"Ben Cassandra Hataway, düello davetinizi kabul ediyorum." dedim başımı kaldırarak. Gözlerinde gururlu bir ifade oluştu.

"Öyleyse öğleden sonra kozlarımızı paylaşırız, sevgili yeğenim. Şimdi gidip müdürünüzle konuşmalıyım. Düelloda görüşürüz." dedi ve arkasını dönerek konferans salonundan çıktı. Yerime oturmak için arkamı döndüğümde çok sayıdaki kişinin bana baktığını gördüm. Ne bakıyorlar acaba? Ayı mı oynatıyoruz burada?

"İşiniz yok mu sizin?!" diye sordum biraz yüksek bir sesle. Tabi majesteleri gibi şeyler zırvaladıktan sonra dağıldılar. Ben de yerime oturdum ve son birkaç dosyayı düzenlemeye başladım. Bu kadar dosyanın içerisinde şu düello işi güzel olacak.

****************
" Jonathan senin amcan mı şimdi?" Asamı yatağımın üzerinden alırken bu soruyu 4.kere soran Buria'ya bıkkınca baktım. Yani anlaması ne kadar zor olabilir ki?

" Evet, Buria. Eğer bu soruyu bir kez daha sorarsan seni mineye boğarım!" Dedim cevap vererek. Mine lafını duyunca korkmuş olacak ki çenesini kapattı.

" Hazır mısın?" Diye sordu Lya. Ona bakıp başımı salladım.

" Evet. Hadi gidelim." Beraber odadan çıktık ve daha önce görmediğim düello salonuna ilerledik. Oraya girince fark ettim ki, düello yapılacak yerin dışında oturmak için koltuklar da vardı ve hepsi ağzına kadar doluydu. Bizi mi izlemeye geldiler yani?

" Demek geldin?" Tam dibimde konuşan amcama baktım. Kızlar kendilerine oturacak bir yerler bulmuş ve oturmuşlardı.

" Tabi ki geldim. Bundan kaçmak büyük hata olurdu." Dedim cevaben. Düello yapacağımız yeri yani arenayı gösterdi ve

" O zaman önden bayanlar." Dedi. Arenaya geçince birbirimize selam verdik ve düello başlamış oldu. İlk hamleyi ondan bekledim. Bana ateşten bir ejderha yolladı. Su elementimle onu durdurdum ve tıpkı onun bana yaptığı gibi ateşten bir ejderha gönderdim. Yeni fark ettiğim, vücudunu sarmış olan ateşten kalkan ejderhamı durdurdu. Bunu nasıl yaptı ki? Neyse hamleye odaklan Alexandra. Üzerime gelen ateş toplarını fark ettiğimde karşı hamle yapacak zamanım yoktu. Bu yüzden etrafımda bir koruma kalkanı oluşturdum.

"Magno Prasai!" Sonra da bir saldırı büyüsü yolladım."Afilipia! " büyümü karşılayamadı ve taklalar atarak yere düştü. Anlaşılan o ki bunun ona pek bir etkisi olmadı. Öyle ki hemen ayağa kalkıp bana bir hortum yolladı. Onun hortumuna daha büyük bir hortumla karşılık verdim. Hortumlarımız ortada buluştu ve iki hortum da kayboldu. Onun üzerinde şiddetli bir yağmur başlattım. Su onu çok etkilemese de dikkatini dağıttı. Bu da benim hamlemi yapmamı kolaylaştırdı.

"Aceta" yağmurumu tam yok ettiği anda ona ulaşan büyüm tekrar yere düşmesini sağladı. Ama beklemediğim bir hızda toparlandı ve bana ateşten ve bir öncekine göre daha büyük bir ejderha yolladı. Kendi sudan olan ejderhamı tekrar ortaya çıkardım ve ona doğru hamle yaptım. İki ejderha ortada buluştuğunda birbirlerine kükrediler. Amcamla gözlerimiz birleşirken, ejderhalarımız birbirine saldırdı. Amcam tüm gücüyle ejderhasına yüklenince benim sudan oluşturduğum ejderham dayanamadı ve yok oldu. Ejderhamın yok olması ile ben de geriye savruldum ve yere düştüm. Acıyla inleyerek ayağa kalktım ve elementlerimin hepsine birden yoğunlaştım. İlk önce su ortaya çıktı. Heybetli bir ejderha bedenindeydi. Sonra hava, ateş ve toprak. Şimdi dört bir yanımı saran dört ejderha vardı ortada. Bu birleşime dayanamayan ruh elementim tam başımın üzerinde ortaya çıktı ve kükredi. Diğer ejderhalar da onunla aynı anda kükrediler ve ağızlarından kendilerine özel saldırı silahları, amcama doğru yöneldi. Ateş topları, büyük su kütleleri, sarmaşık bitkisi ve güçlü bir hortum ortada birleşti ve ortaya muazzam bir görüntü çıktı. Onlar beraberce saldırırken, büyük bir kükreme duyuldu. Ben bile neye uğradığımı şaşırırken bir sis bulutu diğerlerinin üzerini kapladı. Anladığım kadarıyla bu ruh elementimdi. Saldırım onun güçlü ama benim saldımın yanında güçsüz kalan hava-ateş saldırısının etkisiyle birazcık yavaşladı ve karşı saldırıyı etkisiz hale getirerek yoluna devam etti. Amcamın etrafındaki kalkan ortadan kalkıp da amcam yere savrulduğu zaman ejderhalarımı geri çektim. Koşarak yanına gittiğim zaman ne kadar güçlü bir saldırı yaptığımı anladım. Vücudunda yaralar vardı ve ayağa kalkamayacak durumdaydı. Dizlerimin üzerine çöktüm. Bildiğim tüm iyileştirme büyülerini sıralarken eskisinden daha güçlü olduklarını fark ettim. Yine de birkaç yarası duruyordu. Aklıma suyun şifa verdiği geldi. Ellerimi bedeninin tam üzerine getirdim ve meraklı bakışlar eşliğinde suyu ellerimden bıraktım. Ellerimden çıkıp bütün vücudunu saran su, benim emrimle kalan yaraları iz bile kalmayacak şekilde iyileştirdi. Suyu geri çektikten sonra, amcamın açık kalan dudaklarının arasından bu sefer havayı gönderdim. Birkaç saniye sonra çabalarım sonuç verdi ve amcam gözlerini açtı. Gülümseyerek ona baktım. O da bana bakıp gülümserken dudaklarının arasından şu sözler döküldü.

" Sen çok güçlü bir cadısın Cassy. Hatta bence bu kainattaki en güçlü yaratık sensin. Seninle gurur duyuyorum. Eminim annen ve baban da seninle gurur duyardı."

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Where stories live. Discover now