BÖLÜM 1

653 76 35
                                    

Dar sokaktan yukarıya hafif dikçe bir rampayı hızlı hızlı çıkıyordu. Şehirden bir hayli uzaktı burası. Yeni yerleşim başlasa da, hala büyük şehrin nimetlerinden mahrumdu. Sokağın orta yerinden yağmur suyu aka aka bir kanal oluşturmuştu. Ve yaz kış hep çamurluydu bu sokak. Kışın malum yağmur, yazında mahallelinin çeşitli sebeplerle sokağa akıttığı sular bu sokağı hep çamurlu olmaya mahkûm ediyordu. Buradaki evler bir biri içine geçmiş küçük izbe evlerdi. Genelde küçük parseller olduğundan evlerde küçüktü. Bahçe duvarı çekilmiş, bir birine yoldaşlık edecesine iç içe geçmiş, belli bir planı olmayan mantar gibi bitivermiş görüntüsünde evlerdi bunlar. Ve içinde oturanların cüzdan kalınlıklarını yansıtan bir görüntü çiziyordu. Tek tük villa tarzı evlerde yok değildi. Onlar çölün ortasındaki vaha gibi duruyordu bu varoş mahallede. Burada oturanlar "Geleceği parlak buraların" derler sabrederlerdi. Hep bir hayal içinde kulaktan dolma bilgilerle herkes bir birine bir sebep bulurdu burada oturması için.

Hızlı adımlarla düzlüğe doğru çıktı takati kesilmişti. Mahallenin konumlandığı yer bir tepeydi aslında. Bu tepenin tam doruğu bıçakla kesilmişçesine düz bir alandı ve merkezi bir konum teşkil ediyordu. Biran durdu birkaç dakika soluklandı. Evleri görünüyordu. Bahçeli, küçük ama kullanışlı, boyası dökülmüş, eski bir evdi burası. Babası o küçükken yaptırmıştı bu evi. "Eşeksırtında kum taşıdım ben bu evin temeline." derdi hep. Ağır adımlarla yürüdü. Çok yorulmuştu komşuları ve uzaktan da akrabaları olan Emine nine iyice yaşlanınca arada bir yardım isterdi. Naciye'de gider siler süpürür dönerdi. Bugünde o günlerden biriydi. İşleri bitmiş eve dönüyordu. Bahçe kapısından girdiği anda evde her günden daha farklı bir telaş sezinlemişti. Hayırdır inşallah diyerek evin açık duran kapısından içeri girdi. Mutfağa daldı. Analığı telaşlı telaşlı etrafı topluyor bir şeyler hazırlıyordu. Evde tam bir misafir gelecekmiş havası vardı. Analığına sordu.

-Anne hayırdır? Neler oluyor?

Habibe kadın yüzüne hınzırca baktı:

-Haydi, haydi şanslısın kız, talih kuşu kondu başına. Fransa'ya gelin gidiyorsun. Akşama seni istemeye geliyorlar.

-Neeee? Ne gelini? Ne istemesi? Sen ne diyorsun ana? Nerden çıktı bu?

Bu sözleri öyle şaşkınlık içinde söylemişti ki o kocaman iri gözleri buğulu bir hal almıştı. Analığı Habibe kadın bu duruma keyiflenmiş gibi devam etti.

-Benden duymuş olma. Baban verecekmiş seni. Öyle dedi Ramazan amcana. Kapının orada konuşurlarken duydum.

-Ne amcası? Ramazan'da kim?

-Kim olacak kız komşu Ramazan yok mu? O işte babanın kıymetlisi.

Neye uğradığını şaşırmıştı. Bu ne demekti şimdi? Küçük bir kızdı. Her genç kız gibi uçuk kaçık olmasa da hayalleri vardı onunda. Geceleri henüz daha tanışmadığı sevgililer hayal ederdi kendince. Öperdi onları dudaklarından utana sıkıla yüzü kızarırdı. Yıkık dökük bir ailenin bahtsız kızı olduğunu henüz öğrenmemişti daha. Gerçi anacığı ile babası uzun süre önceleri, o daha çocukken ayrılmışlardı. Bahtsızlığı daha el kadarken yakasına yapışmıştı ya alışmıştı bunlara. Naciye'nin babası daha Naciye beş aylıkken annesiyle ayrılmış, analığıyla yani Habibe'yle evlenmişti. Naciye Habibe'yi öz anası bilmişti yıllarca. Fakat sonraları sokakta konuşanlardan, komşulardan, oradan, buradan öğrenmişti öz annesinin başkası olduğunu.

Naciye şaşkın bir halde olduğu yerde kala kalmıştı.

-Evlenmek mi? dedi kendine fısıltı gibi bir sesle.

Hayatında aşka, sevgiye, beğenilmeye dair hiçbir şey hissetmemişti bugüne kadar. Gittiği bağlama kursu hocasının bakışları dışında. Ne yani şimdi bir kere bile sevme fırsatı olmadan yüreği birileri için bir kuşkanadı gibi pır pır etmeden evlenip gidecek miydi? Evlenmek diye düşündü. Neydi evlenmek? Şaşkındı. Donup kalmıştı kadının sözleriyle. Ya bağlama hocası Galip. O ne olacaktı? Onun türküleri söylerken kendini seyre dalarak bir nevi transa girmesinden garip bir zevk alırdı Naciye. Oda bir başka söylerdi türkülerini Naciye'nin gözlerine bakarken. Gerçi yaşı Naciye'ye göre biraz büyüktü. Ama Naciye için bu ilk ti. İlk defa birisi ona Galip gibi bakıyordu. Karma karışık olmuştu. Naciye odasına gitti duvarda asılı bağlamasına baktı. Gözlerinden iki damla süzüldü yanaklarına. İçinden ilk gelen şey istemiyordu. "İstemiyorum! Evlenmeyi istemiyorum. Her kim ve ne olursa olsun istemiyorum." dedi içinden. Ve bir nefret doğdu yüreciğinde daha ilk dakikasında. Bilmiyordu ki bir çocuk gibi büyütecekti yıllar yılı bu nefreti içinde. Şimdi ne yapacağım diye düşündü. İçinden "İnşallah babam bu gelecek adamı beğenmez ve vermez." Dedi. Odada dönüp duruyordu. Tırnaklarını kemiriyordu farkında olmadan. Hem bu Fransa'da nerden çıktı? Buraların suyumu çıkmıştı, aklından bin türlü soru ve yeni doğmuş nefreti bir o yana bir bu yana gitti geldi odada.

KADININ CEHENNEMİ (BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin