5. Bölüm Ezgi

378 30 3
                                    

Gözünü açtığında tepesindeki florasan ışığı çoktan açılmıştı. Üzerine aldığı beyaz önlüğü onu ısıtmaya yetmeyeceği için klimayı sıcak ayarına getirdiğinden odadaki hava boğucu hale gelmişti. Ezgi masanın üzerindeki kumandayı alıp klimayı kapattı. Bir anda oda hiç olmadığı kadar sessizleşti. Tüm gece klimanın gürültüsüyle uyumuş olmalıydı. Odadaki buz dolabını açıp raftaki tek şey olan labne peynirine baktı. Üzerine sürülecek bir parça ekmek olmadan faydasızdı. Dolabı kapatıp aynaya yöneldi. Saçı başı yine darmadağın olmuştu. Neyseki ince telli saçlarını toplayıp at kuyruğu yapmak kolay oluyordu. Yeterince toparlandığını düşündüğünde odadan çıktı. Hemşire odasının önüne geldiğinde kafasını kapıdan uzatıp mr sonuçlarını inceleyen Barış'ı gördü.
"Geliyor musun kantine?"
Barış kantin lafını duyunca mr sonuçlarını tamamen unutmuş gibi bir kenara bırakıp Ezgi'ye yaklaştı. Beraber servisten çıkıp merdivenlerden indiler.
"Ne tesadüf ama. Kadını o hale getiren adamı baltayla doğramışlar."
Ezgi cevap vermedi. Barış bir süre tepki için beklese de sözüne devam etti.
"Ama iyi olmuş. Kim yaptıysa eline sağlık."
Ezgi belli belirsiz gülümsedi.
"Ee nasıl geçti izinin? Evde bu kadar aksiyon yaşamayınca sıkılıyorsundur."
"Macera dolu bir mesleğimiz var değil mi?" diyerek sessizliğini bozdu Ezgi.
"Özellikle de senin."
"Mübağlağa ediyorsun."
"Bir daha söyle." diye dalga geçti Barış. Ezgi de dil çıkardı.
Bugün boş günüydü. Vizite geniş zaman ayıracaktı. Geri kalan bütün vaktini Barış'la serviste geçirecekti. Şu hastayı da beyin cerrahine göndermişti. Acildeki kadını da aslında vakit kaybetmeden psikiyatriye yönlendirse iyi olacaktı. Bu sefer her zamankinin aksine sakin bir gün diliyordu.
Kantinden aldıkları sıcak birer bardak çaylarını servisteki sıcak odalarına taşıdılar. Boş günün verdiği rehavetle biraz muhabbet edip öğle yemeğinden sonra biraz kestirebilirlerdi ama Ezgi vizit işlerini sabah sakinliğinde halletmek istiyordu. Sıcak çayla boğazını ıslattıktan sonra ayna karşısında önlüğünü düzeltip hemşire odasına yürüdü. Hemşire Hanım'ın hasta dosyalarını almasını beklerken hasta ve yakınlarının volta attığı koridora baktı.
İlk girdiği oda hastalarının neredeyse yüzde doksanlık bir kesimini oluşturan inme vakasıydı. Sadece bazıları hafif geçirirken bazıları ağır geçiriyordu. Hatta bazılarına müdahale edilmesi gerektiği için beyin cerrahiden geliyorlardı. Nörolog olmanın avantajı ameliyatsız bir branş olmasıydı. Servis her ne kadar yoğun bakımdan çıkmış ya da yoğun bakıma gerek görülmeyen genel durumu stabil hastalardan oluşsa da Barış'ın dediği gibi çoğu zaman özellikle servis dışında hastanede heyecan vardı.
Vizite girdiği hasta tahmin ettiği gibi genel durumu stabil bir hastaydı. Sol tarafını tamamen oynatamıyordu. Mr sonuçlarına göre hafif bir atak geçirmişti o yüzden iyileşme yüzdesi yüksek olacaktı. Sağ taraftaki ağzı zaman zaman kayıyordu. Hasta biraz sersemlemişti ancak hasta yakınları endişelerini dile getirirken o da başıyla onaylıyordu. Hasta yakınlarının kimi ilgisiz olurdu. Ezgi bu ilgisizliğin kaynağını anlamazdı. Sonuçta hasta iyileşmezse çoğunlukla ona yakınları bakmak zorunda kalırdı. Çok azı bakıcıyı karşılayabilecek ekonomik duruma sahipti. Hal böyle olunca kendisinin sözlerinin can kulağıyla dinlenmemesine hayret ederdi. Belki de Türk milletinin kaderci yapısındandı bu davranışların temeli. Ancak bu hasta yakınları gayet normal tepkiler veriyordu.
"Doktor Hanım yürüyebilecek mi?"
"Doktor Hanım kolunu tutamıyor."
"Doktor Hanım yemekler ağzından fırlıyor."
Ezgi hepsini dinletikten sonra onları rahatlatmaya çalıştı.
"Merak etmeyin hastamızın durumu iyi. Bundan sonra hep iyiye gidecek. Yeniden hareket edebilmesi için fizik tedavi konsültasyonu yazıyorurum. Gelen arkadaş nasıl hareket etmeniz gerektiğini anlatacak. Tedavinizi de yazıyorum."
Sırada acildeki kadın vardı. Ona hiç girmeden psikiyatri servisine yönlendirmeyi planlıyordu. Zaten çocuktan yeterince etkilenmişti ve kaç gündür hiç düşünmemeye çalışıyordu. Böyle kaçmak hoş değil ama hem yapabileceği başka bir şey yoktu hem de bir doktor olarak soğukkanlı olmalıydı.
Koridora çıktığında Barış ve diğer hemşireleri koridorda kümelenmiş halde buldu. Dedikodu yapar gibi bir hali vardı. Barış Ezgi'yi görünce gözleri parladı.
"Ezgi hastaların için katil kiraladığını düşünmeye başlayacağım."
"Nasıl yani?" derken gülümsemesine engel olamadı.
"Çocuğu ölen kadının eşi bu sabah ölü bulunmuş. Daha önceki hastanı döven adam da feci bir şekilde katledilmişti."
"Sen ciddi misin?"
"Evet gerçi bu adam önce abisini öldürüp sonra intihar etmiş ama bu aksiyonun hep seni bulduğu gerçeğini değiştirmiyor."
"Enteresan gerçekten de."
Hemşireler dehşete düşmüş gibi görünüyorlardı. Ezgi sakinliği elden bırakmıyordu. Ama az sonra servise gelcek vaka onun bile sükunetini bozacaktı.
İçeriye sedye içinde gelen hamile kadın şiddetli bir nöbet geçiriyordu. Ezgi'nin aklına hemen hamilelikte görülebilen yüksek tansiyonla ilişkili olabileceği geldi. Barış'la ikisi hemen hastanın yanına koştular.
"Eklemsi tablosu mu?" diye sordu hemen Barış. Sedyeye eşlik eden hemşire hanım durumu açıkladı.
"Hasta doğum yapalı 24 saat olmadı."
Ezgi derin bir oh çekti. Kurtarması gereken ikinci biri hem de bir bebek yoktu. Yeni doğum yaptığı için kadını hamile sanmıştı. Ama yine de kurtarması gereken bir kadın vardı önünde ve dikkatini vermesi gerekliydi. Vakit kaybı beyin hücrelerinin ölümüne sebep olabilir, geri dönüşsüz komplikasyonlara yol açabilirdi. Soğukkanlı davranmaya çalıştı.
"Acil antikoagülan tedavisine başlayalım. Tansiyonu yüksekse nitrogliserin verelim. Çok acil biyokimya sonuçlarını görmek istiyorum."
Ezgi bilgisayardan hastanın sayfasına girerken Barış da arkasında belirdi.
"Eklemsi başka komplikasyonlara da sebep olabilir değil mi?"
"Postpartum Hellp sendromu da olabilir. Yüzde otuz vakada rastlanır."
"Kadına bir şey olursa bakacağı bebek de var değil mi? Çok kötü olur."
"Merak etme kurtaracağız."
Çok uzun gelen bir süreç ve gergin bir bekleyiş sonucunda kan tahlili sonuçları ekrana yansıdı.
"Trombosit düzeyi çok düşük. Dik gelişmiş olabilir. Hemen kan takviyesi yapılsın."


KİMLİKWhere stories live. Discover now