Bölüm 28

2.5K 49 3
                                    

    Cemal, gayet umarsız, bir süre bekledi komitacının gelmesini. İçi rahat, geleceğe emin adımlarla ilerliyor. Kendini bekleyen nice parlak günler var. İlginçtir, Penka,aklının köşesinde bile değil. Ona göre burada kalması gereken, bir daha görmeyeceği güzel bir yaşam anı....O kadar....Duvardaki küçük aynada, son bir kere görüntüsünü süzdü. Gördüğünden memnun. Saçının öne gelen bir parçasını, kendinden emin, arkaya attı. Hafifçe aldığı dalga şeklini de pek beğendi....Genç, yakışıklı, kendinden emin bir adam. Şu dünyada neler yapmazdı ki!...Niyeti uzun süre bir kimseye ya da bir yere bağlanmamak....Kısacık ömrü dolu dolu yaşamak....Zaten takılıp, uzun süre oyalanmanın bir anlamı yoktu kendince. Atiye'den sonra anlamıştı ki acılı şeyler kendine göre değil. Ve bir daha aynı durumu, asla yaşamak istemiyordu. Evmiş, evlilikmiş, çocuk,vs

kendine göre değil. Bu yaşam dersinden sonra bakışı açısı da epey değişmişti. Kadınlar,kendine hayır diyemiyordu. İlk en büyük ve en önemli keşfi bu oldu. İkincisi ise ,Kadın kısmının, tatlı, ince sözlere dayanamıyor olmasıydı. En katı görünenler bile, birkaç güzel sözden sonra yelkenleri suya indiriveriyor....Daha ne olsun!....Hayatın şifresini çözmüştü. Amacı da renkli yaşamaktı zaten. Daha ne olsun!....Ya Reyhan?...

     Reyhan, Kaf Dağı'nın ardında kalan, belki de gerçek anlamda sevdiği tek insan ama, artık oluru yok. Ölene dek bir olmazın peşinde sürüklenip gidemezdi .Zaten hiç kendinin olmamıştı ki beklesin. Evlenmiş, bebesi olmuş....Bundan öte ne yaşayacaklar? Ne umacaklar?!.. Tek teselli ve doğru yol, hayat son bulmadan keyif etmekti bu dünyada. Ne yaşasa, yarın bir gün kar kalacak yanına...

Bahçedeki sesten kendini almaya geldiklerini anladı. Gayet sakin çıktı, Komitacının yedeğindeki ata bindi. Günlerden sonra ilk defa açık havaya çıkmaktan mutlu. Bu acı ayazı neredeyse unutmuştu genç adam. Hiç konuşmadılar. Yapılacak iş, daha doğrusu,yerine getirilmesi gereken emir belli. Usul usul yola koyuldular. Yol çetin....İncecik patikadan, aşağı inmekteler. Durmadan yüzünü ısıran rüzgara karşı, gözlerini kısmak zorundalar....Tepeden bakınca,rayların kenarında bekleşen, az sayıdaki kendi insanlarını gördü. Treni beklemekteler....Hafif sağa dönüp, düz yola ulaştılar. Artık Cemal de bekleyenlerin arasına karışmıştı. Soğuk bir yandan azap, tepelerinde bekleyen askerler ayrı bir azap. Ellerinin uyuşmaya başladığını hissetti. Rüzgar gözlerini yaşartıyor. İçinden lanetler yağdırarak, beklemenin o, zor sıkıntısını yaşamaya başladı .Derken,çok uzaktan, önce belli belirsiz ince bir duman fark edildi. Geliyordu nihayet.Sonra siyah minicik bir nokta belirdi....Duman çoğaldı, benek büyüdü. Lokomotif, artık önlerindeydi. Kulakları rahatsız eden gıcırtılı seslerle ağır ağır hızını düşürdü ve durdu. Korkunç bir düşmandan uzaklaşır gibi, dondurucu havadan kaçarcasına bindiler vagona....

    Neredeyse tamamen doluydu vagon. İnsanlar, yanlarındaki sepetler, denkler....Üst üste denilebilir....İlerledi Cemal. Arkalarda, tenhaca diye karar verdiği bir  yere çöktü. Koltuklar dolu. İnsan yetmiyor gibi, artık ne kadar çok değerli geldiyse kendine. Bir adam tavuğunu da yanın sıkıştırmıştı....Yaklaşık yarım saatlik durmanın ardından, hareket ettiler. İçerisi sıcak olur, rahat ederiz düşüncesi bir anda uçtu gitti. Tarihi denebilecek bir lokomotifti bu. Çoğu yer aralık, kapılar Allahlık sanki rüzgar içlerinde esiyor. Bu da yetmiyor gibi, sürekli konuşan insanlar, ağlayan bir iki çocuk.....Cemal, bu yol böyle biter mi?, diye kara kara düşünmeye başladı.

Başka bir seçeneği olmadığına göre, çekecekti bu ıstırabı. Boş boş bakındı. Sanki herkesi tanıyor da kim var, kim yok gibisinden. Tam karşı uçta, kendi halinde  kadına takıldı gözleri. Yirmili yaşlarda, derin düşüncelere dalan insanların görmez bakışlarına sahip bir genç kadın. Uzun süre baktı durdu. Kadın habersiz. Ne oldu bilinmez, birden başını çevirdi ve Cemal ile bakışları buluştu. Önce garipsedi. Acaba, hatırlamadığım bir tanıdık mı diye geçirdi içinden. Ama yok! Hayır! Bu adamı tanımıyordu. Israrlı bakışlarına bir anlam veremiyordu. Yanında oturan,3-4 yaşlarında görünen kızıyla ilgilendi bir süre. Sonra hatırladı ,döndü ki adam hala kendine bakmakta. Önce tuhafına giden bu durumdan, daha sonra hoşlanır gibi oldu. Daha gençti. Güzeldi de. Bakar tabii. İçinden, ''Aslında yakışıklı bir adam. Kocam öleli iki yıl oluyor. Bekarım. Kısmet ayağıma gelmiş sanki. Evet, evet!...Çok hoş....''düşündü. Beğenilmenin hoşnutluğu ile önce kaçamak bakışlar attı adama. Sonra da uzun uzun nazar ettiler karşılıklı....

   Cemal, yine o bilindik,erkek gururu ile şöyle bir dikleşti yerinde. Hafiften tebessüm etti kadına. Kadın da gülmekte kendine. İçinden, oldu bu iş, dedi. Tembih edilmiş gibi, ufak kız, annesinin yanından kalktı, sıkılmış çocukların doğal hali ile yürüdü. Kendine oyun arıyordu. Adama doğru yaklaştı. Cemal en tatlı gülümsemelerinden birini yüzüne yerleştirerek:

''-Ne güzel bir kız!....Adın ne?''

''-Fatma. Senin adın ne?''

''-Cemal. Kiminle yolculuk yapıyorsun?''

''-Annemle.''dedi ve minik parmağı ile kadını işaret etti.

''-Baban nerede?''

''-Öldü. Babam yok artık.'' diye hasbihal ederlerken, genç kadın yanlarına geldi:

''-Fatma! Rahatsız etme amcayı! Kusura bakmayın. Çocuk işte, yerinde durmuyor.''

''-Ne rahatsızlığı!? Ben de yalnızım. Fatma ile arkadaşlık ediyorduk.''

Kadın açık kapıyı fark edince, davetkar bir gülüş ile devam etti:

''-Ayakta kalmışsınız. Buyrun gelin!. Yanıma oturun. Fatma'yı kucağıma alırım.''

''-Nasıl olur? Sizi rahatsız etmeyeyim!...''derken Cemal ,en dayanılmaz bakışlarını atıyordu kadına.

''-Rahatsız olmayız. Yorulursam, Fatma sizin kucağınıza geçer. Yol uzun. Laflaya laflaya gideriz.''

''-Haklısınız. Bu yol yalnız çekilmez.''derken aralarında gizliden anlaştılar adeta....Her biri, durumundan memnun, ilerlediler. Cemal, kadının yanındaki boş yere kuruldu. Kadın, çocuğu almak için eğilince, gayet nazik:

''-Olmaz. Benim kucağımda kalsın. Siz rahat edin, biz de iki arkadaş sohbet edelim, dedi Cemal. ''Kadının yüzünde pembe bir gülümseme. Tamam der gibi, arkasına yaslandı ve düşüncelere daldı:''Aile gibi vallahi, pek güzel oldu!...Fatma'nın babası sanki. Bana da sahip çıkar. Sınıra vardığımızda da bize yardımcı olur. İyi oldu!....İyi!...''

Cemal de minik kızla konuşurken kendi düşüncelerinde:

''-İyi oldu .iyi!...Sınıra kadar, öyle bir köşede çömelerek bu yol bitmezdi. Hem de güzel kadın. Birlikte, tatlı tatlı zaman geçiririz...''

Bazı insanlar, her daim dört ayak üstüne düşer, sırtları yere gelmez....Cemal, yine yaşamın ballı kısmına kaşığını daldırmıştı....



SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now