38.bölüm | Korns Kanı

Start from the beginning
                                    

"Nedenini sorma. Lütfen..." Albina önce Loras'ın üstündekini çıkardı. Ardından hızla kalktı ve bir kaç parça bez aldı, birini ıslattı. Loras'ın yanına geri geldi. Önce yarasını inceledi, sonra da yavaşça temizledi. Yarası fazla derin değildi. Rodrigo istese derin bir yara açabilirdi ama yapmamıştı.

Albina Loras'ın yavaşça yarasını yavaşça temizlerken Loras sadece Albina'nın güzel yüzüne bakıyordu. Yüzündeki solgunluğu görünce kaşlarını çattı. "Yorgunsun. Ne zamandır uyumuyorsun?" Albina Loras'a bakma ihtiyacı duymadı ya da cevap vermeye. Sadece yarasını temizledi ve sıkıca sardı. Albina ayağa kalktığında Loras Albina'nın bileğini kavradı. "Özür dilerim."

Albina yavaşça arkasını döndü. Loras gerçekten üzgündü. Bakışlarındaki hüznü görebiliyordu. Düz uzanan kaşları bile boyun eğmişti.

"Neden özür diledin?"

"Aklını karıştırdığım için ve nedense bu senin başına bir şekilde bela açtığını hissediyorum." Albina güldü. "Korns olduğunu sanıyordum. Yoksa biraz Genslik de mi var?" Bu sefer Loras da güldü. "Sadece Gens'lerin mi hisleri var sanıyorsun?"

Albina Loras'a bir cevap vermek istiyordu. Aklı karışıktı. Ne yapması gerektiğini biliyordu. Loras ile olabilirdi ama başka birine bir şeyler hissederken bunu yapmak yanlış geliyordu. Bunun sadece kandırmaca olduğunu biliyordu. Anton'un oğlu olduğunu düşünmüyordu bile. "Bana biraz zaman ver Loras. Sana istediğin cevabı vermem için zaman ver." Loras zoraki bir gülümseme takındı yüzüne. "Tamam."

Albina biraz tebessüm edip odadan çıktı. Bugün Riga ile konuşacaktı. Hena ve Jone ile birlikte. Güneş daha yeni yeni doğuyordu. Daha zamanı vardı. Hızlı adımlarla kaleden dışarıya çıktı ve sarayın büyük bahçesinde ilerledi. Sık ağaçların olduğu yerde emin adımlarla ilerlerken beyaz kaplanı Desire ile karşılaştı. Onu bulacağını biliyordu. Nasıl yaptığını bilmeden aradığı şeyi buluyordu. Eskiden -annesinin yerine avlandığı zamanlar- tavşanları bulduğu gibi...

Albina'nın gelmesiyle sanki hissetmiş gibi ayaklanan kaplan ayağa kalktı ve Albina'ya yaklaştı. En az annesi kadar büyümüş kaplanına her zaman ki gibi büyülenmiş gibi bakıyordu. Boyu Albina'nın boyunu geçmişti. Gözlerine bakmak için başını biraz kaldırması gerekiyordu. Kaplanın buz mavisi gözleri Albina'dan ayrılmıyordu.

Albina aklına gelen şeyle kaplanının başını yavaşça okşadı ve sırt kısmına ilerledi. Ellerini tüylerinde biraz gezdirdikten sonra kendini Desire'ın sırtına attı. Albina bir süre kaplanın sırtına alışmak için bekledi. Elleri durmadan kaplanın tüylerini okşuyordu. Albina yavaşça Desire'ın kulağına doğru eğildi. "Gidelim."

Desire koşarken Albina dengesini sağlamaya çalışıyordu. İlk defa Desire'ın sırtındaydı. Her zaman istediği şey gerçek olmuştu. Bu zamanı uzun zamandır bekliyordu.

Rüzgar sert ve soğuktu. Kış geliyordu. Albina için yaşadığı yerle kıyasla bu soğuk hiçbir şeydi. Soğuğun onu durdurmasına izin vermedi. Desire ile büyük ormanda daireler çiziyorlar ve eğleniyorlardı. Desire çok büyümüştü. Saraydaki herkes Desire'dan korkuyordu ama kimse ona bir şey yapmaya, hatta yaklaşmaya bile cesaret edemiyordu. Bu Albina'ya koruma da sağlıyordu. Albina davranışlarının değişimi, Loras ile evliliği ve Desire'ın sayesinde dışarıdan sert bir algıya sahipti artık. Raena'ya olanları duymayan kalmamıştı.

Albina zamanın geldiğini anladığında saraya geri dönme kararı aldı ve o yöne yönlendirdi kaplanını. Riga'ya ne demesi gerektiğini düşünüyordu. Savaş yaklaşıyordu. İmparatorluğu bir araya getirmeliydi. Aslında bunu krallarda yapabilirdi ama eğer katiller saldırırsa onları sadece Albina durdurabilirdi. Saldırı olduğunda ordunun başında olmalıydı. Bunun yanında taht zaten onundu. Tahtı istiyordu. Hakkı olanı almak istiyordu.

Sınava kadar bir şey yapmayacaktı. Sonrada büyük bir ordu kurmayı planlıyordu. Her şeye rağmen Gonzales ailesi yanındaydı. Belki Anderson ailesi de yanında olabilirdi ama onun istediği Hernadez ailesiydi. En sözü geçen aile oydu. Onları ya yanına alacaktı ya da karşısına. Umuyordu ki Anton'u öldürdükten sonra da Loras yanında olurdu ama bu ihtimal çok düşüktü. Çok geçmeden onunla düşman olacaklardı. Bu onu üzüyordu. Loras babası gibi kötü biri değildi.

Albina saraya geldiğinde neredeyse kimsenin göremeyeceği kadar büyük ağaçların olduğu gizli kısma ilerledi. Burada toplanacaklardı. Albina buluşma yerine geldiğinde ilk Hena'yı gördü. Yüzündeki ifadeden sinirli olduğu belli oluyordu. Sonra Riga'yı gördü. Hena'yı sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi. Jone da oradaydı ve en büyük Okins veliahtı On Jeamar de güçlü, dik duruşuyla onu bekliyordu. Albina derin bir nefes aldı. Bunu beklemiyordu. Sırrını gün geçtikçe daha çok insan öğreniyordu ve belki de artık sır diye bir şey bile kalmayacaktı.

GİRİFT : YöneticilerWhere stories live. Discover now