"Beyimize hiçbir şey olmaz." dedi Eric küstah bir sırıtışla Grace'ye bakarken. "Ethan'ın onu karşısına alacağını hiç sanmıyorum."

"Dylan onu iki saniye içerisinde saf dışı eder." dedi Roland da kocaman sırıtarak tahminini söylerken. "Hiç şansı yok."

"Dylan için endişelenme Grace." dedi Tom gülümseyerek bir elini sarı saçlarının arasından geçirirken. "O görüp görebileceğin en güçlü adamdır."

Grace de bu yüzden endişeliydi ya işte. Dylan'ın en yakın arkadaşına bir şey yapma düşüncesi onun panikle dolup taşmasına neden oluyordu. Endişelendiği Dylan değildi, onun yapacaklarıydı. Ve Grace kendisi yüzünden Dylan'ın en yakın arkadaşıyla arasını bozmasını asla istemezdi.

"Hadi suyunu iç leydim." dedi Antony, Grace'nin elinde tuttuğu bardağı işaret ederken. Grace işte ancak o zaman elinde bir bardak olduğunu hatırlayabilmişti. Endişelendiği zaman düşünceleri hep tek bir noktaya odaklanırdı. "Yığılıp kalacakmış gibi duruyorsun. Seni böyle görmek bizi üzer."

Grace askerin sözlerinden sonra kafasını aşağı yukarı salladı ve elindeki bardağı yavaşça dudaklarına götürdü. Askerlerin bu kadar rahat olması onu da rahatlatacağına, aksine daha da fazla endişelenmesine neden oluyordu.

Bardaktan kocaman iki yudum aldığında etrafını saran dört askerin de bakışlarını aynı anda arkasındaki bir noktaya diktiğini fark etti. Umarım bir olay daha yaşanmazdı. Tanrı biliyor ya Grace'nin buna dayanacak gücü yoktu. Kendisini yerlere atıp çığlıklar atarak ağlaması an meselesiydi. Bu zamana kadar iyi bile dayanmıştı.

Grace bardağından üçüncü yudumu alırken önünde duran askerler hızlı bir hareketle ikiye bölündü. Saniyeler sonra ise onların tam ortalarında tüm heybetiyle Dylan belirmişti. Grace onda hiçbir değişiklik olmadığını fark edince büyük bir rahatlama yaşadı. Hiçbir yeri dağılmamıştı ve kıyafetlerinde de herhangi bir kan izi yoktu. İçinden defalarca şükrederek, küçük bir dua etti. Neyse ki beklediği gibi bir son gerçekleşmemişti.

Bakışları en sonunda Dylan'ın o lacivert gözleriyle buluştuğunda sandalyeden düşmemek için büyük bir çaba göstermek zorunda kalmıştı. Dylan hala sinirli görünüyordu. Yüzünde anlamsız ve gergin bir ifade vardı. Her zamanki gibi oldukça suratsız görünüyordu. Grace onun gülümsediği bir an olup olmadığını içten içe merak etmişti. Sıkıntıyla 'Acaba ne zaman azarlayacak?' diye düşündü. Tanrı biliyor ya şu anda kavga etmek istemiyordu ve Dylan ona tek kelime bile ederse hıçkırarak ağlayacağından adı gibi emindi.

Bardağı dudaklarına tekrardan götürüp bir yudum aldı ve ellerini bardakla birlikte kucağına indirdi. Aynı zamanda Dylan'ın bakışlarıyla karşılaşmamak için gözlerini ondan kaçırarak elinde tuttuğu bardağa sabitlemişti.

Fakat saniye bile geçmeden hiç beklemediği bir şey yaşandı.

Grace açıkta kalan omuzlarının üzerinde sıcak bir ağırlık hissettiğinde yeşil gözleri şaşkınlıkla kocaman kocaman açıldı ve bakışlarını karşısında dikilen adama doğru kaldırdı. Fakat bunun dışında ağzı açık bir şekilde Dylan'a bakakalmaktan başka bir şey yapamamıştı.

Dylan onun omuzlarını kendi kumaşıyla sarmıştı.



)()()()()()()(



Dylan hiç olmadığı kadar rahatlamıştı.

Belki de az önce Ethan'a yaptığı itiraf neden olmuştu buna. Ya da attığı yumrukların bir etkisiydi bu durum. Dylan bundan emin değildi. Tek bildiği içinden koca bir yük kalkmış gibi hissetmesiydi.

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin