Bölüm 29 - Deprem

Depuis le début
                                    

'Doğa sunum sende.'

'Evrim bu işi daha iyi yapıyor Güneş.'

'Babam senin sunum yapmanı istedi. Bir de beni galyana getirmeyi aklınızdan geçirmeyin çünkü odada kamera olduğunu biliyorsunuz dedi.'

'Pekala... O zaman sizde hazır baş başa iken şu programın verdiği hata sorunsalını ortadan kaldırın.' Kız tableti ikisinin ortasındaki sehpaya bıraktığında Tibet'in önündeki dosyayı da alarak ikili koltuğa oturmuştu.

'Derin'le konuştun mu hiç?' Güneş gözlerini tabletten ayırmadan mırıldandığında Doğa elindeki dosyayı dizine indirip kaşlarını havalandırmıştı.

'Konuştum tabi ki, size hala bozuk mu atıyor?'

'Aynen. Yengemin üzerinden bu kadar az zaman geçmişken nasıl nişan faslına ayaklanılır, nasıl Emir'i durdurmazsınız diye çekti zılgıtı. Amcam zaten Emir'e gıcıklık yapmaya yer arıyor bizimkini eve de almıyor. Derin'de evden dışarı çıkmayı bırak pencereden bakmıyor. Geçen tırmanmaya kalkmış tepesinin üzerine iniyormuş az kalsın.' Tibet gülerek konuşsa da Doğa bakışlarını Güneş'e çevirmiş onun dudağını dişleyişini kıstığı gözleriyle incelemişti.

'Kesin başka bir şey daha oldu.'

'Ya Derin Emir'i çakmak silahla kovalamış.'

'Ne yapmış...'

'Bildiğin çakmak, hani çocukken oynadığımız var ya, o. Hayır işin kötüsü Emir'de gerçek sanıp kaçmış yani.' Güneş'in açıklamaları devam ederken yüzündeki gülümseme de iyice kendini belli etmeye başlamıştı. Resmen dokuz delilerle yaşıyordu bu aile. Her kafadan ayrı ses, herkesten ayrı kahkaha çıkabilirdi.

Gelen müşterilerle beraber toplantı odasına geçtiklerinde Tibet elindeki kalemi sallaya sallaya karşısında dikilen kızı izlemeye başlamıştı. Her zamanki ciddi iş kadını halinin yanı sıra bu gün bir asiliği vardı sanki. Tibet'in kaybolmak istediği bir tarlayı andıran saçlarının arasına gökyüzü bulaşmıştı sanki. Kedi göz demesinin sebebi olan makyajı ve dibi bulunmaz kuyu gibi duran bakışları, sanki benliğine yapışmış, makyaj gibi dahi durmadan birleşmişçesine yerini bulmuş kahverengi ruju. Tümüyle bütünüyle Doğa'ydı, sevdiği kızdı ama Tibet için Doğa'ya en çok yakışan, çenesinden iman tahtasına kadar uzanan belirginleşmiş 5 tane beniydi. Hayat Tibet için orada başlıyordu. Doğa'nın kokusunu zaten boynundan çekmeyi seviyorken o beş sayısı kaderiydi belki de adamın.

İlk kez 5 yaşında 'seni seviyorum' demişti.

İlk kez 5 yaşındayken Doğa'nın düşmesiyle kolunda açılan yarayı çocuk aklıyla üflemişti.

İlk kez uzun süre ayrı kaldıklarında 15 yaşındalardı.

Yıl 2005 iken ilk defa birlik olup babalarına karşı çıkmışlardı.

Kızı izledikçe gözü boynuna takılıyor resmen kendi yıldızını bulmuş gibi hissediyordu. Doğa onun Zühre'siydi. Söz konusu Doğa'ysa karşısındaki güzellikte Tibet'e göre batının Venüs'ü ,kendine kalırsa da Zühre'ydi... Bir gün olurda sevdiğin kadını tek kelimeyle anlat derseler bunu derdi en azından. Çünkü Doğa adama göre güzelliğin ve zarafetin simgesi olan Venüs'tü bir bakıma.

Işık yansıması yükseldiğinde Tibet'de gözlerini sonunda çekip masa etrafındakilere dönmüştü. Derin bir nefes alarak imzalanan kağıtlarla el sıkıştığında yavaş yavaş boşalan toplantısı bir olmuştu. Güneş ve Evrim kapının önüne çıktığında Doğa'yla Tibet'de yönelmişti ki içeri giren Eymen'in ateş açan bakışları hepsinin kaşlarını havalandırmasını sağladı. Eymen ise toplantı odasına girdiği gibi masanın başına geçip koltuğa oturmuş ardından bakışlarını kızına ve Tibet'e dikmişti.

Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|Où les histoires vivent. Découvrez maintenant