Özgür Ruhlu Kuş

En başından başla
                                    

"Neden teyzeler senin hakkında böyle bir düşünceye sahipler?"

"Omzunda uyuya kaldığım ilk kişi değilsin. Genelde teyzelere rastlıyorum." Sözlerine gülümseyerek önüme döndüm. İnsanlarla çok uzun göz teması kuramıyordum. Sanki gözlerimin arkasında saklı olan benliğimi keşfedeceklermiş gibi geliyordu.

"Hey bunun işe yaraması gerekiyordu." Tekrar ona doğru döndüğümde anlamadığıma dair boş bakışlarla yüzüne baktım.

"Dudaklarının kenarı kıvrılıyor ama bu içten bir gülümseme değil." Sahte gülüşlerimi bugüne kadar fark eden olmamıştı. En son ne zaman dişlerimi göstererek gülümsedim? Belki çok küçükken kendim olduğum zamanlarda. Ya şimdi? Ablan gibi giyindiriliyor, ablanın müzik tarzı dinletiliyor ve istemediğin bir meslek için çalışıyorsan bu hiçte kolay değildi. Cümlesi ruhumdaki boşlukta yer edinirken cevap verme gereksiniminde bulunmadım. Bakışlarımı kaçırıp camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Yolun geri kalanı sessizlik içinde geçiyorken otobüsün kırmızı ışıkta durmasıyla yanımda oturan genç ayağa kalktı. Mavi harelerim ela gözleriyle buluştuğunda gamzelerini ortaya çıkaracak şekilde tebessüm etti.

"Hayat çok kısa gülümsemek için zamanın varken bunu erteleme çünkü zaman seni beklemez." Ağzım şaşkınlıkla aralanırken arkasını dönüp otobüsten indi. Ara sokağa girip gözden kayboluşunu izledim.

***

Orta boylarda kırklı yaşların sonlarına yaklaşan fizik öğretmenimiz hararetli bir şekilde dersi anlatırken aklımı derse veremeyecek kadar düşünceliydim. Deftere karaladığım şekillere bakarken sıra arkadaşım Esin'in bacağıma vurmasıyla başımı kaldırdım. Meltem öğretmen ile göz göze geldiğimizde ilk kez dersini dinlemediğim için vicdan azabı çektim.

"Alçin bir sorun mu var? Kendini derse veremiyor gibisin." Evet, büyük bir sorun vardı. Hayatımda gülümseyecek kadar değer verdiğim hiçbir şey yoktu.

"Yok, öğretmenim kendimi biraz halsiz hissediyorum." Meltem öğretmenin tekrar ders anlatmaya başlamasıyla sınıf yakınırken bende saate baktım. Son ders olduğundan mı zaman geçmiyordu yoksa fizik dersi olduğundan mı karar verememiştim. Sonunda beklediğim zil sesi duyulduğunda defter ve kitaplarımı çantama koyarak okuldan çıktım. Durağa ilerlerken sabah yaşadığım garip olay gözlerimin önüne geldi. Kulaklığımı çıkarıp kendi listemden rastgele birini açtım. Otobüste arka tarafa doğru ilerleyip boş olan bir koltuğa oturdum. Sabah ki yolculuk bana ne kadar kısa geldiyse bu da o kadar uzun gelmişti. Anahtarlığımı çantamdan çıkarıp kapıyı yavaşça açtığımda annem ve ablamın konuşma sesleri duyuluyordu. Benim geldiğimi anladıklarında susacaklarını bildiğim için yavaşça ayakkabılarımı çıkarıp dolaba yerleştirdim.

"Son senesi anne ama ben yeterli çalıştığını düşünmüyorum. Benim ne kadar emek verdiğimi biliyorsun." Ablam her zamanki rutini haline gelen annemi bana karşı doldurma konusunda oldukça başarılıydı.

"Bilmez miyim kızım. Sen yemedin, içmedin ders çalıştın. Bundan bir şey olacağı yok." Duymaya alışık olduğum sözler olsalarda her duyuşumda aynı acıyı hissediyordum. Bugün bundan fazlasını kaldırabileceğimi düşünmüyordum. Konuşmaya o kadar dalmışlardı ki mutfağın önünden geçmeme rağmen beni fark etmemişlerdi. Çantamı masamın kenarına bırakıp kapının önüne çöktüm.

Yaşadığım her şey azap yaşayamadıklarım ise içimde ukte olarak kalıyordu. Bir abla kardeşini savunup kollamaz mıydı? Peki, neydi bu bitmeyen kinin sebebi? Bir anne demez miydi kızım sen başarırsın? Peki, neydi bu inanmamanın sebebi? Bir baba ders harici konuşmaz mıydı kızıyla? Peki, neydi bu ilgisizliğin sebebi. Yüzlerine söylemek istiyorum ama beni anlamayacaklarını biliyorum. Bu yüzden değil miydi sessiz kabullenişim.

Özgür Ruhlu KuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin