4| Kurtarıcım

En başından başla
                                    

ERTESİ GÜN

Okula gitmek üzere kalktığımda mis gibi krep kokuları geldi burnuma, hemen aşağı indim. Anlaşılan annem krep yapıy...Taner. Taner krep yapmıştı. Beni görünce ''Günaydın Mira!'' dedi, heyecanlı bir ses tonuyla. ''Günaydın'' dedim, ''Krepler çok güzel görünüyor. Kokusuyla uyandım'' dedim, bende gülümsedim. ''Evet, sen ve annen için yaptım. Kahvaltı ederek okula gitmen senin için daha iyi olur. Anneni uyandırabilirsin'' dedi,ki buna gerek kalmamıştı. Anlaşılan kreplerin kokusu annemi de uyandırmıştı, ''Benim biricik ailem kahvaltıya bensiz mi başlıyor bakayım?!'' dedi, gerinirken. BİRİCİK AİLEM Mİ? TANER VE BEN BİRİCİK AİLE KAVRAMINA PEK UYMUYORDUK BENCE. ALLAH'IM, BUNA NE ZAMAN ALIŞACAKTIM BEN?! ''Ne münasebet! Seni bekliyorduk'' dedi Taner, sonra annemin alnına bir öpücük kondurdu. Bunu görmüştüm elbet, ama görmemiş gibi yaptım. Sonra hepimiz masaya oturduk ve kreplerle karnımı doldurdum. Sanırım Taner'in iyi olduğu bir şey vardı. O da KREP YAPMAKTI. ''Eline sağlık'' dedim. Gülümseyerek masadan kalktım, sonra odama çıkıp giyindim ve okula gitmek için evden çıktım. Okula vardığımda bu sefer Serra Çamlıca ve kurtçuklarını ortalıkta göremiyordum, benden korktukları düşüncesi gittikçe ciddi geliyordu gözüme. Hahahaha. Biraz geç kaldığım için Eftelya'yla konuşamadık, hemen derse girdik. Şansa bak! Yine ders Fizikti. Ve yine Rüzgar'la yan yana oturacaktık. O çoktan oturmuştu bile yerine, beni görünce ''Günaydın nasılsın?'' dedi gayet normal bir ifadeyle. ''Sanada, iyiyim sen?'' dedim. ''İyi...'' dedi ve hoca geldi. Fizik dersi bittikten sonra, geriye sadece üç seçmeli ders kalıyordu. Onlara da hiç giresim yoktu, dün ki ''Birilerinin, bir parçanın eksikliği'' hala üzerimdeydi. Ne oluyordu bana? Bu yüzden müdürenin odasına gidip izin istedim. Kızsal durumlardan dolayı karnımın ağrıdığını,gitmem gerektiğini söyledim. O da izin verdi. Bazen okul müdürümüzün erkek değil de bayan olmasının işime geldiğini hissediyorum, kızsal mesele dediğimde direk anlıyor ve hoşgörülü davranıyor. Erkek olsaydı kim bilir ne tür şeyler uydurmam gerekecekti. Eve gittiğimde evde sadece Taner vardı, karnım çok açtı. Mutfakta bir şeyler hazırlayacaktım, Taner salonda gazete okuyordu. ''Annem nerede?'' diye sordum, ''İş yerinden çağırdılar,oraya gitti.'' dedi. Bir yandan bana bakıyordu. Nereme baktığını anlayamadım, gözlerini takip ettiğimde baktığı şeyin bacaklarım olduğunu anladım, kısa şortum vardı. İnanamıyordum! Taner bacaklarıma mı bakıyordu? Hayır hayır. Olamazdı. Bacaklarıma bakıyor olamazdı, bu... Bu imkansızdı. Sonra yerinden kalktı, bana doğru gelmeye başladı. Ne yapıyordu? Elimde olmadan refleks olarak odama gitmek için merdivenlere yöneldim. Yönelmek? Hayır hayır. Bu bildiğin KAÇMAKTI. Taner'den kaçıyordum. Gözü dönmüş gibiydi, ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Beni kovalıyordu ! Odama çıktım, kapıyı kapattım. Az sonra Taner'in odaya girdiğini gördüm, lanet olsun! Korkudan kapıyı kitlemeyi unutmuştum! Salak kafam. Ben odanın bir köşesinden diğer köşesine koştururken Taner de beni koşturuyordu. ''Ne yapmaya çalışıyorsun sen aşağılık herif?!'' diye bağırdım, bana iyice yaklaştı... Ve tam...Tam...O korktuğum şeyi bana yapacakken, arkamda duran vazoyu kafasına geçirdim! Yere yığılmıştı. Ağır bedeni yere düşünce bir hayli ses çıkarmıştı. Kafasından kanlar akıyordu, Allah'ım...Ne yapmıştım ben? Ağlamaya başladım. Fakat şu anda başka şeyler yapmam gerekiyordu? Ambulansı aramak? Polisi aramak? Hayır. Bunların hiçbirini yapmadım, evden koşarak çıktım. ağlıyordum, gözüm dönmüştü. Ne yapacağımı bilmiyordum. Elimde kanlar vardı, Taner'in kafasına bakmak için dokunduğumda kanlar elime bulaşmıştı. Sokaklarda kimse yoktu. Telefonumu da yanıma almamıştım, Allah kahretsin... Ölmek istiyordum. Şu an, bir araba çarpsın. Ve öleyim. Bunu istiyordum. Sokak boyunca koşup diğer sokağa kadar gelmiştim.. O sırada arkamdan birinin beni çektiğini gördüm, şaşırmıştım. Neye uğradığımı anlayamamıştım. Arkamı dönüp baktığımda... Bunun RÜZGAR olduğunu gördüm. Hala ağlıyordum, beni ağlarken ve elimdeki kanlarla görünce ''Ne oluyor? Mira? İyi misin? Neler oldu?!'' diye sormaya başlamıştı, oldukça endişelenmişti. ''B-ben...Ben...'' diye kekeledim, hiçbir şey söyleyemiyordum. Boğazımda kocaman bir düğüm oluşmuştu. Rüzgar beni kucağına aldı, en son hatırladığım buydu...

Uyandığımda tanımadığım bir evdeydim ve en önemlisi Rüzgar'ın sıcak bedenindeydim. Göğsüne başımı yaslamış bir şekilde yatıyordum. Uyandığımı görünce, ''Mira?'' dedi, ''İyi misin?'' dedi ardından. ''Neler oluyor? Neredeyim ben?'' dedim. Yaşadıklarımı bir anlığına unutmuştum. Sonra başıma gelen iğrençlikleri hatırladım. ''Bir şey yok, sakin ol. Benim evimdesin. Güvendesin.'' dedi, sonra bana bir bardak su uzattı. Hatta kendi elleriyle suyu içirdi. Sakinleşmiştim. ''Şimdi bana ne olduğunu anlatmak ister misin?'' dedi, anlatmaya başladım... Tek bir kelime etmeden, şaşkın bakışlarla beni dinliyordu, aynı zamanda izliyordu. Anlatırken tekrar ağlamaya başlamıştım, ''Gel buraya...'' dedi, beni kendine çekti. Sıcacık bedeni ''Ciğerlerime kadar özgürlüğü hissetmemi'' sağlıyordu. Ve o an, sanki eksik parçamı tamamladığımı hissettim...

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin