hurt

7.3K 495 739
                                    

Müthiş bir baş ağrısı eşliğinde, sınav notlarının açıklanması yüzünden sınıfta oluşan uğultuyu katlanılamaz bulan oğlan, şakaklarını ovuşturarak gözlerini kapattı. Neyse ki ders bitmek üzereydi. Biraz daha sık dişini.

"Ve Kyungsoo seni de tebrik ederim, Lia ile sınıftaki en iyi notu aldınız." Öğretmen yaklaşıp sırasına küçük, jelatinli, kalp şeklinde bir çikolata bıraktı -sanki ana sınıfındaydılar, göz devirmemek için kendini tuttu-, Kyungsoo sıra altında duran ellerine bakmayı keserek başını kaldırdı ve saatlerdir konuşmadığı için sesinin doğru tonda çıkamayacağı olasılığıyla, cızırtılı sesinin oluşturacağı komediyi hesaba katarak sadece başını salladı ve gülümsemeye çalıştı.

En azından notlarının iyi oluşu, hayatında el ile sayılabilecek bir kaç güzel şeyden biriydi. Sona saklanan sınav notlarının okunmasının ardından çalan teneffüs ziliyle cebindeki telefonu ve kulaklığı çıkarıp sevdiği parçalardan birini seçti. Telefonu olmasaydı okul gerçekten çekilmez gelir gibiydi çünkü sikik sınıfında ya da okulunda bir tek arkadaşa bile sahip değildi.

Pekala, telefonuna mesaj geldiği yoktu ama en azından internette takılıp müzik dinleyerek zaman öldürebiliyordu. Onun gibi çalışkan bir çocuktan beklenen, on dakikalık teneffüslerde bile kitap okumak olmalıydı fakat Kyungsoo kitap okumayı sevmezdi. Nasıl sevebilirdi ki? Ne zaman okunmaya çalışsa başı müthiş bir şekilde ağrırdı. Bir sürü kelime barındıran ve bir okudu mu insanın sonuna kadar kapatamadığı o şeyleri okuduğunda baş ağrısından keyfini bile çıkaramazdı. Diğer insanlar bu duruma düşmediği için şanslı olsa da elindekinin kıymetini bile bilmiyordu ve evet, feci şekilde sinir bozucuydu.

Etrafına bakınıp insanları izlemek ise tam bir işkenceydi çünkü onların iç dünyalarını bilemese de en azından Kyungsoo gibi de değillerdi. Okulda hiç arkadaşı olmayan çok az kişi olmalıydı ve bilin bakalım kim onların içindeydi?

Kalemini evirip çevirdi fakat sınıfa giren öğretmen, kalemi bırakarak kulaklıklarını çıkarmasına neden olmuştu.

En azından biraz matematik problemi çözerek beynini meşgul edebilirdi.

***

"Şu Kyungsoo yine Jongdae'yi geçti." Baekhyun başını Sehun'nun omuzuna koyduğunda, Sehun boştaki omzuyla omuz silkti. "Boş versene, Jongdae kafasını rekabet yerine derslerine verseydi üst üste üç kere ikinci olmazdı. Kyungsoo'nun sınıfta konuştuğu tek kişi fakat bu konuşma sadece Jongdae'nin sataşmalarına verdiği cevaplardan ibaret." Vay be. Sehun'dan böyle şeyler duyunca gözleri yaşanıyordu. Sessizce "Hmm." dedi. "Haklısın galiba."

Tam huzurla gözlerini kapatacağı sırada, kendinden emin adımlarla yaklaşan deveyi gördü ve "Ugh..." diye söylendi. "Sehun-ah, Jongdae geliyor."

"BU SINAVA ÇOK ÇA-"

"Evet çok çalışmıştın fakat küçük böceğin seni yine geçti çünkü eminim gözlerin kitabındayken aklın hayal aleminde Kyungsoo'yu geçerek atacağın havadaydı." Sehun gözlerini kapatarak havalı havalı konuştuğunu düşündü fakat sadece Jongdae'nin, 'ergen...' diye homurdanmasına sebep olmuştu.

"Her neyse, bunun yalan olmadığını söyleyemem ama tam da değil." Jongdae, birbirine yaslı ikilinin önündeki sıraya oturdu ve onlara dönerek devam etti. "Kyungsoo'yu geçme hakkında birçok şey düşündüm fakat tıpkı benim aklımı onunla meşgul etmem gibi onun da aklını meşgul eden bir şeyler olsaydı nasıl olurdu, işte bunu da düşündüm."

Jongdae, ergen arkadaşını bozguna uğrattığı düşüncesiyle şişerken; Sehun gözlerini araladı ve saçlarını kaşıyarak "Ha?" dedi. "Aklında ne var bakalım, şu bakışların pek bir hınzır."

hurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin