Bey Boy 2. Bölüm

En başından başla
                                    

"Kanepenin yayına bakmayı öneriyorum." dedi.

 Kanepeye doğru ilerleyerek başımı kanepeye doğru uzattım. Kanepenin yayının ucu dışarı çıkmış bir vaziyetteydi. Yere doğru eğilerek, Hüseyin'in kafasından tutarak;

"Evladım olsan insan yerine koymam. O yayı da alırım sana... Sana bir daha vermem. Sen onu da bozarsın çünkü." deyip tekrar ayağa kalktım.

 Hüseyin karaya vurmuş balina gibi hala yerde yatıyordu. Ben tişörtümü de giydim ve saçlarıma fön çekmeye başladım. Hani filmler de olur ya saçların dalgalanır kendini güzel hissedersin. Ben de öyle hissediyordum taa ki Hüseyin'i ayna da arkamda görene kadar. Hüseyin aynadan bakarak;

"Saçlarından tut önce beni kanepede sürükle." diye garip bir şarkı söylemeye başladı.

Arkama doğru dönerek gerçekten de Hüso'nun saçlarından tutup kanepeye doğru götürdüm. Kanepenin çıkan yayının üzerine oturtup sonra yatırdım ve saçlarından tutup sürüklemeye çalıştım. Hüseyin'in saçları elimde kalmıştı. Hüseyin yine gülmeye başladı. Elimde olan saç Hüseyin'in takmış olduğu peruktu.

Hüseyin'e doğru bakarak;

"Hadi artık hazırlansan iyi olur. Senin yüzünden okula geç kalacağız." dedim.

Hüseyin kanepeden kalkarak;

"Ben her zaman hazırım. Ben doğuştan hazırım. 3 yıldır bu kıyafetlerle yatıp kalkıyorum. Kıyafet değiştirmek diye bir şey yok bende." dedi.

 Keske bu da gördüğüm rüya gibi olsa. Yani gördüğüm rüya gibi derken orda olan olaylar gibi değil. Niye bu kadar uzattım ben de bilmiyorum. Kısacası keşke bu yaşananlar da rüya olsa. Evet sadece bunu demek istedim.

 Evin anahtarlarını alarak evden birlikte çıktık. Biraz ilerledikten sonra aklıma bir şey takıldı. Hüseyin'e dönerek;

"Arabanın anahtarlarını aldın mı?" dedim.

Hüseyin göz kırparak;

"Evet aldım." dedi.

 Şimdi belki akıllarınıza soru gelecek; "Sizin arabanız mı var?" diye. Evet arabamız var. Araba şeklinde kumbaramız var. Onun anahtarlarını yanımızda taşıyoruz. Şimdi ne olur ne olmaz. Kaybedebileceğimiz en değerli varlığımız. İçinde yüzlerce bozuk para var...

 Hüseyin ile birlikte durağa geldik. Bu duraktan hem otobüs hem de minibüs geçiyor. Biz daha hızlı diye genellikle küçük minibüslere biniyoruz. Hem daha az kişi tarafından tacize uğramış oluyoruz.

 Bizim güzel mi güzel kırmızı minik minibüsümüz durağa gelmişti. Minibüse binerek, ücretleri ödeyip yan yana olan boş koltuklara oturduk. Minibüs'ün şoförü her duraktan yolcu alırken, dolmaya başladı. Minibüs'ün içinde adeta yeni bir devlet kuruldu. Arkamdan omzuma doğru bir parmak dokundu. Arkama dönüp baktığımda iri yarı pos bıyıklı sosis parmaklı bir adamdı. Adam tekrar beni dürterek;

"Bir kişi uzatır mısın?" dedi. 

Bende şaşırarak;

"Neyi uzatayım? Sosisi mi?" dedim. 

 Adamın parmaklarına sosis gibi demiştim ama adamın beni sosisle dürttüğünü yeni fark ettim. Adam diğer eliyle para uzatarak;

"Bunu uzatacaksın sosisi değil." dedi.

Kafa sallayarak;

"Tabi, evet haklısınız. Sosisi neden uzatayım ki? Siz de haklısınız. O sadece yenir." deyip elinde ki parayı alıp önde oturanlara doğru uzattım. Ben koltuğun sol tarafında yani cam tarafında oturuyordum. Camdan bakarak, Hüseyin'in yüzüne tokat vuruyordum. Hüseyin'e;

"Hüseyin bıyıkların çok güzelmiş." dedim.

 İşte o an yıkıldım. Çünkü Hüseyin'de bıyık yoktu. Sağ tarafıma doğru dönüp baktığımda, ücretini ön tarafa doğru uzattığım, sosisi, parmağı sandığım pos bıyıklı adam yanıma oturmuş. Elimi yere indirip, bir yandan da gözlerimle etrafa bakarak, Hüseyin'i arıyordum. Pos bıyıklı adama dönerek;

"Çok özür dilerim sosis parmaklı beyefendi. Ben sizi Hüseyin sandım." dedim.

Pos bıyıklı adam garip bir şekilde bakarak;

"Benim adım zaten Hüseyin." dedi.

 Aşkta bile bu kadar tesadüf yoktur. Şu küçük minibüste bile bu tür olayları yaşıyordum. Sosis parmaklı ve pos bıyıklı adama dönerek;

"Yok ben arkadaşım olan Hüseyin sandım. Ben sizin adınızın Hüseyin olduğunu bile bilmiyordum. Bu tamamen bir tesadüf." dedim. 

Pos bıyıklı adam kafasını sallayarak;

"İstersen arkadaş oluruz sorun yok. Hayatında iki tane Hüseyin olur." dedi.

Kafamı yavaşça diğer tarafa doğru çevirerek;

"Yok teşekkür ederim. Benim hayatım da yeteri kadar Hüseyin var. Gerek yok." dedim.

 Pos bıyıklı adam ceketinden bir mendil çıkartarak burnunu sildi. Burnunu sildiği mendili tekrar cebine koyarak;

"Sen kaç tane Hüseyin ile birliktesin?" dedi.

Yavaş bir şekilde koltuktan ayağa kalkarak;

"Ben ayakta gitmek istiyorum. Eğer tabi müsade ederseniz. Hem zaten birazdan ineceğim ben." dedim. 

Pos bıyıklı adam da ayağa kalkarak;

"Ben de birazdan ineceğim, ben de ayakta gideyim o zaman." dedi.

 Tam o sırada omzuma birisi dokundu...

Umarım bu 2. bölümü beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum, gocaman galp ♥

Facebook grubumuz; Wattpad - Ferhat Aymaz

Bey BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin