36 - Kötü süpriz

2.3K 148 5
                                    

Gözlerini araladı. Başını oynatmasıyla boynunda ki kırlentin düşüşünü izledi. Doğrulmaya çalışırken göğsünde ki kadının huysuzlanmasıyla donuklaştı. Elini kadının saçlarına götürdü. " Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum incim" diyerek elinde ki saçları içine çekti.

"Seni kendimden çok seviyorum" derken bu sevgiden korktuğunu fark etti.
Arzum için sevgisini dizginlemeliydi. Tutkulu bir sevginin zarar vereceğini düşünüyordu. Ve zaten Arzum'un ne kadar hassas ve kırılgan olduğunu biliyordu. Birden Burak'ın cümleleri yankılandı zihninde. Cümlelerin altında ki anlamları düşündükçe kendini dizginlemesi gerektiğini bir kez daha anladı.

Arzum'un dudaklarına usulca bir öpücük yerleştirdi. Göğsünde ki kadının huysuzlanarak gözlerini açmasını izledi.

"Günaydın" dedi gülümseyerek.

Arzum biraz şaşkın "Günaydın" derken dün gece ki öfke ve şüphenin gözlerden silinmesine sevinmişti.

Emir omzuna götürdü elini. " Hadi hazırlan da dışarı çıkalım balım. Ben çok açıktım"

" Olur" dedikten sonra Emir'in göğsünden doğruldu. Ardından bir şey hatırlamış gibi " Ne kadar gıcıksın sen ya kesin zihnine şekerli poğaçalar geldiği için bu teklifi yaptın dimi" nazlandığı o kadar belliydi ki Emir buna güldü. "Alakası yok"

Arzum yukarı hazırlanmaya çıktığında Emir bu akşamı düşünmemek için neler yapabileceğini düşünüyordu. Görmek istemiyordu o kadını. Her gördüğünde midesine bir ağrı çörekleniyor ve bir an geçmesi için Allah'a yalvarıyordu. Aynı işkenceyi bu akşam yaşama düşüncesi sinirlerini bozuyordu. Bütün bir hayatı boyunca iğreneceğinden emindi. Babasının İngiltere'ye gönderirken 'Annenle tanışacaksın' dediğinde küçük kalbinin yerinden çıkacağını düşünmüştü. Bütün bir gün anne diye uçakta ki herkesi rahatsız ederken Suzan Sultanın " Sus evlat" cümlesine aldırmamıştı. Annesinin malikânesine gelirken kurduğu hayalleri hatırlayınca gözlerinden yaş akmasını engelleyemedi. Bütün hayallerinin malikâneye gelene kadar olduğunu gördüğü kadının kendisine takındığı tavırlardan anlamıştı. Suzan Sultanı ve kendini kovan kadından nefret ederek bütün gün ağlamıştı. O an gözlerinin önüne gelince nefes alamadığını hissetti."Ben hazırım" cümlesi bile kendine getirememişti.

Arzum Emir'in gözlerinde ki yaşları görünce koşarak yanına geldi. Nefes alış veriş de zorluk çektiğini anlayarak gömleğinin düğmelerini açtı hızlıca.

Kendini toparlamaya çalışarak " Ben iyiyim, hazırsan çıkalım" diyebildi.

Arzum " İyi değilsin. Ne oldu" derken kendini zor tutuyordu. Emir'in gözyaşlarına dayanamıyordu.

"Yok, bir şey balım hadi çıkalım. Gerçekten iyiyim" nefes alış verişlerini düzenleyebilmişti. Arzum'a açıklama yapıp onu da üzmek istemiyordu.

Arzum "Ne oldu birden sana anlat lütfen"

Gülümsemeye çalışarak "Ülserim azmış olmalı."

Buna inanmayarak " Emir"

Arzum'un anlına bir öpücük bırakarak "Bir şeyler yemezsek biraz daha azacağa benziyor"

İnanmasa da pek bir seçeneği yok gibiydi. Anlatmayacaktı. Belki anlatamayacağı bir şeydi. Israr etmek istemeyerek " Hadi çıkalım o zaman"

Beraber arabaya binerken nereye gideceklerini de kararlaştırmaya çalıştılar. Arzum yakın bir yer olması konusuna ısrarcı olmuştu. Akşam hazırlanmak için yeterince vakit olmasını istiyordu. Yer konusunu Emir'e bırakarak koltuğa yaslandı. İyi bir seçim yapacağı konusunda şüphesi yoktu. Gözlerini kapatarak " İşlerin biracık hafiflediğinde uzaklaşsak mı kısa bir süre İstanbul'dan" Emir'in bu birkaç ay işlerinin çok yoğun olduğunu bildiği için ileri bir tarihe plan yapmak zorunda kalıyor oluşu sadece tasarı da bırakmıştı kurduğu cümlenin gerçekliğini.

Aşk KoleksiyoncusuWhere stories live. Discover now