'TÖRE'ye Karşı'

Comincia dall'inizio
                                    

Tekrar dönüyordum Mardin'e sevemedigim karanlık yüzünü tekrar görmeye , daha görmek istememiştim Mardin'i ama kader tekrar çağırmıştı beni buraya beni tekrar tutacağını bırakmayacağını karanlık köşelerine bedenimi hapsedecegini nereden bilebilirdim ki...

Sonunda Mardin'e inmiştik babam işten izin alamadığı için gelememişti , dikkatli olmamızı söylemişti özelliklede bana çünkü biliyordu kızının haksızlık karşısında susmayacağını...

Yine aynıydı Mardin tıpkı giderken bıraktığım gibi taş sokaklarda koşan çocuklar , avlularda halı yıkayan kadınlar ve kapalı kapılar ardında kalan hayatı bir erkeğe bağlanmış TÖRE'ye kurban gidip kaderine mahkum olan genç kızlar...

Mardin'i ne kadar sevmesemde buradaki evlerin avlularını çok seviyordum geniş ve güzel oluyorlardı,Babannemin yani büyüdüğüm evde öyleydi..

Babaannem beritan sultan , kuzenlerim Berfu,Dicle,Diyar ve Rojda  ile yaklaşık 1 saat sohbet edip yukarı odama çıkmak için izin aldım , kuzenlerimden en çok Dicle'yi seviyordum çünkü bir tek o kıskanmıyordu beni bir tek o görüyordu kardeşi gibi...

Odamı özlemiştim yatağıma uzanıp telefonumu elime aldım ece ve miraçtan  10 çağrı vardı diş hekimliği fakültesinden en yakın arkadaşlarımdı , olayları onlarla da paylaşmıştım muhtemelen beni merak edip aramışlardı , onları arayıp iyi olduğumu ve Mardin'e ulaştığımızı söyleyip aramayı sonlandırdım...

Aklıma yeniden Asım geldi , O şuan neredeydi acaba , ne yapmışlardı ona kardeşimin canını çok yakmışlar mıydı ? Annem Asım'ı bir yerde tuttuklarını yarın karar günü olacağını agaların toplanıp bir karara varacağını söylemişti . Allahım ! Neydi bu böyle hangi devirde yaşıyorduk..

Düşüncelerimle olanlara tepki verirken uykum geldiğini anlayıp üstümü değiştirip yatağıma girdim saat zaten gece 9 olmuştu yorgun bedenim olanlara daha fazla dayanamayarak kendini uykunun kollarına çoktan teslim etmişti..

Yataktan bir gürültü ve korku ile uyandım birileri bağırıyordu hemde çok yüksek sesle sabah olmuştu saat daha sabahın 7'siydi bu bağıran her kimse tüylerimi diken diken etmişti çok gür sesi vardı , neler olduğunu anlamayabilmek için üstümdeki  pjamalara aldırmayarak terasa koştum terasımız avluya bakıyordu .

Hızlı hızlı inerken Diyar kolumdan tutup daha ne olduğunu anlayamadan  beni kenara çekti .

"Canınamı susadın kızım sen ! Dışarıda Mirza Ağanın adamları terör estiyor sen dışarı çıkmaya yelteniyorsun aklını kaçırdın heralde "

Dilanın elinden kurtulup söylediklerini umursamayıp  aldırmadan terasa koşmaya başladım arkamdan diyarın homurtularını duyabiliyordum..

Terasa çıktığımda avluda 5 tane siyah takım elbiseli bellerinde silah olan adamlar Babannem ile konuşuyorlardı , aslında konuşmuyorlardı bağırıyorlardı.

Merdivende annem , yengemler hepsi durmuş onları izliyordu neden kimse bişey demiyordu dayanamayıp merdivenlerden hızlıca indim annem arkamdan bağırıyordu ama duymuyordum.

"Bize bakasın beritan hanım oğlunuz Mirza Aganın kızkardeşini kaçırmıştır ve bunu affedecegimizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz bugün burada birkaç saat sonra oğlunuzun cesedini ayaklarınıza atacağız işte o Zaman göreceksiniz siz Mirza Aganın ne şanlı bir aga olduğunu .. "

Dayanamayıp kendimi avlunun ortasına attım,susamazdım Asım için..

"Ne diyorsunuz siz ya , ne ölümünden bahsediyorsunuz hangi devirde yaşıyoruz Asım'la dilcan birbirini sırf sevdi diye insanmı öldürülürmüş , bi insan kız kardeşini Nasıl öldürür , söyleyin o aganıza kimseyi öldüremeyecek , anladınız mı söyleyin o aga bozuntusu.."

Sözümü daha tamamlayamadan ve ne olduğunu çözemeden  kendimi avlunun ortasında yere sert bir şekilde itildiğimi anladım kafam kanıyordu çünkü yerler taş döşeli olduğu için yere çarpıp kanamıştı ve kanlar kestane rengi saçlarıma ordan avlunun taş zeminine damlıyordu.

Annemin feryatlarını duyuyordum ve kulaklarım çınlıyordu , annem yanıma neden gelmiyordu neden beni kurtarmıyordu canım acıyordu çünkü dizlerinin üstüne eğilmiş saçlarımı olabildiğince kökünden sertçe çeken adam kulagıma birşeyler diyordu ama algılayamıyordum algılayabildigim tek şey acıydı .

"Mirza Ağamıza bir daha aga bozuntusu dersen , o dilini kesip köpeklere yediririz anladın mı ?  Anladın mı !!!!"

"A-anladım"dedim bogazım acıya acıya saçımdan hızla  tutup kaldırdıgı  kafamı aynı hızla geri bıraktı ve canımın daha çok yanmasına sebep oldu.

Bu şehirde haksızlığa karşı susmazsanız biri sizi öldüresiye dövebilirdi ve kimsenin buna çıtı bile çıkmazdı çünkü çıkamazdı , ve ben bir kez daha anladım anlamamak istedigim halde  bu şehir bize çok dardı ve bir kez daha anladım bu şehirde haksızlığa karşı susulması gerektiğini susmazsanız neler olacağını kendi üstümde görmüştüm..

MİRZA HAZNEDAROĞLU , insanların hayatlarını karartmaktan zevk alan , kendi canından olan birini gözü dönmüşcesine öldürtmek isteyen , en ufak bir acıma duygusu bile olmayan vicdanı olmayan AGAmız MİRZA..

İşte bana kendini bu kelimelerle tanıtan insan , bana acıyı ilk kez tattıran insan...

Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin :) şimdiden teşekkürler...

BERDELMİŞ ! Devam edecekDove le storie prendono vita. Scoprilo ora