SEZON FİNALİ "RENKLİ GÖZ PARÇAN ARTIK AİT OLDUĞU YERDE"

Start from the beginning
                                    

Onu defalarca gördüğüm halde kalbimi ilk günkü gibi hareket ettiriyor, tüm bedenimde kasırga etkisi yaratabiliyordu.

Mesih... Sen bana her baktığında sana mühürleniyordum... Tenin değdiğinde tenime, çölde uzun süre susuz kalmış bir insana su verilmiş gibi canlanıyorum. Mesih... Kokun, sevgilim. Kokunu her aldığımda senden başka herkesi unutuyordum. Mesih... Varlığında yaşam bulduğum adam... Buz mavilerin ölene kadar bende olsun, sen hep benimle kal. Dudaklarını araladığında gözlerim ağzına sabitlendi. Tekrar kapatmasıyla gözlerine geri döndüğünde içim titremişti. Bir insan, yanındayken bile özlenir miydi? Seviyorsan işte. Seviyorsan...

Mesih gözlerini kıstığında suratında ciddi olduğu kadar da keyifli bir ifade vardı. Boşta kalan elini arkamdaki duvara sabitlediğinde daha da yaklaşmıştı. Diğer elini kolumdan çekmedi. "Gizlice kapı dinleme huyunun olduğunu bilmiyordum."

"Senin de gizlice beni izlediğini yeni öğrendim." Bilmiş bir tavırla yapıştırmıştım hemen cevabımı.

Gözlerini kısarak bir adım geri çekilip kollarını göğsünde kavuşturduğunda geniş omzu ve kaslı kolları hoş bir şekil almıştı. Alt dudağının kenarını dişlerinin arasına alarak yakıcı bakışlarını boynumdan başlayarak usulca aşağılara doğru indirmeye başladığında titredim. Avını kollayan vahşi bir hayvandan farksızdı, pençelerini saklasa da her an atılacakmış gibi gözlerindeki açlıktan sezebiliyordum. Mesih... Adeta beni gözleriyle yiyip bitiriyordu... Tüm bedenimi ilk defa görüyormuşçasına büyük bir önemle izledikten sonra genzinden çıkan yanık bir sesle mırıldandı.

"Ben seni gizlice izlemem, İris."

Sertçe yutkundum. "Elis."

Onu düzeltmemle erkeksi, derin bir soluk alarak üst dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.

"İris," diyerek tekrarladı Mesih. "Ve..." Kolunu belime sararak bedenimi kendine yapıştırmasıyla soluk almayı unuttum. Sertçe yutkunduğumda etkisinden boğulmaya başlamıştım. "İstediğim zaman da dokunurum, çekinmem."

Dişlerimin arasından sert bir soluk aldıktan sonra kafamı duvara yaslayarak gözlerimi gözlerinden ayırmadan elimi omzuna attım. "Ben de dokunabilirim."

Mesih tek kaşını kaldırarak tısladı. "İstemen yeterli." İç çektim. "Dokunabilirsin..."

"Dokunabiliriz."

Gözlerimiz birbirinden ayrılmıyorken sürekli inip kalkan göğüslerimiz her seferinde birbirine çarpıyordu. Sıcak nefesi dudaklarımın arasından geçtiği an tüm bedenim yanmaya başlamıştı. Mesih... Beni kutupta bile yakabilecek güce sahipti. Onu her zerremde hissediyordum.

"Evet." Konuşarak inlemişti sanki... Birden dudaklarımız birbirine hızlı bir ahenkle yaklaşınca tek cümle durmamıza yetmişti. "Koridorda yiyişmek güzeldir."

Soluğumu sertçe dışarı bıraktıktan sonra kafamı çevirip Melikşah'a baktım ve Mesih de ufak bir küfür savurmuştu.

"Cidden... Neden böylesin?" Mesih büyük bir sinirle tıslamıştı.

"Asıl siz niye böylesiniz? Yerde dedik, masada dedik, duvarda dedik. Her yerde dedik. Bana laf bile bırakmadınız."

Homurdandığımda Mesih geri çekilmişti. "Ben bir Nida'ya bakayım."

İkisinin arasında kaçarak koridoru terk ettiğimde Melikşah'ın arkamdan söylediklerini umursamamıştım. Mutfağa girerek derin bir soluk aldığımda, bedenim hâlâ Şah'tan öncesinin etkisinde kalmıştı. Alt dudağımı sertçe dişlerimin arasına aldığımda gözleri bir türlü çıkmıyordu aklımdan. Bir iç daha çekerek kendime soğuk su koyup uzun yudumlarla içmek iyi gelmişti. Artık içim yanmıyordu.

ADALETSİZWhere stories live. Discover now