6. Bölüm Nehir

337 24 4
                                    

Sabah kahve kokuları eşliğinde kahvaltısının servis edilmesini beklerken bir taraftan akıllı telefonundan sosyal medya hesaplarına bakıyordu. Kimin nereye gittiği ve ne yaptığıyla ilgilenmeksizin giydikleri kıyafetlere ve makyajlarına bakıyordu. Cemiyet ortamlarına takılmanın dezavantajlarından biri de onlara adapte olmanın çok zaman harcatıcı olmasıydı. Nehir ortamlara sonradan girdiği için onlara pek alışkın olduğu söylenemezdi. Yorgunluktan kendine bu kadar zaman ayırmakta güçlük çekiyordu. Keşke sosyetikler kadar boş olabilseydi. Saçlarıyla ilgilenecek vakti olmadığı için düzleştiriciyle saçlarının önünü kıvırmış ve kokulu, ışıltılı bir sprey sıkmıştı. Saçlarının arkasını öylece bırakmıştı ve nasıl göründüğünü tahmin bile etmek istemiyordu. Filtre kahvesi ve meyveli chia pudingi de gelmişti. Diyet yemeli ve herhangi bir yerinde bir gram bile fazlası olmamalıydı. Acı kahve onu kendine getirince asıl yapması gereken aklına geldi ve yine internetten aradığı semtteki satılık müstakil evlere bakmaya başladı. Daha istediği gibi bir ilana bile denk gelememişti ki bir gün önceden sözleştiği Bilgehan'ı tepesinde dikilirken buldu.
"Prensesler bugün nasıllar?"
Nehir sırıtarak ayağa kalktı ve Bilgehan'a içten bir şekilde sarıldı. Karşısına oturur oturmaz masaya gelen garsona bir espresso sipariş verdi.
"Ee? Bugünkü planın ne?"
"Her zaman plan yapıyorum gibi görünüyorum herhalde."
"Sen söyle."
"Hancılar'a yakın satılık ev arıyorum."
"Bence holdinge yakın bak amacın Engin Hancılar'a yakın olmaksa o evden çok holding civarlarında olacaktır. Çalışanlara daha yakın olabilmek için çevre rezidanslarda dairesi olduğu söyleniyor oralarda daha çok takılır."
"Söylediğin iyi oldu."
"Engin Hancılar'ı etkiledin."
"Tabii ki."
"Bana nerede denk gelebileceğinizi sordu."
"Sen de bir çeşit buluşma ayarladın süpersin."
"Evet Nazan'la seni yalnız bırakmayacağız biliyorsun değil mi?"
"Keyfinize bakın."
"Ama eninde sonunda senin kim olduğunu öğrenecek."
"Ne demek istiyorsun?"
"Yani sen artık şirkete geleceğim demedin mi?"
"Anladım onu diyorsun. Elbette öğrenecek ama etkileyici bir giriş yapmak istedim."
"Güzel. O zaman iki saate hazır ol. Büyükçekmeceye dalışa gidiyoruz."
"İki saate mi? Sen dalga mı geçiyorsun? Bu şimdi mi söylenir?"
"Başka ne işin var ki?"
"Programım çok yoğun biliyorsun."
"Hayır bilmiyorum. Bir bilsem zaten. Kapalı kutu gibisin."
"Her neyse o zaman ben hemen çıkıyorum. Seni ararım."
---------------
Nehir alelacele hazırlanıp yola düştü. Neyseki İstanbul trafiği büyük çekmeceye giderken dönüş kadar yoğun değildi. Göl manzaraları eşliğinde geçirdiği keyifli yolculuk sonrası Mini Cooper'ını dalış merkezinin yakınındaki küçük otoparka park etti. Mevsimsel nezle gibi bir problemi olmadığına şükrediyordu. Çünkü bu tarz bir problemde dalış imkansız oluyordu. Gün onu yoracağa benziyordu ama amacını göz önünde bulundurursa bu yorgunluğa değeceği kesindi.
Bilgehan Engin ve Nazan'la bir masanın çevresine oturmuş muhabbet ediyorlardı  Farklı ve heyecanlı bir aktivite yapacak olmasına karşı Engin oldukça soğukkanlı görünüyordu. Bu kadar kendine güvenli olması kimliğini de göz önünde bulundurursak onu daha ilgi çekici hale getiriyordu. Bunun sonucu olarak çevresindeki herkes ondan kabul almak istiyordu. Nehir onları görünce şaşırmış gibi yaptı. Bu konuda ne kadar başarılı olduğundan pek emin değildi.
"İnanmıyorum. Siz de buradasınız."
Ayağa kalkan Bilgehan'ı öptü. Bilgehan normal insanların tersine ilgiye alışkın olan Engin'i pek de ciddiye almayarak onu Nehir'e takdim etti.
"Meşhur Engin Hancılar da burada."
Nehir soğukkanlılığını elden bırakmayarak Engin'e elini uzattı.
"Senden etkilenmiş olacak ki dalgıç olmaya karar vermiş."
Bilgehan sözde çenesi düşüklük yaparken Engin ona kızmış gibi baktı. Nehir ona gülümseyerek bakınca Engin de Nehir'e dönüp gülümsedi. Nehir Nazan'a dönüp ona sarıldı.
"Siz balayına falan gitmiyor musunuz?"
"Biz işlerden dolayı her istediğimizde çıkamıyoruz malum. Ama ilk fırsatta Bora Bora'ya gideceğiz."
"Nasıl bir yoğunluk bu Bilgehancığım."
"Eh kendine yoğun deme artık."
Nehir fermuar çeker gibi ağzını kapattı eliyle.
Dalış hocası göründü ve onları tekneye aldı. Biraz açıldıklarında dahi dalış hocası ekipman halkında birifing veriyordu. Eğlenceli olduğu kadar da dikkat gerektiriyordu bu spor.
Dar ama korunaklı dalgıç kıyafetlerini giyecekleri vakit gelmişti. Nehir'in çekiciliğinden eser kalmayacaktı çünkü dalgıç kıyafetinin üstü kafasına kadar onu komple kaplayacaktı ve balığa dönüşecekti. Üstlerini başlarını çıkardıkları zaman Nehir gözlerini Engin'in şort mayosunu tamamlayan kaslı gövdesinden alamadı. Bilgehan'ın aksine fitnessda geçirecek çok vakti olduğu belliydi. Pantolonu zorla kaslı bacaklarından geçirdikten sonra kalan parçaya boş boş baktı. Nehir ise çoktan alt parçayı giyip üst parçasını da ceket gibi üstüne geçirip önünü kapatmamıştı. Nehir üst parçayı açıp Engin'e gösterdi.
"Bak böyle koluna geçireceksin."
Bc adı verilen can yeleğiyle birleşik oksijen tüpünü yerden kaldırırken Engin Nehir'in yanına koşup ekipmanı Nehir'in sırtına geçirmesine yardımcı oldu. İkisi tamamen hazır olduğunda Bilgehan ve Nazan daha kıyafetlerini bile üstlerine geçirmemiş bir köşede bıdırdanıp duruyorlardı. Paletlerden dolayı paytak paytak yürüyerek atlayacakları yere geldiler. Nehir başı çekiyordu. Engin'in kendine güveninden eser kalmamış Nehir'e aptal aptal gülümsüyordu. Vücut kitlelerine oranlı ağırlıklarını bu sefer dalış hocası getirdi ve Nehir'in beline takmasına yardımcı oldu. Ekstra kilolarca yükten dolayı zorlukla kenara birkaç adım daha attı. İşaret verdikten sonra kendini denizin serin sularına bıraktı. Bc havayla dolu olduğu için içi boş plastik şişe gibi yüzeyde kaldı. Nehir'in korkusuz tavırlarından olsa gerek Engin de kıyıya yaklaştı ve kafasındaki maskeyi yüzüne geçirdi. Ağırlıklar da beline takıldıktan sonra Nehir, dar kıyafetinin üstünden Engin'in geniş göğüs kafesinin bir kere kocaman şişip indiğini gördü. Çok geçmeden Engin de kendini denize bıraktı. Yaptığı çılgınlıktan olacak yüzeye çıkınca ağzındaki şnorkeli çıkarıp gülmeye başladı. Denize iki tane daha dalış hocası indi. İşaretler verilince Engin şnorkeli tekrar ağzına taktı ve ellerindeki düğmeyle Bc'deki tüm havayı boşalttılar. Ağırlığın da etkisiyle yavaşça denizin içine girdiler.
Önünde sonsuz mavi dışında bir şey yoktu. Kulağında sadece oksijen tüpünden gelen kendi nefesinin sesi vardı. Önünde boşluktan başka bir şey yoktu. Bu şekilde süzülmek bile çok dinlendiriciydi. Çok geçmeden sarı kumların kapladığı dibi gördü. Önünde küçük tepelere benzer bitkilerle kaplı kayalar vardı. Onlara yaklaştıkça suyla uyumlu yavaşça salınan yosunları gördü. Daha da yaklaşınca gümüşi küçük bir balık kayaların arasından çıkıp ona selam verdi. Nehir ona doğru uzanırken balık hızla kayaların arasına kaçtı. Yan taraftaki karanlıktan turuncu sedefli eli büyüklüğünde bir japon balığı geliyordu. Nehir'in kalbi bir anda gümbür gümbür atmaya başladı. Balık ona yaklaştıkça Nehir'in içini bir korku kapladı. Paletleriyle geri yüzmeye çalıştı. Balık ona yaklaştıkça Nehir nefes alamaz oldu. Hemen arkasına dönüp onu hiç bırakmayan dalış hocasına eliyle sorun var işareti yaptı. Gözü kararıp, başı dönmeye başladığında ağzındaki boru çıkmış yüzüne hava kabarcıkları çarpmaya başlamıştı. Nehir denizin dibine düştüğünü hissetti. Sonrası zifiri karanlık...
Kendine geldiğinde iyice sersemlemişti. Ağzı burnu denizin tuzundan yanıyordu. Tekrar tekneye binmiş dalış hocaları ve Engin endişeyle çevresini sarmıştı. Dalış hocası derin bir nefes alırken başka bir dalış hocası kızgındı.
"Tüpünde bir sorun görünmüyor. Ne oldu aşağıda?"
"Balık. Balığı görmedin mi?"
"Ne balığı?"
Nehir ıslak saçlarının satktığı kafasını ellerinin arasına aldı.
"Çok heyecanlanmış olmalıyım."
"Tek yıldız bröve göstermemiş miydin sen? Sahte falan mıydı?"
Az önce derin nefes alan dalış hocası konuşanı yavaşça dürttü. Birbirlerine kızgınca baktılar. Kızgın olan arkasını dönüp gitti. Diğeriyse yavaşça onun peşinden takip etti. Engin Nehir'in elini yavaşça Nehir'in saçlarına götürdü.
"Sen iyi misin?"
"İyiyim." dedi ama sesi çok cılız çıkıyordu.
"Yalnız yaşıyormuşsun. Benim merkezde bir dairem var. Bugün seni bırakmam. Spa merkezi de var. Orada takılır rahatlarız."
Bilgehan'ın bahsettiği dairelerden birinden bahsediyor olmalıydı. Bu teklife balıklama atlamalıydı. Ama kendini gerçekten kötü hissediyordu. İçeride ortaya çıkan o his hala geçmemişti. Sanki göğsünün üzerinde ağır bir taş vardı. Hayatının çok önemli bir kısmı harcanmış ve ona seyirci kalmış gibi hissediyordu. Engin ona merhamet dolu gözlerle baktı. Nehir başını evet anlamında salladı.
Duygu durumunun tam zıttını yaşayan Bilgehan Engin'in omzu üstünden Nehir'e sırıtıyor ve baş parmağını yukarı kaldırıyordu. Nehir ona öfkeli bir bakış atınca Engin arkasını dönüp onu görmeden kendine bir çeki düzen verdi. Yüzündeki gülücükleri saklamakta zorlandı. Engin üzüntüyle başını sallayıp onları yalnız bırakırken Bilgehan Nehir'in kulağına eğilip fısıldadı.
"Kırk yıl düşünsem böyle bir taktiğin işe yarayacağı aklıma gelmezdi."
Nehir hala öfkeliydi.
"Saçmalama."
"İşe yaradı. Sakın elinden kaçırma bu fırsatı." diye fısıldadıktan sonra sırtını dikleştirip yan gözle Engin'e bakarak yüksek sesle konuşmaya başladı. "Ben de Nazan'ı ikna edemedim. Çok heyecanlanman doğal."
Nehir'e göz kırpıp onu yalnız bıraktı. Engin beraber geçirecekleri gecenin heyecanıyla derin bir nefes aldı. Ağzının kenarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 02, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KİMLİKWhere stories live. Discover now