üç │alışveriş│

Start from the beginning
                                    

Mümkün olmaz mıydı? Allahu Teala öyle mucizeler gizlemişti ki ömrümüzün içerisine, en umutsuz olduğumuz an bile ona sığınmak, yalnız olmadığımızı bilmekti en büyüğü bu mucizelerin. Sonrası da insandan insana değişen ve gelişen mucizelerdi.

"Boğuluyorum Hazal," diye fısıldadı kız kardeşinin kulağına. Diğer tarafında olan kız kardeşi Rozerin'de ablasının sözlerini işitti. Bakışları titreşti ablasının salık ve kısacık kestiği saçlarının üzerinde. Nasıl kıymıştı, hâlâ aklı almıyordu. Nasıl yapabilmişti bunu kendine, hâlâ inanamıyordu. Omuzlarının birazcık aşağısındaydı belki fakat sürekli beline kadar uzun olan o ipeksi saçları aklına iliştikçe, içi sızım sızım sızlıyordu. Kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Büyükler kendilerince izdivaç kararı almışlardı belki fakat bu infazdan başka bir şey değildi. Afran'ı da, Deran'ı da yıllar önce verdikleri ve bozmanın mümkün olmadığı bir söz yüzünden katlediyorlardı.

"Bahane bulup çıkartayım mı seni ablam?" diye soran Hazal'ın ses tonu bir hayli endişeliydi. Ablasının beti benzi solmuş çehresini gördüğünde telaşlanmıştı doğal olarak. Fakat Deran kaçamayacağını biliyordu. Bilmemek mümkün müydü? Başındaki kadınlar onu bir yere bırakır mıydı hiç?

"Nereye kadar kaçacağım Hazal, bir yerden sonrası uçurum." derken sesi titreşti. Böylesi zor olmak zorunda mıydı, bilmiyordu. Fakat yaradanın sevdiği kullarını böylesi zor sınavlara tabiî tuttuğunu bilirdi.

Sessiz kaldı kız kardeşleri. Ne söylenebilirdi ki bu sözlerin üzerine? Bir cevap bulunabilir miydi?

Hem erkek hem de kız tarafınının önüne serdiği çeyizlere bakarken midesi bulanıyordu. Gözlerinin karardığına hatta başının döndüğüne yemin edebilirdi. Bu kadarı onun gibi güçlü biri için bile fazlaydı. Söz hakkı bile yoktu kendi hayatı hakkında. Evlilik adı altında resmen katlediliyordu fakat tek kelam etmekten acizdi.

"Ben..." dedi beğendin mi tarzında sorulan sorulara karşılık. Beğenmek ne kelime, öldüm; dese ayıp olur muydu? Sözlerinin altındaki imayı sezerler miydi?

"Beğendim." dedi yenilmişlik ile. Kadriye Hanımın sürmeli kara gözlerini üzerinde, nefesini de ensesinde hissediyordu o an. Ne yaptığını, ne yapmadığını izliyordu adeta bir güvenlik kamerası gibi. Her an hissettiriyordu varlığını.

Çeyizlerin serilmesinin ardından tüm o eşyalar toplanmış ve sandıklara yerleştirilmişti. Ardından avluda hazırlanmış olan yer sofrasına geçilmişti. Deran, Hanım Bejindar ile annesinin arasında otururken nefes alamadığını hissetmişti yemek boyunca. Böylesine normal karşılıyor oluşları resmen etinden bir parça kopartırcasına acıtıyordu canını. Bu kadar ağır bir yaraya sebep olmak onlar için hiç acı verici değildi tabi! Tuzu kuru taraf olandı onlar. Deran Piran ise ölümün korlu yollarında yürüyendi. Afran Bejindar'ın da ondan farkı olmadığını biliyordu. Fakat bu ona kızmasına mani olmuyordu. Sonuçta erkek olan oydu. Babasına kesinkes karşı çıkmalı ve bu evliliğe mani olmalıydı. Söz hakkı olan oydu. Çok yakında Bejindar Aşiretinin ağası olacak olanda oydu.

Yemeğin bitmesinin ardından ayaklanan Deran, dönen başı ve kararan gözleriyle bir an sendelediyse de hiçbir şey belli etmeden elindeki tabaklarla mutfağa doğru ilerlemeyi sürdürdü. Fakat bir anda ne olduğunu anlayamadan kendini yerde bulmasıyla kırılan tabak seslerinin duyulması bir oldu.

Bilincini kaybetmemişti fakat felaket dönen başı, onun direncini kırıyordu. Gözlerini yumup, parmaklarını şakaklarına koymaktan alıkoyamadı kendini. Öyle fenaydı ki, resmen içindeki yıkılmışlık yüzüne aksediyordu.

Etrafını saran insan kalabalığının sesini işitiyordu. Endişeli tınılar ulaşıyordu kulağına. Fakat birine bile cevap verecek gücü bulamıyordu kendinde.

AĞA [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now