GERİ DÖNÜŞ

En başından başla
                                    

" O burada" dedim buna daima inandığım için emin bir şekilde. " Biz onu unutmadığımız sürece o bizim yanımızda olacak. Ve ben onu unutmayacağım. Onu da ona bunları yapanı da unutmayacağım. O pisliklerin başkalarına zarar vermesine izin vermeyeceğim. Son nefesime kadar bunun için çabalayacağım." Öfkeliydim... Kardeşim kollarımda ölmüştü. Acı çekerek, ölmeyi dileyerek... Vücudundaki zehir onu yavaş yavaş öldürmekle yetinmemiş sonunda onu benden almıştı.

Üzülme Gülden... Lütfen benim için üzülme. Bu benim için bir kurtuluş. Hayatım boyunca bu acıyı çekmektense bu daha iyi. Ben mutluyum sen de benim için mutlu ol. Hep gül...

Onun son sözlerini hiç unutmamıştım. Unutamayacağımı da biliyordum. Bu yola onun için girmiştim ve yürümeye devam edecektim. Omzuma değen elle düşüncelerimden sıyrılıp yana doğru baktığımda, Serdar babanın hüzünlenmiş yüzünü gördüm. " Seninle bizim gibi gurur duyuyordur. Kardeşinin ne kadar güçlü ve başarılı olduğunu görüp gittiği yerde huzurlu şekilde dinleniyordur."

" Umarım Serdar baba. Umarım huzurludur."

" İnşallah bir delilik yapıp otel falan ayırtmamışsındır" diye sordu Ayşe annem şüpheli bir tonda. Bunu konunun değişmesi için yaptığının farkındaydım. Bu konuşma her açıldığında üçümüz de hüzünlenir, geçmişin acılı anılarında boğulurduk. Zaman bizim acımızı azaltmamıştı ama alışmamızı sağlamıştı. Artık Gamze'nin yokluğuyla nasıl başa çıkacağımızı biliyorduk.

Tabağımı yeniden elime alıp gülümsemek için zorladım kendimi. " Hayır, birkaç gün sizi rahatsız edeceğim. Sonra kendime bir ev tutacağım" diye açıkladım. Planım şimdilik buydu. Onların itiraz edeceğini bilsem de kendi evime çıkma konusunda kararlıydım. Beni yük olarak görmeyeceklerini bilsem de işim gereği gecem gündüzüm belli olmuyordu benim. Onları rahatsız etmektense kendi sorumluluğumu taşımayı istiyordum.

" Serdar Bey, duyursun değil mi deli kızın dediğini? Hiç yapmamış olsam da kendisini dövmemi istiyor adeta" dedi çatık kaşlarla.

Ağzımdaki keki hızla yutup " Ben sizi kendimden kurtarıyorum. İnanın iyilik yapıyorum. Yoksa burada sizin yanınızda kalmak benim için daha iyi olur elbette."

" O zaman itiraz istemem. Bizimle kalıyorsun. Zaten yıllardır hep bizden uzaktaydın. Daha fazla uzakta kalmana izin vermeyeceğim. Hem zaten şunun şurasında ne kadar daha yaşayacağız ki. Yanımızda kal."

Az kalsın kekle boğuluyordum. Masanın üzerindeki çaydan bir yudum alarak keki yuttum. " Ayşe anne asıl sen beni öldüreceksin bir gün. Bu nasıl bir ikna şeklidir ya?"

" Sen de başkaları işe yaramıyor ne yapayım?"

" Sen de öleceğim diyerek beni ikna etmeye çalışıyorsun yani? Başını salladı. İç çekerek Serdar babaya baktım. O ben karışmam bakışları atarak kekini yemeye devam ediyordu. Anlaşılan bu daha önce konuşulmuş ve beni ikna edebilecek yol itina ile belirlenmişti. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Ben de gelmeden önce karar vermiştim.

" Burada kalsan olmaz mı? Ne güzel yemeğin hazır olur, çamaşırların yıkanır, ihtiyaçların karşılanır, işten geldikten sonra tüm bunlarla uğraşman da gerekmez. Gidip bir başına ev tutup ne yapacaksın?" diye sordu Ayşe anne son kozunu oynayarak.

Onlara itiraz etmek zor geliyordu ama burada kalıp yük olmak istemiyordum. Benim için tek yaşamak daha kolaydı. Zorlukları vardı ama en iyisi buydu. " Özür dilerim Ayşe anne. Ama sen de beni anla. Burada sizin yanınızda olmaktan çok mutluyum ama beni de anlayın. Yük olmak istemiyorum. Üstelik alıştığım bir düzen var. İş saatlerim belli değil. Eve geliş gidişim de öyle. Bu şekilde yaşıyorken nasıl gelip sizinle kalırım?" Ayşe annem bir şey demek için yeltendiğinde " Biliyorum siz sorun etmezsiniz ama ben ederim. Kendimi kötü hissederim. Bu nedenle ısrar etmeyin. Bırakın ayrı bir eve çıkayım. Hem artık aynı şehirdeyiz, sık sık gelirim size."

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin