11; "One Rule Of Cuddling: Break The Rule"

37.9K 954 164
                                    

Öncelikle bilmenizi isterim ki her zaman bu kadar aptal değilimdir. Bence bu defaki Harry’nin evinin atmosferinden kaynaklanıyor. Biliyorsunuz, ev fizik kurallarının geçersiz olduğu bir tür hassasiyet ya da paranormal kesişim noktasından geçiyor olabilir.

Ya da ben sahiden fazla aptaldım. Muhtemelen durum bundan ibaretti çünkü Harry neredeyse her ne haltı yanlış anlamışsa bundan dolayı evde terör estirecekti ve ben hala saf saf etrafa bakmakla meşguldüm. Ve tek gördüğüm de birbirine ölümcül bakışlar fırlatan yeşil irislerdi, gamzelerden eser bile yoktu.

Her ne kadar kendimi bir kenarda unutulmuş grup seks üyesi gibi hissetsem de, ayağa kalktım ve boğazımı temizleyip beklentiyle bakışlarımı üstlerine diktim. “Hey,” diye mırıldandım aptal aptal. Anne, Gemma ve Harry’nin bakışları anında üstüme dikildi. “Bayanlar, eee sorun olmazsa ben artık eve-”

“Hayır!”

“Hayır!”

“Hayır!”              

Aynı anda üçünün de aynı itiraz kelimesini kullanmaları onların aksine beni irkiltmişti. Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırıp, bir adım geriye gittim. “Pekâlâ?”

Kendine ilk gelen Anne olmuştu. Başını iki yana sallayıp, Harry’yle Gemma’nın arasından geçti ve yanıma geldi. “Affedersin tatlım,” dedi, tanık olduğum tuhaf şeyden dolayı mahcup görünüyordu. “Gitme demek istedim,” bir süre bakışlarını beklentiyle Harry ve Gemma’ya dikti, bir tür onay bekliyor gibiydi. İstediğini anlamayacağını fark etmiş olmalı ki, bozuntuya vermeden gülümsedi. “Onlar da öyle demek istedi.” Dedi dişlerinin arasından. Zihninde her an çıkması olası abla-erkek kardeş kavgası konusunda bir şeyler tasarlıyor gibi görünüyordu.

Başımla onaylayıp, “Ona ne şüphe.” Diye mırıldandım. Kafam karışmıştı. Beklemeden iki küçük adımla Harry’nin önüne gidip, tereddütle omuzuna dokundum. “Stili-E, Harry, hey,” başını usulca çevirdi, Gemma’ya sertçe diktiği bakışları yine benimkileri buldu. “Artık müjdeli şeyi alıp gidebilir miyim?” diye sordum en masum tavrımı takınarak.

Bir anlığına da olsa onunla konuşuyor olmama şaşırmış görünmüştü. Gecenin başından beri ilk defa kafayı çalıştırmayı denedim ve bunun, Gemma ve Anne'in bana anlattığını sandığı şeyin, arkama bakmadan kaçmama sebep olacak bir içerik barındırdığını anladım. Of geri zekâlı çocuk, kesin hala oyuncak ayısıyla uyuduğu gibi bir sırrı ele verdiklerini sanıyordu.

Nasıl oldu bilmiyorum ama, Harry aniden yine keyiflenmenin bir yolunu bulmuştu.

“Aslında hayır,” diye cevapladı Anne sorumu, Harry bana gevrek gevrek sırıtmayı seçerken.

“Hm?” sorarcasına onlara baktım. “Ben bir şey mi kaçırdım?”

“Öyle görünüyor.” dedi Harry sırıtışını bozmadan. “Benimle gel.” Bir an sonra eli bileğimi kavramıştı. Bütün gece bana ve Harry'ye pek dostça yaklaşmayı tercih etmeyen Gemma'nın Harry'nin elini izlerken gülümseyişini bastırmaya çalışması gözümden kaçmamıştı.

Anladım, sorun genlerdeydi. Ailecek dengesiz olmanın başka açıklaması yoktu.

Harry'nin peşinden ilerlerken bahçe kapısına geldiğimizi fark etmiştim. “Nereye gidiyoruz?” diye sordum. “Hey, bekle çantamı alm- Ah.” bahçede, tam önümüzde duran çadıra öylece bakarken kaşlarımı çattım. “Çadır.” diye mırıldandım kısaca. Harry bileğimi bırakıp kısa bir alkış tuttuğunda gözlerimi devirdim. “Pekala, bu kadar yeter. Aklından ne geçiyorsa bir saniye içinde ötmezsen-”

“Burada kalacaksın,” dedi benim aksime sesini alçaltma ihtiyacı hissetmeden. “Benimle.”

“Çadırda.” dedim ifadesizce.

'Till We SurrenderWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu