"Bir evin kapısını çalıp şansımızı denemeliyiz." dedim Thomas'a.

"Ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz fakat bu soğukta başka çaremiz yok sanırım."

Önümüze çıkan bungalovlardan birinin bahçesine girerek kapısını çaldık. Bir süre sonra kapının yavaşça açılmasıyla, pembe gözlü, gri saçlı genç bir kız kapının ardından çıktı. Görüntüsü ürpermeme sebep olmuştu. Bu kızda kesinlikle normal olmayan bir şeyler vardı.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?" Kız bizi biraz süzdükten sonra bu soruyu sormuştu. Biz sadece kapıyı çalma aşamasına kadar plan yaptığımız için, zurnanın zırt dediği yeri hiç düşünmemiştik. Birkaç kem kümden sonra Thomas, "İçeri girebilir miyiz? Dışarısı soğuk." dedi.

Kız pek tereddüt etmeden kapıyı açtı ve bizi içeri aldı. İnsanlık ölmemiş dedirtecek cinstendi yaptığı ama kızın insan olduğu ise bir muammaydı.

İçerisi sadece tek bir odadan oluşan bir evdi. Ne bir mutfak ne de bir tuvalet bulunmayışı ilk dikkatimi çeken garipliklerden biriydi. Evin tasarımı ise oldukça tanıdıktı. Hala kendimi on bin yıl öncelerde, kendi zamanımda gibi hissettiriyordu. Evde koltuklar, sehpalar ve bir yatak vardı. İşin bir diğer garip yanı da buydu ki, yatakta yatan bir adam vardı. Oldukça fazla cihaza bağlanmıştı ve yanımızda duran kız için yatacak bir yatak dahi bulunmuyordu.

"Programım sizi insan formunda tanımladı. Fakat DNA'nız sistemde kayıtlı değil. Kimsiniz?"

"Sen benim DNA'mı nereden biliyorsun?" Kıza olan şaşkın bakışlarım bulaşıcı olacaktı ki, odada yatan adam dışında herkesin yüzüne hakim olmuştu.

"Sistemim buna göre programlandı. Az önce havada uçuşan ve nefesinizle açığa çıkan moleküllerden DNA analizinizi yaparak kimliğinizi tespit etmeye çalıştım." Kız o kadar tane tane konuşuyordu ki, Urbs Pulchra Somniarum yerel kanalında haber spikeri olmaya adaydı.

"Sen robot musun?" dedim kıza doğru. Sanırım sorum, ahlak kurallarının çok ötesinde bir yaklaşım olmuştu. Umarım bulunduğumuz çağda ırkçı bir söylemde bulunmuş olmuyordum.

"Fark etmedin mi kızım tuhaflıklarını, tabii ki robot." diye kulağıma fısıldadı Thomas. Az önce kızı şaşkınlıkla izleyen çocuk, gelmiş burada bana bilmişlik taslıyordu. Üzerinde kalın manto olmasaydı onu cimciklemeyi çok isterdim.

"Evet, ben RDU12001 modelim. Siz de tanımlanamayan insanlarsınız."

"İsmin bu mu?" Thomas'ın benden aşağı kalır yanı yoktu!

"İnsanların isimlere zaafı var. Bu yüzden kendime Dinara ismini seçtim. Lütfen kendinizi tanıtır mısınız?"

"Ben Thomas. Yanımdaki patates ise Doğa." Thomas'ı cimcikleyemesem de bacağına attığım tekme ile intikamımı alırken, kızın "Merhaba Thomas ve Patates Doğa." demesiyle tüm sızlanmaları kahkahaya dönüşmüştü.

"Şu robotlar gerçekten dedikleri kadar akıllı, görüyorsun değil mi patates? Senin adını nasıl da doğru bildi."

Öfkeden kuduracak kadar sinirlenmiş olsam da, bu tavrımın Thomas'ı daha da güldüreceğini yıllar önce öğrenmiştim. O yüzden onunla hiç ilgilenmiyormuş gibi yaparak bizi izleyen kıza geri döndüm.

"Peki yatan adam kim?" diye sordum.

"Bay Efrahim. Kendisi şu an Urbs Pulchra Somniarum'da. Siz neden değilsiniz?"

Yaptığım her hareketin kızın gözünden kaçmayacağını ve her hareketime dikkat ederek analiz edeceğini bildiğim için, el kol hareketi yapmamaya çalışıyordum. Oysa o kadar stresliydim ki, tırnaklarımın kenarındaki derileri parçalayabilirdim.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin