24. Bölüm ''Tutsak''

En başından başla
                                    

''Kayra...''

Bu ses artık duymak istediğim bir ses değildi. Bana her seferinde utancımı hatırlatıyordu. Neden başımı dimdik kaldıramadığımı, neden son bir iki saattir sürekli gözlerim dolu dolu gezdiğimi ve diğer bir çok hayal kırıklıklarımı. İçimin neden nefretle dolu olduğunu hatırlatıyordu bir de. Aren'i her karşımda gördüğümde neden korkmaya başladığımı. Başlarda ona ne kadar çok direndiğimi fakat mutsuzluklarla baş etmekten yorulduğumu.

Peki şimdi, çok daha ağır bir üzüntüyle baş başa kalmış olduğumu bilmek daha kötü değil miydi? İçimdeki tüm nefreti alıp acıya çevirmiyor muydu? Bir kenara çekilip saatlerce hiç susmadan ağlama isteğimi körükleyen de bu değil miydi zaten? Hiçbir zaman kurtulamıyordum. O her zaman, her koşulda benden bir adım ötede bekliyordu. Bazen yok olduğunu sanıyordum ama aslında beni tekrar tekrar yenmek için harekete geçmiş oluyordu.

Beni yoruyordu. Beni yok ediyordu.

Tenime değen bir çift elin masumane bir istekle var olduğunu bilsem dahi beni tetikliyordu. Onun gözlerinin içine bakarak geri çekilmekten nefret etsem de beni buna itiyordu.

''Aren... yapma.''

Düğümlenmiş boğazımın arasından çıkabilen tek yakarış bu olabilmişti. Süzülmeye başlamak için bir işaret beklermişcesine yaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başladığında sakinleşmem için çok geçti. Birden fırtına öncesi sessizliği andıran halimden sıyrılmış, fırtınanın kendisi oluvermiştim.

''Neden öğrenmek zorundaydın?'' diye bağırıp koltuğun üstündeki yastığı ona attığımda sakince suratıma bakıyor oluşu beni daha çok çıldırtıyordu. Benden nasıl tiksinmezdi? Onun dokunmasına izin vermediğim tenime daha önce başka bir adamın dokunduğunu bile bile benden nasıl nefret etmezdi? Aklım almıyordu, ya da ben kendimden o kadar çok nefret ediyordum ki sabrının arkasındaki nedeni görmezden geliyordum.

''Ne olursa olsun demiştim ben,'' deyip ayağa kalktığında geri adım atmayı düşünmüştüm ama bir şey beni engellemişti. Neyden kaçıyordum ki artık? Olmasını istemediğim çoğu şey olmuştu ama o hala buradaydı. Ben kendimden utanıp, kendime tahammül edemezken o gözlerimin içine bakabiliyordu.

''Kayra,'' diye mırıldandı. Elini uzatırken yaşadığı tereddütü saklama gereği duymamıştı. Yüzünde fazlasıyla üzgün bir ifade vardı, elleri ilk defa titriyordu. Aren, bana bakarken ilk kez korkuyordu. ''Böyle bir şeyin başına gelmiş olabileceğini düşünmüştüm, ben kendimi çoktan hazırlamıştım. İstediğim tek şey artık kabul etmen.''

''Neyi?'' diye sordum burnumu çekerek.

''Tecavüze uğramış olman senin suçun değil.''

''Ama...'' diye söze başlamak üzereydim ki birden araya giren hıçkırıklarım beni engellemişti. Elimde olmadan, bir dayanağa ihtiyacım olduğu gerekçesiyle kollarımı boynuna dolarken geriye kalan hiçbir şeyi düşünemez haldeydim. Ben kendimi kabul edemezken o beni olduğum gibi kabul ediyordu. O bana değer veriyordu ve hala beni iyileştirmek için çabalıyordu. Çoktan yok olduğunu bildiği bir ruhu neden geri getirmekte bu kadar ısrar ediyordu anlamıyordum ama iyi hissettiriyordu.

Sırtımı büken onca utançtan sonra beni biraz da olsa insan gibi hissettirebiliyordu. Beni yok eden tüm unsurlara karşı baştan var edebiliyordu, en önemlisi belki de buydu.

''Senin utanacak hiçbir şeyin yok, Kayra.''

Yatağının üzerine oturmama yardım ederken söylediği bu söz üzerine daha çok hıçkırmaya başlamıştım. Hala boynunda olan elimi sıkıca tutup dudaklarına götürdüğünde gösterdiği yakınlık yüzünden şaşırıyordum. Uzaklaşmayacağını açıkça belirtmişti ama birden yanımda olduğunu göstermek için ortaya serdiği itiraflar, dokunuşlar... Bunlar hala garip hissettiriyordu. Benim için hala alışılmamışın dışındaydı ve kesinlikle alışması uzun bir zaman alacaktı.

BATAKLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin