beş │görünmeyen│

Beginne am Anfang
                                    

Yitik ruhun, yitik feryadıydı ölümü arzulamak. Ölüme kucak açmak, vazgeçenin ekmeğiydi. Onlardan biriydi Deran Piran. Kaderine ölümü arzulamak yazılmış, kaçışı imkânsız kılınmış ve ölmek isterken yaşamaya zorlanmış bedevi bir bedenden ibaretti. Etrafındaki kalabalığa rağmen kimsesizdi. Yalandan ağlamalarla süslü etrafına, çehresine yerleştirdiği yapmacık ifade ile karşılık veriyordu. Kısasa kısas değildi bu, kendini koruma içgüdüsü ile yapılmış bir hareketti. O kadar ağır darbeler ile sarsılmıştı ki ruhu, daha fazlasından korunmak için başka çare bulamamıştı. Sarılmıştı görünenin arkasındaki görünmeze. Sığınağı bellemiş, mesken edinmişti onu.

Evliliğe karşı çıkmasının sebebi bir sevdiğinin oluşu değildi. Evlenmeye zorlandığı adamın yüreğinin bir başka kadına ait olduğunu bile bile koynuna giremezdi. Evleneceği biri var ise, yalnızca yüreğinde kendisi olmalıydı. Aynen onunda yüreğinde başka biri olmamalıydı. Sevda denilen şeyde huzura erip, vuslatta buluşmalıydılar. Evlenmek kutsal şeydi vesselam, sevgisiz bedenler ile kirletilmemeliydi. Her bakışında nefreti kudretiyle hissettirecek bir adama, kadın, olamazdı. Bunu aklı kabul etse, yüreği şiddetle reddederdi.

"Kim yapmış bunu?" diye sorarken buldu kendini Afran Bejindar. Karşısında Riha'nın dağları kadar sert duran Neçirvan'ın bakışlarındaki zehirle harmanlandığını hissetti. Nefretinin sebebi aşikârdı. Lâkin unutmamalıydı ki bu evlilik, onunda istediği bir şey değildi.

"Sarışın bir kadın görmüşler, hiç bu toprağın insanına benzemiyormuş dediler. Fakat kim olduğunu hâlâ bilmiyoruz." derken sıkılı dişlerinin arasından adeta tısladı Neçirvan. İması çok açıktı. Bakışlarındaki nefret ile dövdü, öldürdü karşısındaki adamı. Daha fazlasını yapmaya gücü yoktu çünkü. Babası tarafından oldukça sert bir uyarı almıştı.

Afran, o anda aklına gelen fikir ile çakıldığını hissetti tam da olduğu yere. Birkaç görüntü gözünün önünden hızla geçerken, sevdiği kadının bu topraklarda olmasının imkânsızlığını tartıyordu aklı. Fakat Yasemin, kafasına koydu mu bir şeyi yapan bir insandı. Her güzelde bir kusur olduğu gibi kendisinde de hırs kusuru vardı. Bu yüzdendi Afran'ın şüphelerinin uyanmış oluşu. Ve tabiki, duyduğu sözler bu düşüncelerini onaylamak için biçilmiş kaftandı adeta.

"Olamaz..." Nidası döküldüm Afran'ın dudaklarından derhal. Olmamalı, diye düşündü. Yasemin böyle bir şeyi yapmış olamazdı. Şayet yaptıysa, ne onu ne de kendini asla affedemezdi. Telaşla yanına gelen Mustafa'ya çevirdi bakışlarını. Kardeşinin gözlerindeki ifade ise, kıyamet gibi çöktü üzerine. Yıktı geçti. Olmuştu...

"Ağabey," derken sözlerinde acımtırak bir tat vardı. "Yasemin'i görmüşler, burada!"

Beyninden vurulmuşa döndü Afran. Yüreğinde dokunmaya kıyamadığı yarası, gelip bir kadına hiç düşünmeden kıymıştı. Hem de olanların iç yüzünü bilerek. Bu evliliğin her iki taraf içinde zorundalıktan ibaret olduğunu bilerek... Bile bile kana bulamıştı ellerini. İsteyerek kavramıştı silahın kabzasını, aynı şekilde doğrultmuştu namlusunu bu küçük kadına. Görmemiş miydi gözlerindeki ölüm naralarını? Bir çift kehribara yazılıydı yardım çığlıkları, bir çift kehribarda çınlıyordu yalnızca oysaki... O küçük kadının gözlerindeki çağrıyı görememiş miydi?

Eliyle duvardan destek aldı, sanki ayakta durmakta zorlanıyormuş gibi. Nefesi takıldı boğazına, an nefes aldırmaz oldu. Ciğerlerinde salınan hava katılaştı adeta. Kurtulmak mümkün değil miydi ölümün pençesinden?

Sanki o intihar girişiminden kazara kurtulmuştu da Deran, ölüm bir şekilde alması gerekeni almaya çalışıyormuş gibiydi.

"Mustafa," dedi kardeşinin gözlerine bakarken. Neçirvan Piran'ın gözlerinin üzerinde olduğunu görebiliyordu. Onları duyduğuda aşikârdu lâkin umursamadı. "Onu bul."

AĞA [TAMAMLANDI]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt