1.BÖLÜM

94.8K 2.6K 117
                                    

1995 - Mardin

Ağustos Mardin'e kuraklıkla beraber gelmişti. Mardin'in bereketli toprakları asırlardır hiç bu kadar yağmursuz kalmamıştı. Kuraklık en çok da Zenan'ı etkiliyordu. Karnı burnunda olan kadın sık sık nefessiz kalıyordu. Bu sıkıntılı günlerde tek sığınağı minik kızıydı, Kader'i..

Minik kızı onları yıllardır bekletmişti ama seneler onların kavuşmalarını engelleyemezdi. Kader'inin doğmasına sayılı günler kalmıştı. Bir anda aklına insanların onun arkasından yaptığı dedikodular gelmişti. Kısır demişlerdi, bir Beyzade asla kısır olmazdı. İnsanlara göre; Yusuf kısır değildi, o ağa oğluydu, o bir Beyzade'ydi. Kısır olan Zenan'dı. Zenan Kadın, kaç gece bu dedikodular yüzünden ağlamıştı, hem de kaç uykusuz gece? Ama sonunda onların da yüzü gülmüştü. Zenan, sekiz aylık hamileydi.

Genç kadın kocasını aramak için oturduğu divandan kalktı, bir anda bacaklarının arasından bir sıvının aktığını hissetti. Suyu gelmişti, kızları onlara erkenden kavuşmak istiyordu anlaşılan. Zenan bir anda kasıklarına saplanan ağrıyla tiz bir çığlık attı, canı yanıyordu. Seslenmek için çırpındı ama sesi bir türlü çıkmıyordu. Yusuf neredeydi? Çok erken değil miydi? Bir anda öleceğini zannetti ama sonra toparlandı, en iyisi kapıya ulaşmaktı, elbet avluda insanlar onu görürdü. Kapıya doğru zorla birkaç adım attı, saniyeler ilerledikçe ağrıları da artıyor, dayanılmaz hale geliyordu. Kapının kolunu bir hışımla açmaya çalıştı ve avluyu gözleriyle hemen taradı. Avlunun başında oyun oynayan Ayaz'ı gördü. Çocuktan başka kimse yoktu avluda. Zenan büyük bir çığlık daha attı. Ayaz merdivenlerin başında olan yengesini gördü ama ne olduğunu anlayamadı. Minik Ayaz koşarak merdivenlere vardı. Sanki yengesi ondan bir şey isteyecekti. Zenan sik nefeslerinin ardından konuşmak için çırpındı.

"Ayaz, oğlum, koş, anana haber ver. Aahh! Zenan Yengemin suyu gelmiş de, koş yengem, koş!"

Ayaz'ın bir anda kafası karıştı, kaşlarını çattı, yengesinin ondan istediği şeyi pek anlamasa da anasının yanına koştu. Zümrüt Kadın, elindeki çelenge bir iğne yardımıyla nakışlar işliyordu, o kadar çok dalmıştı ki Ayaz'ının geldiğini bile görmedi. Ayaz anasının yanına doğru koştu. Zümrüt Kadın nefes nefese kalan oğluna baktı.

"Ayaz'ım, niye koştun oğlum böyle? Bak hasta olursun sonra."

"Yengem, yengem dedi ki suyum gelmiş." Zümrüt kadın heyecandan elindeki iğneyi parmağına batırdı. Çok erkendi, daha neydi şimdi bu?

"Ne? Suyu mu gelmiş? Yengen nerede peki?"

Zümrüt Kadın avluda yatan Zenan'ı gördüğünde kadıncağız ağrıları yüzünden sesini bile çıkaramıyordu. Zümrüt Hanım, bir ağa karısıydı, kesinlikle bu işinde üstesinden gelirdi. Mutfak tarafına doğru bağırdı.

"Emine! Hacer! Koşun çabuk! Zenan doğuruyor! Şu konakta bir Allah'ın kulu yok mu?"

Bir anda avlu telaşla koşuşturan insanlarla doldu. Zenan zorlukla yanı başındaki Zümrüt'e baktı. En zor zamanlarında yanında olan bu kadın yine yanı başındaydı, can dostu, sırdaşıydı o.

"Zümrüt."

Zenan'ın alnından boncuk boncuk terler akıyordu, Zümrüt ona mendil uzatan Hacer'e tebessüm etti ve Zenan'ın terini sildi.

"Zenan, çok yorma kendini, geçecek şimdi, ebe kadını getirmesi için Ali'yi yolladım." Zenan zorla gülümsedi.

"Zümrüt dediydin de inanmamıştım, bu ağrı ahh! İnsana ölüm yaşatıyor." Zümrüt de Zenan'a gülümsedi. Hanım Ağa can dostunun yanı başında onunla ilgilenirken yanındaki Emine'ye; "Yusuf'a haber salın" dedi.

SEN BENİMSİN (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin