1.Bölüm

516 52 27
                                    

Multimedia'da tanıtım fragmanı var. Keyifli okumalar :)

Bir kış günü evde, yalnızlığım ile boğuşurken dalgınca boş sokağı izliyordum. Hava bulunduğumuz mevsime göre oldukça soğuktu. Kar hafiften yağıyor, etrafı beyaza çeviriyordu. Elimde olan kahvemden bir yudum alıp dudaklarımı yaladım.

Ben Savaş Mertoğlu, İstanbul'da anneannem ile yaşıyorum. Anneannem dışında hayatımda kimse yok. Bana bu zamana kadar gelen en büyük eksiklik ise, anne ve baba sevgisi. Babamı da annemi de görmüştüm. Babamı sadece kafamda yarattığım baba figürü olarak hatırlamak istiyordum.

Anneannem annemden veya babamdan ne zaman bahsetmek istesem bu konuyu bana kızarak kapatıyordu.

Annem ve babamın yaşamaya çalışıyordum. Rüzgara karşı yanan bir mum gibiydim. Eriyordum insanların elimde. Veya koparılmış bir sayfa gibi hissediyordum kendimi. Benim sayemde bir hikaye yarım kalmıştı. Şey de olabilir, bir gün solacağını bir çiçek gibiydim. Gene de açıyordum işte...

"Savaş, hadi, kahvaltı hazır oğlum. Gel," dedi anneannem bana seslenirken. Boş gözlerim ile dışarıya baktım. Derin bir nefes verip yerimden kalktım ve mutfağa ilerledim.

İçeri girdiğim an yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Anneannem her zaman olduğu gibi döktürmüştü.

Masaya oturup tabağıma kahvaltılıklardan doldurdum. Anneannem de karşıma oturunca bana gülümseyerek baktı.

Çayından bir yudum alıp sessizce kahvaltısını yaşamaya başladı. Annemi çok az hatırlıyordum çünkü çok az bir süre benimle beraber kalmıştı.

Babamı... Babamı kendim kadar iyi biliyorum çünkü babam lanet olsun ki hâlâ hayatta. Anlamış olmalısınız, babamdan nefret ediyorum!

Sessiz geçen bir kahvaltının ardından saate baktım. Okula geç kalıyordum. Hemen ayağa kalkıp odama girdim. Üzerimi değiştirdim ve çantamı aldım.

"Anneanne, ben çıkıyorum. Akşama görüşürüz," dediğimde ışınlanır gibi yanıma geldi.

Küçük mavi cüzdanından bir miktar para çıkarıp elime tutuşturdu.

"Param vardı," dediğimde kaşlarını çattı.

İç sesime göz devirdim ve annenemin yaşlanmış yüzüne baktım.

"Sen gene de al yanına. İhtiyacın falan olur. Oradan kullanırsın."

Ona gülümseyip yanağını öptüm. Anneannem çok yaşlı bir kadın değildi. O yüzden kendimi çok fazlalık gibi hissetmiyordum.

"Teşekkür ederim anneane," dedikten sonra elimi sallayıp evden çıktım.

Anneannemin dediğine göre gözlerimi annemden almıştım. Bu çok önemli bir şey olmasa bile benim için çok şey ifade ediyordu. Gözlerimi annemden aldığım için çok mutluydum.

Anneannemin maddi durumu kötü değildi. Çokta iyi değildi. Normaldi. Bir apartman dairesinde beraber yaşıyorduk. Bazen kendimi ona karşı mecbur bir şey olarak görsem bile, o bunu hissetmenin yanlış olduğunu söylüyordu.

Okul bahçesinden içeriye girip kimse ile göz teması kurmamaya özen göstererek içeri girdim.

Okul da namım ezik diye yürüdü. İnsanlar tarafından hep küçük düşürülür, kimse ile iletişim kurmazdım. Kafamdan aşağı kola dökerlerdi. Veya karanlık korkum olduğunu bildikleri için beni spor salonuna kitlerlerdi.

Evet, sorularım vardı. İletişim sorunu olsun, psikolojik sorun olsun. İnsanlar ile iletişim kurmakta çok zorlanırdım. Konuşurken dilim tutulur, heyecandan titremeye başlardım.
Psikolojik olarak ise... stres olduğum zaman kağıt parçalar, sigara içerdim. En yakın iki arkadaşım varsa biri sigaramdı.

SON FISILTITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang