ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.8K 425 87
                                    

 PİKNİĞE HOŞ GELDİNİZ!UMARIM HOŞÇA VAKİT GEÇİRİRSİNİZ!

KEYİFLİ OKUMALAR!

SEVGİLER


                               ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MİNE

"Hadi ama!Yaşlandım burada.Ucunda ölüm yok ya, altı üstü:"Ustamsın" diyeceksin.Dün gece Selvi de söyledi ve hala hayatta çok şükür."diye takıldım ukalaca.

Yere serdiğimiz örtünün üstüne kurulmuş, satranç oynuyorduk.Cemil tüm ciddiyetiyle odaklanmış, deminden beri sıradaki hamlesine kafa patlatıp, duruyordu.

Benim söylenmeme aldırmadan sakince kalesine uzanıp, hareket ettirdi.Başını kaldırıp, bana baktığında, dudağının hafifçe kıvrıldığını fark ettim:

"Yok öyle yağma.Önce bir hak et bakalım, sonra konuşursun."

"Valla dümdüz olacaksın Cemil, kaçarın yok."diye güldüm."Satranç konusunda çok acımasızımdır."

"Oynamayı kimden öğrendin?Cidden iyi oynuyorsun."diye sordu merakla.

"Babamdan.Esas o çok iyi oynar.Ama bana hiç kıyamaz, annemi de kandırıp,düzenlediğimiz üçlü turnuvalarda hep kazanmamı sağlarlar."

"Güzel bir ailen var anlaşılan."

Aslında sorudan ziyade ifadesizce yapılan bir tespitti, ama ben yine de cevapladım:

"Annem de, babam da harika insanlardır.Peki, sana satrancı kim öğretti?"

"Mümtaz amca.Sen sormadan söyleyeyim, o beni evlat edinen adamdı."

Sakin cevabında gizli bir meydan okuma vardı sanki.Onu rahatlatmak için tereddüt etmeden:

"İstemiyorsan, bana her hangi bir şey anlatmak zorunda değilsin.Ve bilmeni isterim ki, bana söylediğin her şey kesinlikle aramızda kalacak.Ayrıca seni hiçbir konuda asla yargılamayacağımdan da emin olabilirsin."dedim yatıştırıcı bir sesle.

Belli ki sesim onu pek ikna edememişti, çünkü büyüleyici gözlerini delici bir bakışla bana dikmiş,sanki ruhumun derinliklerini inceliyordu.Biraz sert ve dayatmacı bir şekilde:

"Bundan eminim, yoksa burada olmazdık zaten.Her neyse, Mümtaz amca tavlada iyiydi, ama satrançta pek parlak sayılmazdı.Sonraki yıllarda ara sıra Kerim'le denedik, ama son zamanlarda en çok Can'la oynuyoruz."derken sesi gittikçe normalleşti.

Adam saatli bir bomba gibiydi, ne zaman, neye, nasıl bir tepki vereceği belli değildi, ama en azından geçmişinin hassas bir konu olduğu iyice ortaya çıkmıştı.Ne var ki, tam da o "hassas konuyu" açığa çıkarıp, irdelemek gerekiyordu, yoksa ruhu yapayalnız, kupkuru varoluşunu, kendini kapattığı karanlık hücrede sürdürmek zorunda kalacaktı.Bu düşünceden güç alarak bir deneme daha yaptım:

"Peki, bu Mümtaz amca iyi bir baba değil miydi?"

"Olabilirdi, hatta bunu çok istedi.Ama ben asla onun oğlu olmadım.Kimsenin oğlu olmadım zaten."

Son cümleyi dişlerini sıkarak telaffuz etti ve uzağa diktiği gözlerinin neredeyse siyaha çaldığını fark edip, onu zorladığım için pişmanlık duydum.Konuyu değiştirip, havanın ağırlığını kırmak amacıyla bilerek atımla yanlış bir hamle yapıp:

"Satrancı çok temkinli oynuyorsun Cemil bey.Bak, işte bazen böyle riske girmelisin."dedim gülümseyerek.

Başını tahtaya eğdi ve:

KARANLIKTAN ÇIK ! ("YÖRÜNGE" SERİSİ 2) (Tamamlandı)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant