Taksi durağını gördüğüm zaman, ayaklarımdaki acıyı umursamadan adımlarımı hızlandırdım ve sıradaki taksiye binip Harry'nin evinin adresini verdim. Yanımda para yoktu ama Harry'ye vardığım zaman, ondan alabileceğimi düşünüyordum.

Bir kaç dakikanın ardından tanıdık binanın önünde durduğumuzda, içimi kaplayan huzur dış görünüşümle fazla zıt olmalıydı ki, dikiz aynasından göz göze geldiğim şoför, fazlasıyla garip olan bakışlarını saklama gereği duymuyordu. "Yanımda para yok." dedim. Sesim uzun zamandır konuşmadığımdan fazla boğuk ve fazla çatallı çıkmıştı. Bu söylediklerim taksicinin kaşlarının çatılmasına neden olurken, "Bir kaç dakika bekleyin, arkadaşımdan para alıp geleceğim." diye mırıldandım.

"Geri geleceğinizinden nasıl emin olacağım, güzel bayan?" dedi şoför. Kendine has bir aksanla konuşuyordu ve yorulmuş olmasından olsa gerek, kelimeler ağzından biraz uyuşuk çıkıyordu.

Bir müddet durdum. Gözlerim elimde duran ayakkabılarıma takıldı. "Size şu anda güvence olarak verebileceğim bir tek ayakkabılarım var. Ayakkabılarım sizde dursun, parayı size verdikten sonra ayakkabılarımı geri alırım."

Bu sözlerim onu güldürürken, ben çoktan ayakkabılarımı ön koltuğa bırakmış ve kapımı açıp kendimi tekrar Londra'nın serin havasına bırakmıştım. Hızlı adımlarla kapının önüne geldikten sonra zile bastım. Büyük ihtimalle uyuyorlardı ama bundan başka çarem yoktu. Baş parmağımı tekrar zillerine götürüp uzunca bastığımda, otomatik kapının açıldığını belirten ses boş ve sessiz sokağı doldurdu. Demir kapıyı ittirerek içeriye girdim ve asansörü yok sayarak ve resmen koşarak üçüncü kata çıktım.

Kapının önünde gözlerini doğru düzgün açamayan Harry beni gördüğü zaman, gözleri hızla açılmıştı. Saçları fazla dağınıktı ve üzerinde ona fazlasıyla bol gelen bir pijama takımı vardı.

"Hermione?" dedi kaşlarını çatarak ve gerçekten ben olup olmadığımdan emin olmaya çalışarak. Nasıl göründüğümü bilmiyordum, en ufak bir fikrim yoktu ama Harry'nin bakışları çok da güzel göründüğümü söylemiyordu. "Burada ne işin var?"

"Paraya ihtiyacım var Harry." dediğim zaman kaşlarını çattı.

"Ne parası?"

"Aşağıda taksi bekliyor."

Önce gözleri üzerimi süzdü. "Pekala." dedi biraz uzatarak. Ardından söylediğim miktarda parayı elime tutuşturdu ve bir şey söylemesine izin vermeden tekrar aşağıya inmeye başladım. Taksiciye parasını verip ayakkabılarımı geri aldıktan sonra bu sefer acele etmeden tekrar yukarıya çıktım.

Bu sefer kapıda Harry yoktu. Biraz aralık bırakmıştı. İçeri girip ayakkabıları bir kenara bıraktım ve kapıyı kapadım. Oturma odasınangeçtiğim zaman, benim için bir yatak hazırlamış olduklarını ve başka bir koltuğa oturup konuştuklarını gördüm. İçeri girdiğimi boğazımı temizleyerek belli ettiğimde, önce Ginny ardından ise Harry gözlerini kaldırdı ve bana baktı.

"Gerçekten nasıl göründüğümü merak ediyorum." diye mırıldandım ikisinin bakışlarına karşı suratımı ekşiterek.

"Ne oldu? Bu saatte neden sokaktasın?" dedi Harry söylediğim şeyi umursamadığımı son derece belli ederek.

Aklıma tekrar otel odası ve yaşananlar gelince gözlerim tekrar dolmuştu bile. Bunu fark eden Harry beni kendine çekip sarıldı. "Bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun, değil mi Hermione?"

Kafamı evet anlamında aşağı yukarı salladığımda, Harry'nin bir eli saçlarımda diğer eli sırtımda geziniyordu. Hıçkırıklarımı zorlukla yutuyor, içimi çekerek ağlamaya devam ediyordum.

secret touch //  dramioneWhere stories live. Discover now