2. Bölüm

65 11 5
                                    


Ormanın üzerinden sürüklenen sis , bölgeyi kasvetli bir solgunluğa bürümüştü. Gözlerini kırpıştırarak açtı. Aşağıdan sucuklu yumurta kokuları geliyordu. Yataktan kalkıp kapının arkasında asılı olan siyah hırkasını giydi. Kapuşonunu başından geçirdi ve bazayı kaldırarak haritayı alıp cebine koydu. Ahşap merdivenlerden çabucak indi. Büyükannesi kahvaltıyı müzik eşliğinde hazırlıyordu. Matt ' i farkedince gülümseyerek 

'' Günaydın canım. Kahvaltı hazır sayılır... '' demeye kalmadan Matt,

'' Enfes görünüyor. '' dedi kokuyu içine çekerek '' Çıkmam gerek. Akşam olmadan dönerim. '' dedi ve hızlı hızlı yürüyerek evden çıktı. Gözlerini kırpıştırarak gökyüzünün gri bulutlarına baktı. Bir şeyler olacak , diye düşündü. Bu gün farklı bir gün gibi hissediyordu. Bir süre gölde gizemli ne olabilir diye düşünmekten kendini alı koyamadı. Hayatı daha heyecanlı olabilirdi. Çok geçmeden cebindeki haritayı çıkarıp incelemeye başladı. Bu göl çok uzakta gibi durmuyordu. İlk önce büyük iki meşe ağacının birbirine sarmal bir görüntü oluşturmuş ağacı bulması gerekiyordu. Yıkılmış bir ağaç kütüğünün üzerinden hafifçe atladı. Haritayı yapan büyükbabasının hesabına göre evden dim direk yürüyerek o ağaca ulaşabilirdi. O da aynısından yaparak düm düz ilerledi. Yavaş yavaş ortalık aydınlanıyordu. Gri gökyüzü yerini gün ışığına bırakmış yaprakların arasından sızıyordu. Uzun bir aradan sonra nihayet ağacı bulabilmişti. Ve en son olarak -ki bayağı yürümesi gerekiyordu- güneye doğru düm düz yürümesi gerekiyordu. Ağacın dibine çökerek oturdu. Yanına su almadığı için kendisine kızmıştı. Dudakları susuzluktan kurumuştu. Kuruyan dilini dudaklarında gezdirip hafif ıslatmaya çalışsa da pek işe yaramadı. Haritaya tekrar baktı. ' Umarım bunca yolu boşu boşuna yürümüyorumdur. ' diye iç geçirdi. Yerden destek alarak ayağa kalkıp üzerini silkeledi. Zaman geçiyordu. Ormandaki değişen ışık oyunları Matt ' in uykusunu getirmişti; özellikle geceyi uykusuz geçirmesinin de bunda payı vardı...

Gördüğü son insan yüzünün büyükannesi olduğunu artık anlamaya başlamıştı. Belki de günlerce, haftalarca ormanın derinliklerinde yol alacak gibi hissediyordu. Tuhaf bir biçimde kendisini yalnız hissetmiyordu. İlk defa orman ona huzurlu bir yer olarak gelmeye başlamıştı. Ne kadar yorgun olursa olsun bu his onu bir nebze huzurlu kılıyordu. Sonunda yorgunluktan ve susuzluktan bitmiş bir şekilde olsa da gölü bulmuştu. Kırılan dalın sesi gölün içinde yankılandı. Matt çevresine bakındı. Göle biraz yaklaşıp elini kase şeklinde yapıp suyu üzerine döke döke içti. Kendini yere bırakıp biraz dizlerini dinlendirmeye çalıştı. Gözleriyle dikkatli bir şekilde gölü süzüyordu. Elinde ki haritaya bakıp doğru yerde olup olmadığına baktı. Evet burasıydı. En azından haritaya göre. Birden kendini sinirden tutamayıp kahkahalar atmaya başladı. Sesi ormanın içinde yankılanıyordu. Eline bir taş alıp göle sektirerek attı. 1 sıçradı 2 sıçradı 3 , 4 ve birden gölün yüzeyinde ufak bir yüzgeç gördü. Ne olduğuna dikkat edemeden kayboldu. Kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Ayağa hızlıca kalktı. Göle biraz yaklaşıp ne olduğuna bakmaya başladı. Biraz daha ilerledi. Biraz daha.. En sonunda paçaları ıslanmış , ayakkabısı su dolmuştu. Biraz eğilip suyun içerisinde elini gezdirerek bir taş aldı eline. Tekrar sektirmeye çalıştı. Bu sefer bir şey olmadı. Ve birden biraz ötede ki kayayı fark etti. Resimde ki denizkızı tam bunun üzerinde oturur vaziyette duruyordu. Sudan çıkıp kayaya doğru ilerlerken birden sudan sesler gelmeye başladı ve arkasına döndüğünde denizkızının büyük bir edayla suda atladığını gördü. Vücudunun yarısı insan vücudu gibiydi. Göğüsleri denizkabuklarıyla örtülmüş muazzam bir şekilde hayranlık uyandırıyordu. Ama diğer yarısı, ayaklarından kasıklarına dek, bir balık kuyruğuyla kaplıydı. Kalbi küt küt atıyor , gözlerini kocaman açmış hayretle suya bakıyordu. Elindeki harita ellerinden ayrılıp toprakla buluştu. Birden hafif rüzgar eserek Matt ' ın farkında olmadan harita suya karışarak kayboldu. Ve evet bu gölde bir şeyler vardı. Ve o şey muazzam bir şeydi. İnsanda hayret uyandırandı. Göle doğru yavaşça adımlar atmaya başladı. Yavaş yavaş... Su tam beline geldiğinde alnının ortası yanmaya başladı. Büyü bozuldu. Bu ne yanmadır ki ellerini alnına bastırıp çığlıklar atmaya başladı. Acısını kusarak haykırdı. Dayanamayıp sudan çıktı ve sudan çıkmasıyla alnındaki acının bitmesi an meselesi oldu. Ve gök aniden gürlemeye başladı. Birden yağmur bastırdı havaya. Güneşli hava aniden grimsi gökyüzüne büründü. Buradan gitmenin zamanının geldiğini düşündü ve elini cebine attı. Gözlerini belerterek etrafına baktı. Fakat yağmur o kadar hiddetliydi ki yere düşen her damla yeri görünmez kılıyordu. Sürekli etrafına bakındı. Ama harita yoktu. Şimşeklerin ardı ardına kesilmeyince gitme kararı kesinleşti. Koşarak gölü terk etmeye koyuldu. Her yer bataklığa dönüşmüştü. Her yer çamur. Matt buna aldırmadan koşuyordu. Durmadan koşuyor... Koşuyor... Sarmallı ağaca vardığında yağmur kesildi. Başını kaldırarak gökyüzüne baktı. Hiç yağmur yağmamış gibi tepesinde ki dalların arasından görünen gökyüzü yavaş yavaş batıyordu. Grisiz bir gökyüzünde.. Çok geçmeden yaprakların arasından tek tük yıldızlar belirmeye başladı. Sanki yeryüzünde sadece onu görüyorlarmış gibi Matt ' in bakışlarına karşılık veriyorlarmış gibiydi...

...

Matt , kapıdan içeri girdiğinde sırıl sıklam olmuş ve yorgunluktan bitkin düşmüştü. Büyükannesi televizyonun karşısında uyuya kalmıştı. Buna sevindi. Ahşap merdivenlerin ses çıkarmamasına bu sefer özen göstererek yavaş ve uysal adımlarda çıkmaya başladı. Gördüklerinin şokunu hala atlatamamıştı. Yüzünde hafif bir bir gülümsemeyle o anı zihninde sürekli canlandırıyor ve anlam vermeye çalışıyordu. Üzerindeki ıslak kıyafetlere aldırmadan yatağın üzerine attı kendini. Bütün gün boyunca yürüyerek o gölü aramıştı. Ve bulmuştu ama ardından gelen bir gizemle birlikte. Tek zihnini kurcalayan şey suya girdiğinde alnının yanmış olması idi. Bu düşünce aklına gelir gelmez hemen yataktan kalkıp aynanın karşısına geçti ve alnına dikkatlice baktı. Hiç bir şey yoktu. Bozuntuya vermemeye çalışarak tekrar yatağa bıraktı kendini. Harita nasıl gitmişti? Nasıl olur da aniden güneşli havada şimşekler yağmurlar ardı kesilmez bir şekilde yağıp sarmal ağaca gelince gitmişti? Yataktan zor bela kalkarak bazayı kaldırdı. Sarı defteri aldı ve bazayı indirdi. Yatağın üzerine oturup incelemeye başladı. Sayfanın giriş bölümüne koyduğu denizkızı resmini alıp daha detaylı incelemeye başladı. Bu göldeki gördüğü denizkızı değildi. Bunlardan kaç tane vardı böyle? Resimdeki denizkızının uzun ve sarı saçları vardı. Gördüğü denizkızının ise kahverengi ve omzuna dökülen hafif kısa saçları... Haritayı kaybetmesi onun o gölü bulamayacağı anlamına gelmezdi tabii ki. Yarın tekrar gidecekti. Ama önce karnını doyurması gerekiyordu. Ve en önemlisi sıcak bir banyo. Üzerindeki ıslak hırkayı ve bluzu çıkararak , eliyle tuttu. Odadan çıktığında koridordun sonundaki camdan dışarı doğru baktı. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Denizkızı aklından hala çıkmıyordu. Zaten kim böyle bir olaya şahit olsa aklından çıkmazdı. Çıkamazdı...




Bu bölümünde sonuna geldik umarım güzel olmuştur. :D Beğendiyseniz yıldız vermeyi ve yorum atmayı unutmayın çok çok öptüm ^.^

Melez KoruyucuWhere stories live. Discover now