GİRİŞ

218 21 210
                                    

3 gün önce

Yıllar boyunca süregelmiş bir döngünün son bulduğu yerdeydi varlığı bile unutulmuş adam. Ruhunu parçalara ayırıp o parçaları onunla birlikte toprağa gömdüğü yerdeydi. O, son nefesini verirken; kendisinin başkasının son nefesini alacağına yemin ettiği yerdeydi.

Günahkâr ve temiz ruhların ölümün son dokunuşuyla ödüllendirilip sonsuz uykularına yattığı yerde, mezarlıktaydı.

Demirden bile sert bakışları betondan yapılmış mezar başının üzerindeki silik yazılardaydı. Kahverengi gözlerindeki çoğu duygu korkup saklanmış, sadece intikamla karışık bir zafer duygusu cesaret gösterip katilin gözlerine yansımıştı. Genç adam yağmurdan dolayı ıslanmış toprakta ileriye doğru bir adım attıktan sonra tek dizinin üstüne çökmüş, kurumuş dudakları kendisinde oldukça iğrelti duran zehirli bir gülümsemeye gebe kalmıştı.

"Az kaldı." Ağzından çıkan kelimelerin yakıcılığı altında seve seve yanarken, kendi kendine gülüp elini onun ıslak toprağına koydu ve yavaşça üzerinde gezdirdi. "Az kaldı, sevgili. Onu öldürmeme az kaldı."

Gökkubbenin etrafını örtü gibi sarmış simsiyah bulutların arasında bir ışık çaktı. Şimşeğin güçlü sesi birkaç dakika ardından etrafta yankılandığında, katil, yerde gezdirdiği elini durdurdu ve toprağı sıktı. "İntikamını almama az kaldı."

Dudaklarındaki gülümsemesini daha da arttırdı. "Yoluma çıkanları halletmeden yanına gelemeyeceğim, onlar ikimizi ayırıyorlar. Beni bekle, olur mu? Geleceğim yanına, sabret, sevgili."

Yağmur hızını daha da arttırırken ayağa kalktı ve dizlerindeki tozları silkeledi. Ardından da mezara son bir bakış atıp arkasını dönüp çıkışa yürümeye başladı.

Artık kan görmek istiyordu.

***

Günümüz

Omuzlarına gelen açık kahverengi saçları rüzgar yüzünden geriye doğru savrulurken yüzünü buruşturup montuna daha sıkı sarıldı genç kız, Aralık ayının bu dondurucu soğuğunda onu dışarıya çağıran arkadaşına yapacağı işkenceleri düşünürken kaldırımda yürümeye devam etti. Önündeki insanları teker teker sollayıp adımlarını hızlandırdığında aklına düşen fikirle sırıttı.

Evet, Jess'i sadece iç çamaşırlarıyla kara attıktan sonra üzerinden arabayla geçmek sanırım bu kadar üşümesinin cezasını çektirirdi.

Evinde güzelce sıcak çikolatasını yudumlayıp dönem ödevini yaparken ısrarla çalan telefonunu yanıtlama gafletine düştükten sonra kulağında heyecanla bağırıp bir an önce buluşmaları gerektiğini çığıran arkadaşının söylediği kafenin olduğu yere geldiğini fark ettiğinde, kısık bir nefes verip eliyle cam kapıyı ittirdi ve içeriye girdi. Sıcak hava tenine nüfuz edip rahatlamasını sağlarken gözlerini etrafta gezdirip onu aradı, sonunda gördüğünde ise adımlarını cam kenarına doğru çevirdi ve yanına gitti.

Hızla sandalyeye oturduğunda, kısmış olduğu gözleriyle Jess'e bakmayı ihmal etmemişti. "Şu soğuk pazar gününde beni çağırıp kıçımı dondurmanın önemli bir sebebi olsa iyi olur Jess yoksa ciddiyim senin için aklımda güzel planlar var."

"Imm şey,"diyerek geveledi genç kız, parmaklarıyla oynarken. "Yani birazcık önemsiz olabilir, ama ufacık yani. Çok çok çok çok çok-"

"Jess."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 29, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Akatriel × Sebastian StanWhere stories live. Discover now