Asıl adı Mustafa bin Ahmed,lâkabı Muslihuddûn'dir."Ebul vefa" ünvanıyla meşhur olmuştur. Türbesi,onun adıyla anılan Vefa(İSTANBUL, FATİH) semtindedir.
Aslen Konyalıdır.İlk tahsilinden sonra,Edirne'deki Debbağlar Camii imamı Şeyh Muslihuddûn'e talebe olmuş,ilim öğrenip feyz almıştır. Sonradan, hocasinin tavsiyesi üzerine, devrin önemli âlimlerinden Abdüllatîf-i Kudsî'nin sohbetlerine devam etmiştir.
Hem din,hem de fen bilimleri öğrenmiş,özellikle tasavvuf ve matematik konularında uzmanlaşmıştır.
Kısa bir esaret hayatı da vardır: Hacdan deniz yoluyla dönerken,Rodos şövalyeleri tarafından gemisi basılmış,yakalanıp Rodos zindanına atılmıştır.
Şeyh Vefa,
"Bunda da bir hayır var," diye düşünüp kaderine boyun eğmiştir.Kendisini zindana kapatanlara bile kızamamış,hatta onlara acımıştır.Peygamber'inden tevarüs ettiği derin bir şefkatle, "ne yaptıklarını bilmiyorlar! " diyerek,onlarıda kucaklamıştır.
Zindancı,Şeyh Vefa'nın yüzüne bakar bakmaz etkilenmiş, diğerlerinden son derece farklı olduğunu fark edecek, ona ihtiyarsız bir hürmet ve merhamet göstermiştir.
Zincirlerini çözmüş, zindanin en iyi mekanını ona tahsis etmiştir.
Ama zindancının gösterdiği hürmet, zindandan kurtulmasına yetmemiştir. Ancak devrin ünlü kahramanlarından Karamanoğlu İbrahim Bey'in, Rodos korsanlarına
"Diyet" (kurtuluş parası) ödemesi sonunda özgürlüğüne kavuşabilmiştir.
Zindanciyla vedalaşıp Istanbul'a dönen Şeyh Vefa, hapiste geçirdiği günlerden, özellikle de zindancının hürmet ve merhametinden öylesine etkilenmistir ki, İstanbul'a dönüşünde, dergâhını, Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı bir semte (Vefa) kurmuştur.
Çünkü Hristiyanların arasında bile İslâm dini'nin hürmet ve merhametini yaşayanlar olduğunu zindanda,zindancının gösterdiği hürmetle fark etmiştir.
Tavrını ve tarzını buna göre belirlemiştir...
Dergâhını Rumların kesif olarak yaşadığı bir semte kurması işte bu yüzden dir. Sonradan semt onun ismiyle"Vefa" anılmıştır... (biliyorum vefa vefa diye cok zikrettim :) ]
Dergahının kapılarını her inançtan insana açmış,aleyhine çalışanları bile bağrına basmıştır.
Dost-Düşman, Hristiyan-Müslüman ayrımı yapmaksızın her seviyede insana ezeliyet sırrını ulaştırmış,edebiyet yolunu göstermiş, tebliğ mukellefiyetini Peygamber üslubuyla yerine getirmiştir
Yaşantısı o kadar sade,yardimseverligi öylesine etkin ve sözleri o denli içtendir ki,pek çok Rum , Müslüman olup ders halkasına girmiştir.
zaman ile yayimlayacagim .
YOU ARE READING
Yavuz Sultan Selim Ve Kutsal Emanetler
Historical Fiction...Cesarete âşık olan yeniçeriler bu cesaret gösterisinden sonra,Padişah'ı takip etmeye başladılar.Nihayet ordular Çaldıran Meydanı'nda karşılaştı.Kanlı bur savaş sonucu Yavuz Padişah,Çaldıran Zaferi'ni (23Ağustos 1514) kazandı. Yavuz'un amacı,kendi...
