Bölüm 16

509 284 8
                                    

Kapıyı çaldım beklemeye başladım. O kısacık saliselerin olduğu süre o kadar uzun gelmişti ki. Görkem'i tam üç gündür görmüyordum ve çok özlemiştim. Artık hayatımın merkezi o olmuştu. Onu görmek, ona dokunmak, hissetmek. Kısacası onunla olmak. Uzak kaldığım her an yanına koşarak gitmek istiyordum. Ona sarılmak kokusunu içime çekmek istiyordum. Omuzuna başımı gömmek ve orada saatlerce günlerce kalmak istiyordum.

Kapıyı ev arkadaşlarından birisi açtı ve şaşkınlık içinde bana bakmaya başladı. Elimde pizza kutusuyla beni şu sipariş getirenlerden sandı. Görkem'in sevgilisi olduğumu söyledim, içeride yatıyor olduğunu söyledi.

Odasının önüne gelip kapıyı çaldım. Gel demesini duymadan girmek istememiştim. Ama ses gelmedi. Tekrar çaldım. Yine ses yoktu. Bu sefer girmek zorunda kaldım. Tam görüşümdeki gibi o sevimli battaniyesinin altında uyuyordu. Pizzayı masanın üstünde yer açıp koydum. Sonra yanına gittim. Yatağının kenarına oturdum. Hem ateşini ölçmek hem de özlemimi biraz gidermek için alnından öptüm. Aman Allah'ım resmen cayır cayır yanıyordu. Hemen uyandırdım. Telaşlanmaya başlamıştım. "Görkem ne kadar zamandır ateşin var biliyor musun? " dedim. Tabi ki "Bilmiyorum," dedi. Bu çok daha vahim bir durumdu. Ama en azından konuşabilecek kadar kendisindeydi.

Pizzanın soğuyacak oluşunu falan önemsemedim hemen banyoya götürdüm. İçeride ev arkadaşlarından birisi vardı. Geri döndük. Hemen sandalyeye oturttum ve gidip yanımda getirdiğim hazır ıhlamur malzemelerini kaynatmaya başladım. İstediğim sıcaklığa gelince bir bardakla yanına getirdim. Çok sıcak diye içmek istemedi. Üfleyerek kaşıkla içirmek zorunda kaldım. Ihlamuru içmesi bittikten sonra ben bardağı yıkarken arkadaşı banyodan çıktı.

Görkemi aldım ve koluna girdim banyoya doğru sokarken ismini bilmediğim ev arkadaşı bize pis pis sırıtıyordu. İçeri girince kapıyı kilitledim. Üstündekileri çıkarmasına yardım ettim. Daha sonra duşun soğukluğunu ayarladım. Bende üstümdeki bluzumu ve taytımı çıkardım. Yanımda gömleğim de olduğu için sevindim. Suyu ayarladıktan sonra Görkemi klozetten kaldırdım ve duşun altına soktum. Devamlı çok soğuk yanıma gelsene deyip dursa da ıslanmayı göze alamadım.

Biraz suyun altında kalınca kendine geldi. Suyu kapattığımda hemen bana sarıldı. " Böyle daha iyi," dedi. Gerçekten kelimenin tam anlamıyla donmuştu. Artık ateşten eser yoktu. Tekrar giyinmesine yardım ettim. Onu giydirdikten sonra bende üstümü giyindim. Beraber çıktık ve odasına gittik. Sesi hala kötüydü. Burnu akarken bile çok yakışıklıydı. Burnunu silmesine yardım ettim. Kolunu kaldıracak hali yoktu. Yatağına geri yatırdım.

Pizzaları ısıtmak ve çorba yapmak için mutfağa geçtim. O sırada ev arkadaşlarından birisi yanıma geldi. Tanıştık. Söylediği kadarıyla ziraat okuyordu ve adı Cem'di. Tarhananın nerede olduğunu bana gösterdi. Çorbayı pişirirken yanımda kaldı. "Demek sen şu dilinden düşürmediği sevgilisisin ha?" dedi omuzuma vurarak. Bu çocuğun sevgilisi falan olmaz. Olamaz. Omuzuma öyle sert vurdu ki kırıldı sandım.

" Evet, o meşhur insan benim sanırım."

" Senin bu sevgilin çok unutkan biliyor musun?"

" Merak ettim nasıl bu kanıya vardın?" dedim imalı bir şekilde.

" Bir kere temizlik hastası. Geçen de kettleın içine porçöz koymuş. Bize de söylememiş. Bende hepimize kahve yaptım. Çağırdım çocukları içtik bir güzel. En sonunda demesin mi ben kettleın içine porçöz koymuştum diye."

Ben bir gülmeye başladım sanki karşımdaki dünyanın en komik olayını anlatıyor. " Olur öyle şeyler senin de başına gelebilir ona göre," deyip gülerek işaret parmağımı salladım. Birkaç anıyı daha çorba pişene kadar anlattıktan sonra Cem'e bir parça pizza verip artık içeri geçmem gerektiğini söyledim. Bir kase çorba ve geriye kalan pizzayla içeri geçtim.

Görkem biraz daha kendine gelmişti. Yanına oturdum. Islak saçlarını geriye doğru düzelttim ve " Daha iyi misin unutkan şey?" dedim. Hemen elini alnına koydu ve "İnanmıyorum sana da anlattı değil mi evde adım unutkana çıktı," dedi. Yine gülmeye başladım. "Ben seni unutkan da olsan seviyorum" dedim ve alnından öptüm.

Sonrasında çorbasını içirdim ve beraber pizzayı yemeye başladık. Bana uzun uzun baktı "Bu gece burada kalıyorsun değil mi?" dedi. Düşündüm. İlke bütün gün evdeydi. Canı sıkılmıştı biliyorum ki. Ama idare edebileceğini düşündüm "Sen istersen kalırım." dedim. "Nasıl istemem," dedi ve sırıtmaya başladı.

Yemek faslı bittikten sonra mutfağa geçip bulaşıkları yıkayıp geri geldim. Kapıyı kapattıktan sonra yanına battaniyenin altına geçip oturdum. "Ne yapalım istersin?" dedim ve devam ettim "Eğer yorgunsan uyuyabilirsin."

Biraz düşündü, "iki saat kadar uyusam bana kızmazsın değil mi?" dedi sarılarak. "Kızmam tabi ki ama önce kitabımı almama izin vermelisin," dedim. Resim çantamın içinden Sevmekle Başlar kitabımı çıkarttım yanına tekrar geldim, battaniyenin altında üşüyen ayaklarımı onun sıcak ayaklarına dayadım kitabımı açıp okumaya başladım. Bir eliyle belime sarıldı uyumaya başladı.

Uyandığında beraber film izlemeye karar verdik. Önce ne izlesek diye düşünürken daha sonra hem kostümleri incelemek hem de klasiklerden izlemiş olmak için 1939 yapımı bir film açtık. İçeriğiyse 1861 yılını anlatıyordu.

Kostümler harikaydı. Her kıyafette filmi donduruyor yorumlar yapıyor en ince ayrıntısına kadar bakıyorduk. Hatta Görkem not alıp çizmeye kalksa da buna hasta olduğu için izin vermedim. Daha sonra tekrar izlemek o an için çok daha mantıklı geldi. Tek sorun film dört buçuk saatti vakit de epeyce geç olmuştu.

Üçüncü saatten sonra Görkem'in yanımda uyukladığını görünce kapatıp uyumaya karar verdik. Bilgisayarı kapatıp masasına koyduktan sonra dolabından geçen gün giydiğim lacivert eşofman altını alıp giydim.

Yanına geçip yattım. Çoktan uyumuştu. Yüzü bana dönüktü. Burnu tıkalı olduğu için hafif hafif horluyordu. O sesi dinlemek bana huzur veriyordu. Elimi yüzünde, uzun sakallarında gezdirdim. Omuzlarından beline kadar olan dik hafif eğimli kıvrımına elimi getirdim ve beline sarıldım. Artık yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Uyumaya devam ediyordu.

O olmadan artık nefes alamayacağımı düşündüm. Uyurken o kadar masumdu ki. Ben bunları düşünürken o arkasını döndü. Nefes alıp verirken inip kalkan omuzlarına baktım. Sırtında parmağımı gezdirdim. Beline sarıldım bacaklarımı bacaklarına dayadım. Sırtına vücudumu tamamen yapıştırdım.

Uyandığımda daha geceydi. Bu sefer ben ona arkamı dönmüştüm. Uyumaya devam ediyordu. Uyandırmamak için hareket etmekten kaçındım. Eli belimde elimin üstündeydi. Benden önce uyandığını düşündüm. Sırtımda atan kalbini dinledim. Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu.

Perdenin arasından camın nefesimizden olan buğusuna baktım. Allah'ım her şey o kadar güzeldi ki. Bu an o kadar güzeldi ki. Bu büyünün bozulacağından korktum. Yeniden uyumaya çalışsam da burnundan gelen sesler, kalp atışları beni dinlemeye çağırıyordu. Bu anı kaçırma yoksa pişman olursun diye bağırıyordu içimdeki o ses. Biraz daha dinlemeye devam ettim daha sonra yavaş yavaş uykuya daldım.  

kontrolsüz (basılmış kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin