"Sabah konuşsak olur mu?" diye mırıldandım Harry'den ayrılıp ona gülümseyerek. Kafasını salladı, anlıma bir öpücük kondurdu ve elimi, destek olduğunu göstermek istercesine sıktı.

Harry iyi geceler dileyip odadan çıktığında bu sefer Ginny gelmiş ve bana sarılmıştı. "Güzel bir uyku çek. Giymen için pijama ve makyajını silmen için ıslak mendili masanın üzerine bıraktım. Bir bardak ve bir sürahi de var. Sabah kendini iyi hissedince konuşuruz."

"Çok teşekkür ederim." dedim ondan da ayrıldıktan sonra. Kafasını önemi olmadığını belirtircesine salladıktan sonra o da oturma odasından çıkmış ve kapıyı kapamıştı.

Üzerimi değiştirdikten ve makyajımı temizledikten sonra, kendimi yatağa attım. Tenime değen yumuşak yastık, hemen mayışmamı sağlarken, çoktan uykuya dalmıştım bile.

Dudaklarımız büyük bir şehvetle buluştuğunda, Draco ellerini belimde gezdirmeye devam ediyordu. "Beni delirtiyorsun, Hermione." diye mırıldandı dudaklarımızı birbirinden ayırdığımızda. Balo salonunda gezdirdim gözlerimi, kalan son on öğrenciden ikisi bizdik. Elini çeneme yerleştirdi ve kafamı kaldırarak ona bakmamı sağladı. "Bana bak, gözlerini benden ayırmanı istemiyorum."

Dudaklarımdan bir kıkırtı kaçtı. "Ne zaman bu kadar sarhoş oldun Draco?" diye mırıldandım. "Kafam ne zaman bu kadar çok uçtu bilmiyorum." dedi nefesini suratıma üfleyerek. Yoğun alkol kokusu başımı döndürüyordu. Düşmemek adına kollarımı boynuna doladım ve derin bir nefes aldım. Ben de çok kendimde sayılmazdım, olan şeylerin farkına varabiliyor, ama durduracak gücü kendimde bulamıyordum.

"Bu gece," dedi. Aynı zamanda elleri hala belimde dolaşıyordu. "Seni istiyorum."

Söylediği şeyler bir kaç saniye boyunca vücut fonskiyonlarımı durdururken, titrek bir nefes çektim içime. "Ne dediğinden haberin yok. Kaç tane ateş viskisi içtin sen?"

Bilmiyorum dercesine dudaklarını büzdü. "Yine de seni istiyorum."

"Sarhoş bir Draco Malfoy ile sevişmek yapacağım en son şey bile değil, Draco." dediğim zaman suratını astı. Dudaklarımdan dökülen kelimelerin çoğunu kontrol edemiyordum ama söylediğim için çok da şikayetçi değildim.

"Bunu göreceğiz." diye mırıldandı. Ardından dudaklarını dudaklarıma sürttü, ama öpmedi. Ellerim saçlarını buldu. Dudaklarını tekrar dudaklarıma sürttüğü ama öpmediği ikinci kez, saçlarını hırsla çekmiştim. Boğazından dökülen boğuk inilti, yoldan çıkmak için tek ve en büyük neden olabilirdi.

"Lütfen." dedi bu sefer keskin sesinin aksine güçsüz bir şekilde. Göz göze geldik. Mavi gözleri, büyük bir arzuyla parlıyor, büyük bir hevesle beni dalgalarının arasına katıyordu. "Lütfen, izin ver. Bu gece, bizim gecemiz olsun."

Her bir sözü, beni uçurumun kenarına biraz daha yaklaştırıyordu. "Aylardır seni istiyorum, Hermione. Kendime bile itiraf edemiyorum, ama seni köpekler gibi istiyorum."

"Yarın bunların hiçbirini hatırlamayacaksın." dedim kafamı sallayıp ona engel olmaya çalışarak. Kendimi mi yoksa onu mu ikna etmeye çalışğıma dair en ufak bir fikrim yoktu.

secret touch //  dramioneWhere stories live. Discover now