Gözlerimi kırpıştırıp daldığı yerden ayırdım.

"Ne dedin?"

"Aklın nerede senin? Sadece beni takip et."

Kafamı salladım, daha sonra göremeyeceğini hatırlayıp seslice onayladım.

Eğer o bazı şeyleri öğrenmek için beni kullanacaksa...benim de aynı şeyler için onu kullanmam gerekmez mi?

Odadan çıkarken arkasında kalmaya özen gösterdim. Kendimi kamufle ederek ilerlemeye çalışırken onu inceledim.

Eğer benim de onu kullanmaya karar verdiğimi duysaydı ne tepki verirdi? Umrunda olmayacağına bahse girerdim. Ama ona zerre güvenmediğim için söylemeyecektim.

Şu an beni güvenliğin kucağına götürmediğini nereden bildiğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Belki de söylediklerine inanmıştım. Belki de beni gizli bir odaya sokmasındandı.

Ancak tabii ki bunların hepsi benim güvenimi kazanmak için yapılan bir oyun da olabilirdi.

Şu saatten itibaren sadece kendime güvenebilirdim.

Yeşil işareti gördüğümde onu beklemeden oraya yöneliyordum ki ensemden tutarak gitmemi engelledi. Kafamı çevirerek sinirle ona baktım.

"Ne halt yediğini sanıyorsun sen? Çıkış şurası işte!" diye suratına tısladım.

"Yolun sonu prenses, yakalandın." demesini beklesem de o başka şeyler söyleyerek beni şaşırttı.

"Sen salak mısın? Şu saatten sonra tüm acil çıkışları kapatmışlardır. Ben seni gizli bir yerden çıkartacağım."

"Beni onlara götürmediğini nereden bileceğim?"

"Sence de bunu sorgulamak için biraz gecikmedin mi?" dediğinde omuz silktim.

"Benimle gelmesen bile yakalanacaksın. Şansını denemek mi istersin yoksa ölmeyi beklemek mi?"

Bir kez daha, haklıydı. Ve haklı olmasından nefret etmiştim.

Tekrar peşine düştüm. Bu sefer ters bir şeyde kaçmam kolay olsun diye gittiğimiz yolları ezberlemeye başladım.

İki kat aşağı inip ilk soldan dönmüştük. Bir kez sağ bir kez de sol yapmıştık ve önümüze bir kapı çıkmıştı. Yoongi tereddüt etmeden şifreyi girdiğinde daha önce aklıma gelmesi gereken soruyu ona yönelttim.

"Bu hastaneyi nasıl bu kadar iyi biliyorsun?"

"Amcamın hastanesi." duraklamadan cevap verdiğinde şaşkınlıktan çenem neredeyse yere değecekti.

Olduğum yerde durdum. Gerçekten zengin olmalıydı.

Vay canına.

"Acele et. Seni beklemeyeceğim."

Koşarak ona yetiştim. Bir kez daha merdivenlerden indiğimizde kazan dairesi olduğunu tahmin ettiğim bir yere gelmiştik. Ses çıkaran, hareket eden, duman üfleyen garip aletlerin yanından geçerek tek çıkış gibi görünen kapıya ilerledik. Kapıyı açtığında karşılaştığım gökyüzüyle şaşkına dönmüştüm.

Gerçekten çıkmıştık. Hızla merdivenlerden çıkmaya başladığımda tekrar ensemden kavrandım.

"Şu hareketine son versen diyorum?"

"Hemen atlama. Çekil de bir kontrol edeyim."

Ensemi bıraktığında abartılı bir şekilde kenara çekildim.

"Buyrun prens hazretleri. Yol sizindir."

Önümden geçerek yukarı çıktı. Arkasından suratımı buruşturdum. Birkaç saniye sonra aşağı eğilip bana işaret ettiğinde ben de yukarı çıktım.

Consciousness // Min YoongiWhere stories live. Discover now