"O kızdan bir halt olmayacağını sana söylemiştik değil mi? Sadece paraların peşinde olduğunu..."

Damarıma her ne kadar tahmin ettiğim yerden basıyor olsa da kaldırabilmek için fazlaca bir sabra ihtiyacım vardı. Öyle ki her kelimesi değil ağzından çıkan her harf bana batmaya başlamıştı. Gergin bir tavırla başımı hafiften yere eğdim. Yaptıklarımdan pişman mıydım? Belki... Kalbimin peşinden gitmekle hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. Daha büyüğü ise olacakları öncede kestirememiş olmamdı...

Dedem elinde ki dosyayı masaya rahat bir tavırla bırakıp babama gülümseyerek döndü.

"Görüyorsun değil mi Ahmet? Kuyruğuna baka baka kürkçü dükkanına geri döndü senin oğlun."

Sanki kendi kanından değilmişim gibi beni yabancılaştırmıştı. O an anlamıştım. Bana yaptıklarımın cezasını sandığımdan daha ağır ödetecekti. Babam başını kaldırıp kısaca bana baktı ve ardından dedeme doğru döndü.

"Böyle olacağını en başından söylemiştim baba..." derken babam sessizce başını eğip bana doğru fısıldadı kendi kendine.

"Kafasız."

Bunu öyle içten öyle kendine has söylemişti kendi düşüncelerinin gerçekten böyle olduğunu biliyordum... Söylemesine gerek yoktu.

Dedem ayağa kalkıp annemin yanında ki koltuktan bana doğru ilerledi. Elleri arkasında, anlatmaya çalıştığı şeyi daha da ciddiyetle bana sunuyordu.

"Bir kız yüzünden tüm aileni, kanını, şerefimizi hiçe saydın! Arkanda ne var ne yoksa yıkıp geçtin... Tek bir soru soracağım."

Bakışlarını gözlerime sabitledi. Duymak istediği bir şeyler var gibiydi.

"Değdi mi?" dedi ardından tek solukta. Cevap veremedim. Çünkü yaşadığım şu kısa geçmiş, hayatımdan tamamıyla silmek istediğim bir maziden ibaretti. Tamamıyla hafızamdan kazıma şansım olsa hiç durmadan bunu yapardım.

Etkilenmemeye çalışırcasına başımı hiç oynatmadım. Öfkesini kusmasını bekledim. Biliyordum ki söylemek isteyip de içine attığı çok fazla şey vardı.

"Cevap dahi verme! Vadeni dolduralı epey oldu!"

Dedem beklediğimin aksine sakin bir şekilde geriye döndü. Ardından da hiç istifini bozmadan telefonun ahizesini kaldırdı.

"Bana kızı yollayın."

Ne yapmaya çalıştıklarını anlayamamıştım. Ne söylenilenleri ne de odanın içinde olan olaylara hakimdim. Beklediğimin aksine babamda, dedem de çok sakindi. Ben öfkelerini kusmalarını beklerken neredeyse sabırlarıyla beni çileden çıkartacaklardı. Ne olduğunu anlayamadığım için ilk kez konuşma fırsatını ele geçirdim.

"Ne oluyor?"

Ağzımdan çıkan tek cümle annemin gözyaşlarını hızlandırmaya yetmişken babam tekrar bana baktı. Bakışlarında öfkeden daha çok pişmanlık vardı. Bana harcadığı emeğe bakar gibi, hırpalanmış bir şekilde bakıyordu bakışları. Sanki gözlerinde bana karşı azalmaz bir düş kırıklığı vardı... Can sıkıntısı ile dedem döndüm. Babamın bir şey bilse dahi söylemeyeceğini anlamıştım.

"Kız kim?" dedim gayet ciddi bir tavırla. Eğer oysa... Oysa burada yine büyük kavgalar olacak anlamına geliyordu. Gergin bir şekilde herkes kapının çalmasıyla irkildi. Beklediğimin aksine tanımadığım bir kız girdi içeri. Saçları beline kadar uzanan, narin vücuduna eklenmiş ciddi ve diktatör yüz ifadesiyle bezelenmiş duruşuyla tam kapıda duruyordu. Bizim aileye benden daha çok yakışan duruşu ile dedemde anında beğeni nidaları oluşturmuştu bile.

"Hoş geldin kızım..." dedi dedem güleç bir tavırla. Yaşlı tilkiyi uzun süredir böyle görmemiştim oysa ki... En mutlu olduğumuz anlarda bile böylesine gurur doğmamıştı bakışlarına. Kıskançlığın yanında kıza karşı içimde oluşan öfkeyi bastıramadım. Ateşten oluşan gözlerimi kıza çevirdim. Sanki bizimkilerin gözüne girebilmek için özene bözene yaratılmıştı. Dik duruşundan ödün vermeden konuşmaya başladı.

"Benim çağırmışsınız Haldun Bey."

Dedem saygılı ses tonundan dolayı daha da bir beğeniyle karşıladı kızı. Üstelik daha da bir özveriyle...

"Evet evet..." dedi dedem kızın olduğu tarafa doğru ilerlerken.

"Senden istediğim bir şey var güzel kızım."

Dedem sesini titrete titrete konuşmaya devam edecekken kız onaylar şekilde hafifçe eğildi.

"Sizi dinliyorum efendim."

Benden beklenilen her şey, tam da karşılarında etiyle kanıyla duruyordu işte... Fazlası vardı ama eksiği yoktu.

"Sana bir asistan gerektiğini söylemiştim hatırlıyorsun." Diyerek devam etti dedem. Nereye ulaşmaya çalışacağını anlayamamıştım. Kız başını onaylar şekilde sallayınca dedem devam etti.

"Devrim bundan sonra seni asiste edecek."

Ben ne olduğunu daha anlayamamıştım ki kız iğneler bakışlarını bana çevirdi. Baştan aşağı beni süzdükten sonra kaşlarını çatarak dedeme döndü.

"Deneyimli olmadığını varsayarsam eğer işimi epey zorlayacak diye düşünüyorum efendim..."

Dedem gülerek başını salladı.

"Eti de, kemiği de, kanı da, suyu da senin kızım. Bizi büyük zararlardan kurtardın. Ne istersen fazlası senindir bundan sonra. Devrim de dahil. Emrinde olacak."

Kaşlarımı çatarak tam bir adım öne çıkacaktım ki dedem konuşmasını sürdürdü.

"Aksi takdir de elinde ki her şeyi alacağımı ve beş parasız bir şekilde sokaklarda kalacağını kendisine iletirsin. Zira olayın olduğu o andan, aylar öncesinden beri kendisini görmedim. Gözüme girene kadar da göreceğimi sanmıyorum."

Dedem sözlerinin ardından beni yok sayarcasına masasına oturdu. Yanı başımda duran kız ise aileme saygıyla eğildikten sonra beni şaşkınlığımdan faydalanarak dışarı çıkarttı. Kapının önüne çıktığımda durumun ehemmiyetini kavrayabilmiştim. Anında karşı çıktım.

"Senin asistanın filan olmayacağım!"

Kız saçlarını savururcasına omuzlarını silkti.

"Keyfin bilir. Benim kaybedeceğim herhangi bir şey yok..."

Sözlerinin ardından adımlarını merdivenlere doğru ilerletirken arkasından eşek gibi gideceğimi biliyor gibiydi. Öyle de oldu... Ellerim sinirden iki yanımda yumruk olmuş bir vaziyette, arkasından düşüncelerimi bağlayıp bedenimi sürüklemeye başladım.

*Hikaye çok hızlı bir şekilde devam edecektir.*

All OverWhere stories live. Discover now