Adsız Bölüm 12

242 19 8
                                    


Melihlerin evinde onu görmesinin üzerinden on gün geçmişti. Sürekli onu düşünüyordu. Beyni ve kalbi arasında amansız bir mücadele vardı. '' Beyni sen evlisin, çocukların var, bu kadına mutsuzluktan hayal kırıklığından başka ne verebilirsin? '' Derken. Kalbi ''Neden olmasın? Bakışlarından belli, benden hoşlanıyor. Birlikte mücadele edersek, her zorluğun üstesinden gelip beraber mutlu olabiliriz. '' Diyordu. Sonunda kalbi galip gelmişti. Onu tekrar görme arzusu, karşı koyulamaz noktada artmıştı. Onu görmeliydi, mutlaka görmesi gerekiyordu.. Birkaç kez aramayı düşünmüş, pek çok kez eli telefona gitmiş ama vazgeçmişti. Arayıp ne diyecekti? ''Sizi görmeyi çok istiyorum. Buluşabilir miyiz? Diyemezdi ya? Onu görmek için bir bahane bulmalıydı. Ama ne? Beyninde adeta bir şimşek çaktı. Bulmuştu. Kredi çekecekti. İhtiyacı olmadığı, nerede kullanacağını bilmediği halde kredi çekecekti. Masasının üstündeki kartvizit kutusunun en üstündeki kartı aldı. Bankanın numarasını çevirdi. Santralden Gülay Hanım'ı bağlamalarını rica etti. Az sonra telefon açıldı.

''Buyurun, ben Gülay Duman. ''

''Merhaba Gülay Hanım, ben Orhan Melih'in arkadaşı. ''

Telefonda kısa bir an sessizlik oldu. Bu arada neredeyse ikisi de birbirlerinin kalp atışlarını duyuyordu.

Aradı, çok şükür aradı. Günlerdir beklediği telefon nihayet gelmişti. '' Araman neden bu kadar uzun sürdü. '' demek isterken;

''Merhaba Orhan Bey, nasılsınız? ''

''Teşekkür ederim iyiyim. Umarım siz de iyisinizdir? ''

''Sesini duyana kadar iyi değildim, ama şimdi sesini duydum ya dünyalar benim oldu ''. Demek istedi ama;

''Teşekkür ederim iyiyim. '' demekle yetindi.

''Sizden bir konuda yardım rica edecektim. ''

''Tabii ki hangi konuda? ''

''Kredi konusu. Gelsem görüşebilir miyiz? ''

'' Tabii ki, gelin görüşelim. ''

''Ne zaman geleyim? Ne zaman uygun olursunuz? ''

''Senin için her zaman uygunum '' demek istedi, fakat;

''Şimdi şube dışında bir toplantım var. Öğleden sonra size uyar mı? '' dedi.

''Bütün zamanları sana uydururum ''demek dilinin ucuna gelmişken;

''Uyar. ''

''Tamam, o zaman öğleden sonra görüşürüz. ''

''Görüşürüz. ''

Telefonu kapattığında, diğer çalışanlar tarafından görülme ihtimalini düşünmeden elinle bir zafer işareti yaptı. Onu tekrar görmek çok heyecan vericiydi. Sesini duymak bile kendisini çok iyi hissetmesini sağlamıştı. İçi kıpır kıpırdı. Yoksa, hep filmlerde görüp, kitaplarda okuduğu aşk böyle bir şey miydi? Kesin böyle bir şeydi. Her şey gözüne çok güzel görünmeye başlamıştı.

Bankaya gitmek üzere işinden çıkıp arabasına bindi. Önce çiçekçiye uğrayıp, bir demet kırmızı gül aldı. Kısa süre sonra banka şubesinin önündeydi. Aracını park edip, binaya girdi. İkinci katta bulunan camekanlı odanın kapısını vurup içeri girdi. Masada oturan Gülay ayağa kalktı. Siyah dar kesim diz üstünde biten etek ve aynı renk kısa ceket takımı ve içindeki beyaz bluzu ile çok güzel görünüyordu. Siyah yüksek topuklu ayakkabıları kıyafetini tamamlamıştı. O güzel dalgalı uzun saçlarını dağınık topuz şeklinde toplamıştı. Saçlarının dağınık halini daha çok beğense de, saçlarının toplu hali de çok yakışmıştı. Elini uzatırken öyle güzel gülümsemişti ki, gülümsemek bir kadına bu kadar mı yakışırdı. Adeta odaya güneş doğmuştu.

''Hoş geldiniz.''

Sesi kulağına, dünyanın en güzel melodisinden bile daha güzel gelmişti.

''Hoş buldum. ''

Elleri birbirine değdiğinde ikisi de elektrik çarpmış gibi hissettiler. Aralarında neredeyse gözle görülecek boyutta bir çekim vardı. Elleri sanki birbirinden ayrılmak istemiyordu. Orhan kadının gözlerinin içine bakarak, elindeki gülleri uzattı.

''Bunlar sizin için. ''

Gülay Orhan'ın bakışlarının büyüsüne kapılmış gibiydi. Yakıcı ölçüde sıcak ama bir o kadar da yumuşak, sevgiyle bakan bu yeşil gözlerden kendini alamıyordu. Lütfen bana böyle bakma. Sen bana böyle bakmaya devam edersen. Ben her şeyi unutup, hayatım boyunca sana bakmaya devam ederim. Güçlükle bakışlarını adamın gözlerinden ayırıp, elindeki kırmızı gül buketine baktı.



HATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin