için tuz ruhu, çıkmayan lekeler için sadece biraz daha kuvvetli bastırmak, temizlikle ilgili her şey ama her şey. Hepsini biliyorum, hepsini, çünkü hak verirsiniz ki bir şirketi temizlemek pek de kolay değil.

Sabahları kahvaltıda portakal suyu, akşam yemeklerinin yanında bir bardak şarap, genelde siyah saçlı fakat favorisi sarı, cuma günleri fitness, pazarları havuz, haftanın her günü şirkette dans pratiği. Patates alerjisi, kahve içtikten sonra mide ağrısı, lens sevmeyen gözleri, uyumadan önce mutlaka ama mutlaka içtiği bir bardak süt, sanki akşam yemeğinde şarabı o içmemiş gibi. Her şeyi biliyorum, Kim Jongin'le ilgili her şeyi. Öyle düşünüyordum.

Ben bir fanboy olduğumu zannederdim ya da en fazla DS şirketinde bir hademe, sadece Oh Sehun, diğer herkesin demesiyle 'hey sen!'. Zarar görmeyeceğimi zannederdim, kırılmaz olduğumu, solmayacağımı. Ben hiç kimseydim, o parıltılı dünyanın içinde hiç kimse, başrol değil, parlayan yıldız değil, sevilen veya sevilecek olan değil. Ben sadece hiç kimseydim, onun dediği gibi bir nergis değil.

Açıklamaaaaaaaaaaalar: Çok heycanlıyım ajjskqkskqk
Öncelikle bu hikayeyi bir başka arkadaşımla ortak kullandığım bir hesapta paylaşıyordum, 12 bölüm falan yazılmış bölüm var, hesabı kapatmıştım sonra bir şekilde tekrar açmaya karar verdim ve madem açtım hikayemi de buraya alayım diye düşündüm. Çok heycanlıyım ajsjqksk
Her gün bir bölüm gelecek güncel yazılmışı bitene kadar, daha sonra haftada bir ya da iki bölüm gelecek umarım seversiniz. Lav yu

Narcissus // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin