Aracın içine doğru itilirken Yoongi'nin gidişini izliyordum. Geniş araca oturduğumda yanıma hiç koruma oturmamıştı. O da karşıma geçip yayıldı. Demek ki gerçekten yalnız olacaktık. Bu benim için kaçırılmaz bir fırsattı. Kapı kapandı ve araç ilerlemeye başladı.

"Aptalca bir şey yaptın." diyip güldüm.

Cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. Bu kadar özgüvenli olması beni şaşırtıyordu.

Yine de başka şansım olmadığından ona saldırdım.

Daha doğrusu, saldırmaya çalıştım.

Lanet vücudum yine kilitlenmişti, hiçbir şekilde oynatamıyordum. Beynim vücuduma hükmedemiyordu ve bu korkunç bir duyguydu.

Gülümseyerek dumanı üfledi ve diğer elini ortaya çıkardı. Elinde siyah kare bir alet vardı. Üzerindeki tuşları gördüğümde bunun bir kumanda olduğunu fark ettim.

"Bunun ne olduğunu biliyor musun? Bu senin tasman. Ve efendin benim. Ben kolunu oynatmanı istersem," elindeki kumandadan bir tuşa bastı.

Kolum anında havaya kalkıp aracın tavanına dokundu.

"O zaman oynar."

Şaşkınlıkla ona bakmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Sanki şimdi beyin hücrelerim de donmuştu. Bunu, böyle bir şeyi nasıl yapabilirdi?!

Düpedüz tecavüzdü bu. Fiziksel olmasa da ondan bin kat daha beterdi.

Gözlerim sinirden doldu. Patlayacakmış gibi hissediyordum ancak hareket edemiyordum. Başım çatlayacakmış gibi ağrımaya başladığında burnumdan aşağı inen sıvıyı hissettim.

Sıkıntılı bir nefes koyuverdi ve bir tuşa bastı. Tüm vücudum gevşediğinde kolumu kaldıracak halim kalmamıştı.

"Ne yazık ki uzun süre kullanınca böyle etkiler yaratıyor. Beynin karşı koymaya çalışmasa her şey daha güzel olacaktı oysaki."

Ona olan nefretim o kadar artmıştı ki, kolumu kaldırabiliyor olsam burnumu silmek yerine yine saldırmak için ona doğru uzatırdım.

"Teknolojiye tapıyorum. Baksana şu minicik kare şeyle bir insanı yönetebiliyorum. Ah, kontrolün elimde olması çok güzel bir his."

"Daha önce de," derin bir nefes alıp burnumdaki kanı kafamı çevirerek omzuma sildim ve devam ettim.

"Daha önce de böyle bir şey yaşadım. O da sendin değil mi? Beni boğmaya çalıştın."

Hissettiklerimin aksine sesim oldukça sakin çıkmıştı.

Biten sigarasını camı hafifçe açarak attı. Bana döndü ve gülümsedi. Cevabımı almıştım.

En başından beri.

En başından beri vücudumun kontrolü bende değildi.

Bir kuklaydım. Onun kuklası.

"Orospu çocuğu!" deyip tekrar ona saldırmaya çalışacağım sırada bir şey oldu.

Araç ani bir frenle sarsılırken öne doğru düştüm. Bir çarpma sesini takip eden gürültüler kulağıma dolduğunda yerde uzanıyordum.

Kafamı kaldırdığımda araçtan dumanlar çıktığını gördüm. Yoongi'nin babasına baktığımda aracın kapısını açıp çıkmaya çalışıyordu.

Vücudumu kontrol eden alet yere düşmüştü, elimi uzatsam alabilirdim.

Ya onun çıkıp gitmesini engelleyecektim, ya da aleti almayı seçecektim.

Yaşadıklarımdan sonra, bir kez daha düşünmedim.

Aleti alıp birleştirildiği yerlerden ikiye ayırdım. İçindeki kabloların hepsini birden koparırken beynimin patlama olasılığını falan umursamıyordum.

Araçtan zor bela çıktığımda topallayarak uzaklaştığını gördüm. Peşine düşeceğim sırada arkamızda kalan araç gözüme çarptı.

Yandan gelen bir araç ona girmişti ve ikisi de ters dönmüştü.

Yoongi.

Sol bacağıma pek bastırmamaya dikkat ederek oraya doğru yürüdüm. Aklımdan binbir olasılık geçiyordu.

Yoongi'ye bir şey olmasına dayanamazdım.

"Yoongi!"

Ters dönmüş aracın yanına eğildim. Oradaydı, korumaların arasından zar zor seçebiliyordum. Gözleri kapalıydı, alnından aşağı kan süzülüyordu ve nefes alıp almadığını seçemiyordum.

Kapıyı açmaya çalıştım. Bir şeyler bağırıyordum ancak kendi sesimi duymuyordum. Tek düşünebildiğim Yoongi'ydi.

Kapıyı açabildiğimde dışarı yığılan korumayı kenara çektim.

Yoongi'ye ulaşacağım sırada saçlarımdan tutulup geriye doğru savruldum.

İnleyerek yerimde doğruldum. Acı zonklayarak kendini belli etti. Kafamı çevirdiğimde görmeyi en son beklediğim yüz tam karşımdaydı ve bana nefretle bakıyordu.

Kim Hyuk Jin.

Gerçek Yırtıcılar'ın lideri.

Consciousness // Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin