Yemeğin ardından normal ders tempoma dönmüştüm. Tüm gün boyunca farklı birşey olmamıştı, masal diye öğrendiğimiz canlıların gerçek olduklarını öğrenmem dışında. Savaşçı Eğitimi dersinde Austin partnerim olduğu için günü dayak yemeden sonlandıra bilmiştim. Bunu takip eden ertesi günde aynı sakinlikle ilerlemişti.

Ve o gün gelip çatmıştı, cuma günü. Gün içerisinde beni yiyip bitiren heyecan dışında bir olay yoktu ama o heyecan tüm herşeye bedeldi. Saat o kadar yavaş ilerliyordu ki bir ara zamanın durduğunu düşünmüştüm. Ama bir şekilde zaman ilerlemiş ve Luke ile Austin'nin dersine gelmişti.

Normal selamlama, sıra olma ve eşleşme olaylarını gerçekleştirdikten sonra Austin yanıma gelmiş ve eğitimine başlamıştı. Önceki günlerdeki gibi sakin sakin hareketleri ve duruşları öğretiyordu ki yere düştüm.

Elini uzatıp kalkmama yardım etti ve ben kalkar kalkmaz beni kendine hafifçe çekip "Heyecanlı mısın?" diye fısıldadı.

"Evet," diye sessiz bir cevap verdikten sonra bir daha bu konuyu konuşmadık.

Ders bittiği sırada aklıma kaçta ve nerede buluşacağımız soruları geldi ama Luke fark eder diye tekrar dönüp soramadım.

Bir sekilde Austin ile görüşmemiz gerektiğini düşünerek akademi binasına yöneldim.

Yemek saatine kadar işime yarayacağını düşündüğüm bir iki ilacı ve merhemi küçük kaplara koyarak ayırdım. Rusya'nın soğuk olduğunu bildiğim için Tyler'ın birkaç yıl önce hediye ettiği motorcu ceketini dolapdan çıkarttım ve kalan sürede uyudum.

Yemek saatinin başladığı anonsuyla uyanıp yemeğe indim. İçimdeki durmak bilmeyen heyecandan dolayı ne zaman indiğimi, ne yediğimi, ne zaman geri odama döndüğümü fark etmemiştim.

Odama girmemle birlikte yapmam gereken önemli birşeyi unuttuğumu fark ettim, Austin'nin odasına gitmeliydim. Geri dönersem fark edilebilirdim, işi riske atmamak için olduğum yerde kalmaya karar verdim. Austin bir şekilde bana haber verirdi, sanırım.

Saatler ilerledikçe içimdeki coşku katlanıyordu. Yatağa uzanmış tavanı seyrederken kapının tıklanmasıyla ayağa fırladım. Gelenin Austin olduğunu düşündüğüm için onu bekletmemek için kapıya koştum.

Kalbim ağzımda kapıyı açtım ve karşımdakine baktım. Bir anlık şokun ardından "Aiden?" diye tuhaf bir tepki verdim.

"Birini mi bekliyordun?" diye sordu yüzümdeki ifadeye karşılık.

"Ha-hayır." diye kekeledim henüz üzerimden atamadığım şokun yüzünden.

"Emin misin?" diye sordu şüpheli bakışlar eşliğinde.

"Evet." diye cevapladıktan sonra "Neden geldin?" diye sordum.

"Nasılsın diye bakmaya geldim." dedi ve birkaç saniye sessiz kalıp yutkundu. Ardından "Bir de haftasonu ne yapıyorsun diye soracaktım." diye ekledi.

Güzel soru. Pek birşey yapmayacağım alt üstü eğitmenimle Rusya'ya kaçıp beni bırakan kadından geriye tek kalan yüzüğü bulmak için gideceğim. Her haftasonu hobi olarak böyle şeyler yaparım. Ee, sen neler yapıyorsun?

Hafifçe yana çekilerek masamın üzerinde duran kitapları gösterip "Bunları bitireceğim," dedim.

Yüzündeki tiksinti ifadesinden onun tarzı bir uğraş olmadığını anladım. "Ne güzel." dedi soğuk bir sesle. "Eğer kitaplardan sıkılırsan haberim olsun." dedi ve arkasını döndü. Tam gidecekken başını bana doğru çevirip "Yarın akşam bizimkilerle basket oynayacağız gelmek istersen beklerim, spor salonunda olacağız." dedi ve gitti.

Druid AkademisiWhere stories live. Discover now