41. Gerçekler

En başından başla
                                    

"Ee gençler siz iyisiniz, hoşsunuz ama herkes dışarda sizi bekliyor. Hadi bakalım hareketlenin!" Kübra'nın sesiyle âşık olduğum adamın gözlerine sıcacık baktıktan sonra Erdem'den ayrıldım.

"Sanırım haklısın," derken kocamın ellerinden tuttum. Sonunda kazasız belasız bugüne adım atıyorduk. Düğünümüz yapıldığı otelin odasından çıktık. Asansöre bindiğimizde yalnız kalmıştık. "Erdem sanırım heyecanlandım," dedim derin bir nefes alırken. Gelinliğin içinde pişiyordum da.

"Yavrum sakin ol. Sonuçta önceden evlenmiş bir kadınsın."

"Ay Erdem! Onunla bu bir mi? O zaman iki adamının yanında oturmuştum nikâh masasına! Ama şimdi kaç kişi vardı?" Of çok kişi vardı. Erdem'in tanıdıklarının listesi kaç sayfa tutmuştu. Beyimiz mafya babasıyım demiyordu ama bütün Ankara'yı hatta bütün Türkiye'yi tanıyordu.

"Yanında ben varım. Elimi bırakmayacaksın ve gidip herkese evliliğimizi göstereceğiz. Oldu mu?" dedi beni belimden tutup kendine çekerken.

"Oldu!" dedim onun rahatlığına yüzümü asaraktan.

"Bu arada..." dedi asansörün kaçıncı katta olduğuna bakıp geri bana dönerken. "Bu gece yasak kalkıyor!" Ah pis ve edepsiz adam!

"Eee?" dedim Erdem'i azıcık daha çılgına çevirmek için.

"Ee'si bebeğim... Bu gece kaçısın yok!"

"Yaa öyle mi?" Omuzlarındaki hayali tozları sildim.

"Eylül istediğin kadar beni çileden çıkar. Ama evimizden içeri girdiğimiz gibi kaçış planlarının hepsi suya düşecek. O yüzden kendini kollarımda hayal etmeye başlasan iyi olur!"

"Ah seni edepsiz adam! Bende seni özledim ama bu kadar kuduruk davranmıyorum!"

"Kızım ben buyum. En başından belli ettim sana kendimi. Bazıları gibi kibarca söylemeye çalışmak yerine direk ne istediğimi söylüyorum!"

"Bunu görüyorum," dedim ve çalan asansör ziliyle Erdem'den ayrıldım. "Hadi başlayalım!" diyerek asansörden çıktık ve kalabalığa adımımızı attık.

Çalan müziğe ayak uydurarak devasa büyüklükteki salona girdik. Her yer ışıl ışıldı. Gri ve morun tonlarında süslenmişti. Devasa büyüklükteki avizeler insanın gözlerini kamaştırıyordu. Mor ve beyazın uyumu çiçeklerimi kendi ellerimle seçmiştim. Bugüne gerçekten özenle ve mutlulukla hazırlanmıştık. Her şey istediğimiz gibi oluyordu.

Salonun ortasına geldiğimizde çalan müzik değişmişti. Dans pozisyonumuzu aldığımızda Erdem sahiplenici bir şekilde belimden tutarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Onun boynuna doladığım kollarımla gözlerine baktım. Onu ilk gördüğüm günün aklıma düşmesiyle güldüm.

"Neden güldün?" diye hemen sordu. Gülüşüm farklıydı, anlamıştı.

"İlk tanışmamızı hatırladım."

"Ben hiç unutmuyorum," diyerek yüzünü daha çok yaklaştırdı. "Senin odama girdiğin ilk günü asla unutmam, Eylül."

"Sakın beni öpmeye kalkma!" diyerek uyarımı yaptım. Bu kadar kişi içinde öpmesi rezillik olurdu.

"Öpmem," dedi ama hiç samimi değildi. "Akşama saklıyorum."

"Seni fena adam! Akşam güzel olacak," dedim başımı omzuna yaslarken. Güzel olacaktı. Özel olacaktı. Özlem dolu olacaktı.

Kulağımı müziğe vererek mırıldanmaya başladım. "Öyle sevdim ki ben seni... Tarifi yok hiçbir dilde... Dünyanın en mutlu insanı yaptın beni... En kötü günümde bile..."

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin