Karımdır o benim saçının teline zarar vermem...

5.9K 317 81
                                    

Neler oluyordu burada?

Bunun burada ne işi vardı?

İçim korkuyla dolarken alnımdaki terler birikti. Gözlerim kapının önündeki Baran'a takılmıştı. Ne halt yemeye gelmişti? Yeşil gözleri arsızca konağı süzdü. En son benim üzerimde durdu. İlk önce şaşırmış ve afallamış gibi bir hali vardı, ardından yüzündeki gülümsemeyi tekrar gösterip içeri doğru adım attı.

"Nasılsın amca?" Musa babanın önünde eğilerek elini öpüp başına değdirdi. Gülümsemesine bakarken kendimi kötü hissetmiştim.

Oydu, Baran'dı. Miroğlu Konağına ara sıra uğrayan, üniversite okuyan bir ağanın oğluydu. O benim ilk aşkım, o benim çocukluğum, o yeşillerine hapsolduğum adam. Ya şimdi? Benim için neydi? Ne ifade ediyordu?

Musa baba elini öpen Baran'ın alnını öptükten sonra, boş olan sandalyeyi gösterdi. "Hoşgelmişsen oğul. Geç otur."

"Hoşbulduk amca." derken gözleri Rezan'a kaydı, ardından bana. "Duydum ki amcamın oğlu evlenmiş, hem de gelin Ezo Miroğlu. Hemen gidip tebrik edeyim dedim." demesiyle Rezan arkasındaki sandalyeyi arkaya itip sofradan kalktı. Göğsü hızla inip kalkıyordu.

"Afiyet olsun baba, doyduk." deyip odamıza çıkan merdivenlere doğru ilerledi. Bu ne terbiyesizlik? Babasının önünde misafire nasıl davranıyordu?

Bir iki merdiven çıktıktan sonra durdu. Arkası dönük bir şekilde gür bir sesle bağırdı. "Ezo! Yukarı!" dediğinde uğradığım şoktan çıkmış, ne yapacağımı kestirememiştim.

Beni neden çağırıyordu ki? Baran'a eski olan hislerimi biliyor mu? Terleyen avcumu pantolonuma sürerken, Rezan'ın sesi konakta tekrar yankılanmıştı. "Ezo!"

Hiç beklemeden, hızla Baran'ın yanından geçtim. Merdivenlere yaklaştığımda mavi gözleriyle bana yan bir bakış attı. Tam yanında durduğumda, adımlarına devam ederek merdivenleri çıktık.

Odanın kapısını hızla açıp, üstündeki siyah ceketi çıkardı. Eliyle buruşturduktan sonra yatağın kenarına fırlattı. Sol yumruğunu sıkıp bacağına vurdu.

"Ulan Baran! Ulan Baran!" derken dişlerini sıkarak konuştuğunu anlayabiliyordum. Odanın içinde dönerken ne yapmak istediği belli değildi. En sonunda mavi gözleri beni buldu.

"O gidene kadar bu odadan çıkma." demesiyle başımı hızla onun tarafına çevirdim.

"Ne demek çıkma? Babanın yanında yaptığın terbiyesizlik yetmedi mi?" diyerek öfkeyle çıkıştım.

Fakat pişman olmadım desem yalan olur.

O gözlerin karardığını gördüğüme yemin edebilirdim. Sanki sülalesine küfür etmişim gibi bakıyordu. Elleri cebinde tek bir adımla aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Sen, sen hangi terbiyeden bahs ediyorsun? Üstündekilere bak, haline bak! Burada böyle şeyler giyilmez!" deyip parmağıyla ceketimin açılan düğmesini gösteriyordu.

Ağzım şaşkınlıkla açık kalırken, neye uğradığımı şaşırmıştım. Terbiyemi hiçe saymıştı. Böyle giyinmem, terbiye yoksunu olduğum anlamına gelmiyordu.

Her türlü ağa görmüşümdür, ama böylesine görgüsüzünü, hıyarını görmedim.

"Benim amcam bile böyle şeyler söylemedi bana, sen söylesen ne olur? Ben buyum, Ezo Miroğlu bu!" dedikten sonra dolabımı açıp, yeni yerleştirdiğim kıyafetlerimi gösterdim. Hepsi de Harmanlı ailesine aykırı kıyafetlerdi.

Herkes özgürdür.

Rezan dolabımda göz gezdirip, kaşının bir tekini yukarıya doğru kaldırdı. Bana bakarak başını salladı.

HÜKÜM VERİLDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin