bölüm 5

4.4K 179 1
                                    

Bölüm : 5

Gözlerimi açtığımda etrafımda birçok insan vardı. Tiz bir çığlıkla tamamen kendime geldim.

“ Gözlerini açtı!”

Başımda endişeli gözlerle dikilen kadına baktım.  Bana bir şişe suyu uzatmış birşeyler dememi bekliyordu.  Kuruyan boğazımı kadının uzattığı suyla ıslattım. Sonra hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkmak için hareket ettiğimde suyu uzatan orta yaşlı kadın ayağa kalmama engel oldu.

“Otur kızım. Hele bir kendine gel kalkarsın.”  Yeterince geç kaldığımın farkındaydım. Daha fazla annemleri meraklandırmak istemediğimden tekrar kalkmak için doğruldum. Ama bu sefer beni engelleyen olmamıştı.  Sadece bana endişeli gözlerle bakan bir kalabalık vardı. Kendimi açıklama yapmak zorunda hissederek başımda biriken insanlara döndüm.

“ Ben iyiyim. Merak etmeyin. Sabah.. Bir şey yemedimde kan şekerim düştü heralde…”

Bana suyu uzatan kadın başını iki yana sallayarak çantasından bir poşet çıkardı.

“ Ah gençler. Siz yokmusunuz siz.. Al bakalım şu kekleri, sabah ben yapmıştım güzelce ye bakalım. Öğrencisindir sen şimdi. Makarnadan başka şeyde bilmezsinki.. Al hadi kızım yüzüme bakma öyle..”

O kadar içtendiki kıramadım. Elinden aldığım keki çantama koyarken teşekkür edip bir taksi çevirdim.

              Taksici geldiğimizi söyleyene kadar , farketmemiştim ama dışarıya karanlık çökmüştü. Derin bir nefes alıp taksiciye baktım.

“ 38.45 abla. Sen 38 versen yeter.” Asla hakka geçmeyi seven bir insan değildim. Pazarlığı sevmezdim.  Belkide hiç yokluk çekmediğimdendir. Babam beni hep prensesler gibi büyütmüştü. Hiç eksiğim olmamıştı bu zamana kadar.  Ama hep sade bir hayatın hayalini kurmuştum. Özgür ve aykırı olmayı..  Çantamı kurcaladım ve adama 40tl uzattım.

“Buradan al abicim. Ne eksik ne fazla..” adamın yüzündeki şaşkın ifadeye tebessüm ederek karşılık verdim ve arabadan indim. Kapının girişine geldğimde anhtarı çıkarmak için elimi çantama attığımda kapı aniden açıldı.

“ Nerdesin sen Hevin ya! Niye telefonlarını açmıyorsun!”

Ablamın ani tepkisine afallasamda çabuk toparladım ve ayakkabılarımı çıkarıp dolaba koyarken gülerek karşılık verdim.

“ Sakin ol şampiyon. Hala yaşıyorum..”  ablamın gözleri iri iri açılırken bir şey söylemesine izin vermeden salona doğru yürüdüm.

“ Ben çok açım ya.. yemekte  ne var Cemile sultan?” annemin yanına kıvrılırken, başımı annemin göğsüne yasladım.  Bana ne kadar kızdığını bilsemde asla küs kalamazdı. Elini saçlarıma götürürken beni uyarırcasına konuştu.

“ Açıkırsın tabi eşşek sıpası.. Sabah çıkıyorsun akşam geliyorsun eve. Arıyım bir haber vereyimde yok. Biz neyiz burda bilmemki..”  annemin sitem dolu konuşmasına hayramdım. Bir insan kızarken bile bu kadar mı tatlı olurdu. Kollarından sıyrılıp yanağına bir öpücük bıraktım.

“Anne, babam nerede?” annemde ellerini saçlarımdan çekip ayağa kalkmıştı.

“ Sana bir süprizi varmıymış neymiş. 2 saat önce çıktı oda. Gelir birazdan. Hadi güzel kızım kalkta birşeyler ye. Biz ablanla seni bekledik ama açıkınca yedik.  Yayla çorbası yaptım sana, sen seversin.”

Gözlerimi kocaman açıp anneme baktım.

“yaaa? Ne süpriziymiş bu?” annemde ellerini beline koyup bana gülerek baktı.

“Sürpriz söylenir mi sıpacık!” annemin ses tonuna ablamla ikimiz kahkaha atmıştık. Annemi öpüp mutfakta bana kurulmuş sofraya oturdum. Maddi açıdan durumumuz çok iyiydi. O kelimeden nefret etsemde birçok kişi bizi “zengin” olarak tanımlardı. Ama annem mutfağa asla yardımcı sokmazdı. Devamlı yanımızda olan Hafize teyze dışında mutfağa giren canına susamış demekti. Ellerinin lezzettine başkasını ortak etmeyi sevmezdi benim annem.  

         Bir tabak çorbayı kıtlıktan çıkmışçasına bitirdiğimde kapının çaldığını duyarak hıza kapıya doğru koştum.

“ Babacım!” babamın boynuna atladığımda ikimizde tökezlemiştik. Doğru ya ben artık  küçük bir çocuk değildim. Babam benim hızımı durdurmak için artı bir güç kullanmak zorunda kalmıştı. Boynundan ellerimi çektiğimde bana gülen gözlerle baktığını görünce heyecanım bir kat daha artmıştı.

“ Hani benim süprizim?” soran gözlerle babama baktığımda ceplerini yoklamaya başlamıştı.   Ellerini ceplerinde gezdirirken mırıldanıyordu” nerede ki bu?... hıı .. bulamıyorum.. “ babama gözlerimi devirerek baktığımda cebinden Bir anahtar çıkarıp bana uzattı.

“ 18 oldun.  İyiki doğdun!” şaşkınlıktan ne diyeceğimi  bilemiyordum. Doğru ya bugün benim doğum günümdü. Bunu aklımdan çıkarmış olduğuma inanamıyordum. İnsan nasıl kendi doğum gününü unutabilirdiki? Bugün 26 ekimdi.  Doğum günüm, Belkide ailemle geçireceğim son doğum günüm.. İçim burkulmuştu. Ama ölümü, unutarak yutkundum. Yaşlarla dolan gözlerimi elimin tersiyle silip babama sitem eder gibi baktım.

“19 babacım. Ben 19 oldum”  babam söyleğime küçük bir gülümseyle karşılık verdi.

“ hayır küçük hanım 18 yaşınızı doldurdunuz. 19’dan gün aldınız..” böyle bir günde yaşımı babamla tartışmak istemiyordum sessiz kalarak elindeki anahtara baktım. Babam hala anahtarı almak için atak yapmadığımı görünce bana şaşkınlıkla baktı.

“ Ne o istediğin bu değil miydi yoksa.?” Babamın söyledikeriyle kendime geldim. Anahtarı elinden kaptığım gibi dışarı koştum. Kapıdaki kırmızı minicooper’ı görünce tiz bir çığlık attım. Ellerimi çırparak babamın boynuna birkez daha atladım. Benim sevinç çığlıklarımı duyan ablam ve annede arkamızdan gelmişti. Ablam ellerini göğsünde birleştirerek,kaşlarını çatıp babama bakarken alay ettiğini biliyordum.

“ Ah Savaş bey ah.. Bana hiç böyle süprizler yapılmıyor ama!” annem ve babam gülüşürken ablamda daha fazla dayanamayıp gülmeye başlamıştı. Bende bulunduğum sevinç, üzüntü ve şaşkınlık karmaşasından kurtulup onlara bir adım yaklaştım.

“ Ben çok şanşlı bir kzım. Hemde çok.. Çünkü sizlere sahibim. Szi çok seviyorum.”

Aile arasında küçük bir kutlama yaptıktan sonra babamdan iizin alıp Ablam ve ablamın nişanlısı Utkay’la yeni arabama binip bir bara gitmiştik. Başta ablam ve Utkay karşı çıksalarda, doğum günüm olduğu için boyun eğmişlerdi . Ben normalde böyle yerlere giden bir tip değildim. Ama ölmeden önce tabularımı yıkmak istiyordum.  Ölmeden önce yapılacaklar listesi hazırlamlıydım belkide…

        Bara girdiğimizde ablam bana bir bardaktan fazla alkol tükettirsem bozuşacağımızı söylediğinde ona dil çıkararak içeriye karıştım.  Barmenin yüzüne bakmadan içeriyi izleyerek konuştum.

“ Bir tane bira.” Barmen önüme birayı koyduğunda bakışlarımı ona çevirmiştim. Barmenle kısa bir süre bakıştıktan sonra yaşadığım küçük çaplı şoktan kurtulmayı başarmıştım. Ve işin tuhaf yanı barmende benden farksız değildi.

“Çağan!?”

Ölüyorum...Där berättelser lever. Upptäck nu