51.bölüm | Kaybeden

Comincia dall'inizio
                                    

Albina uzaktan bir at sesini fark ettiğinde hızla arkasını döndü. Gönderdiği kişiler geri gelmişti. Yanlarında biri yoktu. Albina kaşlarını çattı ve yanına gelmelerini bekledi. Loras da bir aksilik olduğunu fark etmişti.

"Efendim, anneniz gittiğimizde yoktu. Ev boşaltılmıştı."

"Bu da ne demek?"

"Gitmiş olmalı."

Albina duyduklarını kafasında tartmaya başladı. "Nereye gitti?"

Loras Albina'ya endişelenecek bir şey olmadığını söyledi. "Merkeze gitmiş olabilir. Gidelim." Albina Loras'a hak verdi. Annesi akıllı biriydi. Kendini koruyabilirdi.

  İki günlük yolları kalmıştı. Günlerdir yorulmadan, durmadan merkeze ulaşmaya çalışıyorlardı. Albina oldukça bitkin düşmüştü fakat en önde dik bir şekilde ilerliyor, geriye kalanları yüreklendiriyordu. Loras da farklı değildi. Mavi gözleri parlaklığını yitirmişti. Tek başına gitmek gibi değildi yolculuk. Arkasında binlerce sorumlu olduğu insan vardı. Küçük çocuklar, kadınlar, yaşlılar, askerler...

Günler süren yolculuk büyük surlar görününceye kadar devam etmişti. Albina ve Loras surları geçer geçmez Kral Anton'un öfke dolu gözleri ile karşılaşmışlardı. Kral Anton geri kalan herkesi durdurmuştu.

"...Biz bu duvarları bir nedenle ördük. Her şeyi en başa alamayız. Yaptığınız yeterince sorumsuzca zaten. Savaşı bırakıp geleceğinizi hiç tahmin etmezdim, hele böyle bir sorunla asla. Halk bu surları geçmeyecek. Surlardaki askerler onları koruyacaktır. Surların hemen ardında yaşayacaklar. Bu konu da kapanmadı. Kaleyi geri almak zor olacak ve bunun hesabını ikimizde vereceksiniz!"

Albina'nın diyeceği çok şey vardı fakat bunları Anton'a asla açıklamazdı. Surlardan sadece Albina ve Loras geçti. Anton konuşmasını yapmış ve nokta koymuştu.

  Loras Albina'nın yüzüne bakmıyordu. Onu suçlamak istemiyordu ama bunun sorumlusu oydu. Babası haklıydı ve diyeceği bir şey yoktu. Albina'nın sakladıklarından usanmıştı.

  Akşama doğru merkeze ulaşmışlar ve görkemli sarayı görmüşlerdi. Kapılar açılırken kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Loras Albina'nın hızlı kalp atışlarını dinledi. Nedenini tahmin ediyordu ama ağzını bile açmıyordu. Albina'nın saraya girer girmez Desire'ın üstünden inip saraya koşar adımlarla girmesini izledi. Babasından yediği laflar içine oturmuştu. Yeterince sinirliydi. Albina'nın bu hareketleri sinirini daha da arttırıyordu.

  Albina odasına çıktıktan sonra üstündekileri çıkardı ve hazırlanan sıcak suyun altına girdi. Güzel bir banyo yapıp üstündeki yorgunluğu attı. Çıktığı zaman üstüne rahat, kırmızı bir elbise giydi. Beline altından kalın bir kemer bağladı. Aynanın karşısına geçtiğinde uzun saçlarını kuruttu ve taradı. Alnına ince bir taç koydu. Son kez kendine baktığında hazırdı. Ayağa kalktığında odaya Loras girmişti. Bir süre Albina'yı izledi. "Güzel olmuşsun. Kime bu hazırlık? Bana olmadığı kesin."

"Ne demek bu?"

"Anladığını biliyorum."

"Hayır, anlamadım."

"Rodrigo burada! Savaştan aynı bizim gibi çekilmiş. Yaralı. Yaralarını sarmaya mı gideceksin? Beni kullandın, şimdi anlıyorum. İkinizde bu savaştan çekildiniz; kendi savaşımızı kazanmak için, birbirinize ulaşmak için!"

Albina Loras'a bir tokat attı. Gözleri dolmuştu. "Bana bunları nasıl dersin? Burada olduğunu bilmiyordum bile. Sana savaştan onun için de çekil demedim. Git neden çekildiğini sor. Eminim sana büyücülerin saldırısına uğradıklarını anlatacaktır çünkü belli ki onların saldırısı altındayız. Seni korumaya çalışıyordum! Eğer amacım ona ulaşmak olsaydı seni orada ölüme bırakır gelirdim! Her şey daha iyi olurdu. Ne dersin?"

Loras'ın sinirli bakışları yerini acıya bıraktı. Artık nefes alamıyordu. Etrafında dönen bazı olaylar vardı ama nedenlerini çözemiyordu. Boşluklar vardı ve kafasında oturmuyordu. Hıncını Albina'dan almak hataydı, bunun farkındaydı. Evlilikleri sahte olsa bile ona ihanet etmediğini biliyordu. Elini Albina'ya doğru uzattığında Albina hızla geri çekildi. "Bunu senden hiç beklemezdim, Loras!"

Albina hızla odanın çıkışına yöneldi. Loras onu kolundan tutup durdurmaya çalışsa da Albina elini sertçe çekti. "Sakın bana dokunma."

Albina kapıyı açıp kendini dışarıya attı. Loras bile bir yere kadar yanındaydı. Baş etmesi gereken onca şey üstüne yığılmıştı. Verdiği savaşta yapayalnız hissediyordu. Kimse onu anlamıyordu, yoluna ışık tutmuyordu. Yanında birilerinin olduğunu bilmeliydi. Hissettiği yalnızlık bir aldatmacadan ibaret olmalıydı. Oralarda bir yerde arkadaşları vardı. Onlara sarılsa her şey geçecek gibiydi. Ayağa kalktı ve dışarıya koşar adımlarla çıktı. Tanıdık bir yüz arıyordu ama etrafta neredeyse kimse yoktu. Akrepol'de bir şeyler olmuştu belli ki.

  Sonunda az ileride Raena'yı gördü. Onu gördüğüne mutlu bile olmuştu. Dolu gözlerle ona doğru koştu ve omzuna dokundu. Kendisine döndüğünde onun da gözlerinin dolu olduğunu gördü. Albina kaşlarını çattı. Bu beklediği bir şey değildi. Raena gardını indiren biri hiç olmamıştı. Ondan haz etmese de bu huyunu takdir ediyordu. Raena onu daha fazla şaşırtarak kendisine sarıldı, hıçkırarak ağlamaya başladı. "Raena... Ne oldu?"

"Abilerim hatta herkes..." Raena hıçkırıyordu. "Ölmüşler."

Raena ağlamaya devam ederken Albina duyduklarıyla şoka girmişti. Bu olmuş olamazdı. "Hena..."

Raena Albina'dan ayrıldığında harap haldeydi. "Üzgünüm..."

Albina duyduklarına inanamıyordu. Yavaşça geriledi. Kafasını sallıyordu. "Jone nerede?" Raena düşündü bir süre. "Sınava girdi ve kazandı fakat herkes sınava girmeden saraya geri dönemez."

Albina yavaşça arkasını döndü ve geri kraliyet kalesine doğru koştu. Yine ağlıyordu ve bundan nefret ediyordu. Tek yapabildiği bu olmamalıydı. Bir şeyler yapmalıydı fakat artık önemi yoktu. Neredeyse herkesi kaybetmişti. İçeriye girdiğinde merdivenlerden zorlukla çıktı. Kafasını kaldırıp koridora baktığında olduğu yerde durdu.

Rodrigo koridorda biriyle konuşuyordu. Onu uzun süredir görmemişti. Kolunu bir sargı tutuyordu ve yürürken topallıyordu. Ona bir şey olduğunu biliyordu ama yaşadığına emin değildi. Onu da herkes gibi kaybetmiş olmaktan korkmuştu ama karşısındaydı işte, yaşıyordu. Verdiği savaşı anlayabilecek ve üzüntüsüne ortak olabilecek biriydi o. Onunla uzun uzadıya ettikleri sohbetlerden birini etmek istiyordu. Başından neler geçtiğini duymak istiyordu. Hızlı adımlarla ona doğru yürüdü.

Albina Rodrigo'ya ulaşmak üzereyken onu durduran şey gördüğü sahne olmuştu. Rodrigo konuştuğu kızı öpmüştü. Albina gördükleriyle sersemledi. Bunun ona verdiği acıyı beklememişti. Rodrigo umurunda olmamalıydı fakat bu görüntü midesini bulandırmıştı. Ona duyguları varken gidemezdi.

  Şimdi tam anlamıyla yapayalnızdı. Uzun süredir ayakta, güçlü durmak için çabalıyordu ama kim için yapacaktı bunu? Artık tüm gücünü kaybetmiş hissediyordu. Arkasını döndü ve oradan uzaklaşmak için yavaş adımlar atmaya başladı. Tüm kanı çekilmiş gibiydi. Ağlamak istiyordu ama ona bile gücü yetmiyordu, sadece kesik kesik nefesler alıyordu. Görüşü bulanıklaşınca durdu. Bir yere tutunmaya çalışmadı. Ayakta durmak istemiyordu artık. Kendini karanlığa teslim etti. Pes etmişti.

GİRİFT : YöneticilerDove le storie prendono vita. Scoprilo ora