"Yazık. Sana güvenmiyorlarsa kime güveniyorlar acaba."

"Beni gözünde çok büyütüyorsun. Alt tarafı hisleri olan bir robotum."

Ağzım doluyken kafamı iki yana salladım ve kuralların canı cehenneme diye düşünerek ağzımda yemek varken konuştum.

"Sen bir robottan fazlasısın."

Söylemek istediklerim bunlar olsa da dışarıya sadece homurdanma olarak çıkmıştı, bu yüzden ağzımdakileri yutup tekrar ettim.

"Teşekkür ederim. Sana noona diye seslenmeli miyim?"

Omzumu silkip bitirdiğim tepsiyi kenara koydum.

"Nasıl istersen öyle seslen. O konulara takılacak konumda değilim."

"O zaman seslenmeyeceğim. İsminle sesleneceğim."

Tepsiyi alırken bana gülümsedi. Kafamı salladım ve ben de ona gülümsedim.

•°•°•

Yanımdaki yüzü fareye benzeyen adama ters bir bakış attım. Dünden hatırladığım geniş kapının önüne geldiğimizde kapıyı çaldı ve açıp beni içeri iteledi.

Hiç özel misafir muamelesi görmüyordum. Sanırım onlara köpek dediğim için bana kızgınlardı. Ama umrumda değillerdi.

"Günaydın leydim! İyi uyuyabildin mi? Özel odayı sana verdim rahat uyu diye."

Şimdi şuraya kusacaktım. Bana taktığı lakaptan da iğreniyordum.

Yine dünkü gibi aynı koltuğunda ayaklarını masaya uzatmış bir şekilde yayılıyordu. Tek fark elinde bardak vardı ve içinde dünkünden daha koyu renkli bir sıvı vardı.

"Başıma da izbandutları diktin ki rahatsız edilmeyeyim diye değil mi?"

"Evet. Yoksa rahatsız mı oldun?"

İlgilenirmiş gibi yaparken bile o da benim gibi dalga geçiyordu.

"Neyse ne. Bu sefer ne soracaksın?"

Ayaklarını masadan indirip ilk kez bana baktı.

"Soraca-"

Tam konuşurken birden büyük bir gürültü koptu. Yer ayaklarımın altından kaydığında dengemi sağlayamadım ve yere yapıştım.

"Ne sikim oluyor lan?!"

Ben etrafa aptal aptal bakarken o çoktan yerinden kalkmıştı bile. Kapı hızla açıldı ve izbandutlardan biri liderin yanına gelip kulağına bir şeyler fısıldadı.

Liderin gözleri bana çevrildiğinde yerimden henüz kalkabilmiştim. Yeni bir gürültü daha koptuğunda emin olmuştum.

Ya deprem oluyordu ya da saldırı altındaydık.

Her şey sallanmaya, devrilmeye başladı. O ana kadar liderin yanıma geldiğini fark etmemiştim. Elini kafamın arkasına götürdüğünde onu engellemek için geç kalmıştım.

Önce gözleri şaşkınlıkla büyüdü, inanamazlık esir aldı. Daha sonra birkaç adım geri attı.

"Lanet olsun! Sen, senin yüzünden! Hepsi senin yüzünden! Hepimizin sonu olacaksın sen! Bu tuzağa düştüğüme inanamıyorum!"

Ben söylediklerini anlamlandırmaya çalışırken yeni bir gürültüyle kolonlar çökmeye başladı.

Toprak üstümüze çöküyordu ve biz burada ölecektik.

Hayır, benim ölmeye hiç mi hiç niyetim yoktu. Sallantılar arasında kendime yol bulmaya çalışırken korumanın bana doğru yaklaştığını gördüm. Yeni bir gümbürtüyle birlikte her şey sağa doğru devrilmeye başladı. Ben duvara tutunsam da koruma dengesini kaybetti ve eşyaların arasında kaydı. Lider hâlâ bağırıyordu ancak onu umursamıyordum. Odadan çıkmalıydım.

Consciousness // Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin