13. Bölüm

12.1K 828 131
                                    

"Sevgili Günlük,

Çok mutluyum! Sonunda bir kardeşim daha oldu! Hugo. Anlayacağın üzere erkek. Açıkçası cinsiyeti hiç önemli değil! Belki yaşım küçük olsa bir kız kardeş tercih edebilirdim; ama aramızdaki devasa yaş farkı düşünüldüğünde, İsabella'nın kız ya da erkek doğurmuş olması hiç önemli değil. Şu anda benim için önemli olan dünyada benimle aynı kanı taşıyan bir varlığın daha soluk alıyor olması.

Tanrım! O kadar küçük ki! Sanki Nate'ten bile küçük!

Beni doğum odasına almadılar; o yüzden Hugo'nun ilk halini görmedim. Doğumdan yarım saat sonra  kıpkırmızı, korkutucu bir şeydi. Babam onu kucağıma verirken, bu düşüncemi babama da söyledim. Güldü ve şimdi çok iyi göründüğünü, doğduğunda renginin mora yakın olduğunu söyledi.

Evet, anlayacağın üzere babam da İsabella'nın yanındaydı. Aslında ilk başta benimle birlikte yatak odasının önünde bekliyordu. Gerçi buna 'beklemek' denilebileceğini sanmıyorum. Genelde ileri-geri ya da sağa-sola yürüyüp duruyordu. Aradan vakit geçip de bebek bir türlü doğmayınca, İsabella'nın ne kadar acı çektiğini gösteren çığlıkları artınca içeri daldı. Samuel onu kolundan tuttu; ama durduramadı. İçeriden doktorun ve Mathilda'nın itirazları yükseldi. Babam onları da dinlemedi. Kapı tekrar örtülmeden önce onun sert ve ödün vermez bir sesle, "O benim düşesim ve benim karım! Acı içinde kıvranarak doğurmaya çalıştığı da benim çocuğum!" dediğini duydum. Babam bu şekilde konuştuğunda, itiraz edebilecek insan sayısının fazla olduğunu pek sanmıyorum. Nitekim İsabella doğurana kadar yanından ayrılmaması bunu kanıtlamış oldu. 

İsabella iyi, gerçekten iyi! Sanki saatler boyunca acı çeken o değilmiş gibi gülümsüyordu. "Erkek!" dedi bana. "Bir dahakine kız olur artık!"

Beni teselli etmek ister gibiydi. Ama o kadar şaşırmıştım ki sebebini daha sonra düşündüğümde anlayabildim. Kadın o kadar eziyet çekmiş, daha yeni doğum yapmıştı ve bir başka bebekten bahsedebiliyordu! Herhalde babam da benim gibi hissediyor olacak kesin bir sesle, "Başka bebek yok!" dedi.

Nate, daha olan biteni kavrayamayacak kadar küçük. Bir bebek olduğunun, kardeşi olduğunun farkında; ama annesini, babasını ve beni onunla paylaşacağının farkında olduğunu sanmıyorum. Onunla biraz daha çok ilgilenmemiz gerekebilir; ama sorun değil, ilgileniriz.

Benden bu kadar! Uykum geldi..."


 


 

"Gerçekten sana inanacağımı mı sanıyorsun?" dedi kadın, gözlerinde doğru ve yanlış arasındaki ince çizgiyi çoktan geçmiş akıl hastalarına özgü bir bakışla.

"Doğruyu söylediğime inanman için ne yapmam lazım? Kanımla mı yemin edeyim?"

Erkeğin yükselen sesinden hiç etkilenmeyen kadın, "Ben senin kanını istemiyorum, seni istiyorum!" dedi. "Eğer beni bırakırsan, kendimi öldürürüm!"

"İyice delirmeye başladın! Bu saçma sapan tehditlerini... Ne yapıyorsun?"

Kadının ince pelerininin cebinden çıkardığı hançer erkeği dehşet içinde bırakmıştı. 

Kadın elini kalbine doğru götürdü. 

"Saçmalama!" diye gürledi erkek. "Bırak o elindekini!"

Kadın, "Beni bırakamayacaksın Dominic!" diye bağırdı, çıldırmış gibi. Sesi bilinçsizliğe yakın bir yerden gelir gibiydi. Elini kaldırıp hançeri kalbine doğru dimdik tuttuğu anda erkek hızla atıldı:

KALP AĞRISIWhere stories live. Discover now