Bölüm 5: Girişim

147 4 0
                                    

Çıplaklık, hem ahlakî hem de kanunî yönden problemdi. Bu nedenle doğru düzgün işler yapmak pek mümkün görünmüyordu. Yeteneğimle nasıl para kazanabileceğim konusunda kendi kendime yaptığım beyin fırtınası tatlı bir meltem rüzgârından daha fazla etkili olamadı...

Neyse ki ben de insanım! İnsan olmanın tüm kusurlarından faydalanabilirim yani... Hep kusursuz mu olacağım? Benim de kusurlarım olabilirdi!

Velhasıl insan kötü bir alışkanlığa tutulmaya, kötü bir yola sapmayagörsün... Kendine yaptığı açıklamayı bir şekilde eğer, büker, suçunun üstünü örter... Hatta kendine mağduriyet bile yaratabilir... İşte ben de öyle yaptım: Mesela bir banka kasasına girip ağzıma tıkıştırabildiğim kadar para tıkıştırıp çıkmak düpedüz hırsızlıktı; ancak... Böyle namussuz büyük şirketler değil miydi beni işsizliğe mahkum eden? Bak nasıl da birbirlerini haberdar etmişlerdi ve sırf hakkımı savundum diye hepsi bana düşman kesilmişti; benim gibi birini nasıl da namerde muhtaç olacak bir hale düşürmüşlerdi? Hem bankalar değil miydi kredi taksidini ödeyemeyen garibanın evinde ne varsa haczeden, çoluğu var mı, çocuğu var mı diye düşünmeden borçluları hapse tıkan? Şu halde bankadan para çalmak o kadar da kötü bir şey olmamalıydı. Hem çaldığımın bir kısmını fakire fukaraya verirsem bu günahın kefaletini de ödemiş olurdum değil mi? İşte bu düşünce zinciriyle ikna ettim kendimi hırsızlık yapmaya: Yeni neslin Robin Hood'u olacaktım!

Paranın elden ele dolaşması nedeniyle pis bir nesne olduğu, para tutan elimizi ağzımıza götürmememiz gerektiği çocukluğumuzdan beri söylenir. Yaptığım ilk soygunda ağzıma para tıkıştırırken öğürüp kusasımın gelmesi işte bu tembihlerden ötürüydü. Ağzımda naylon bir poşet götürüp, parayı bu poşete koyup geri getirmeyi ancak üçüncü soygunumda akıl edecektim. Yedinci soygunumda ise bankalar her ne kadar kötü ve şeytanî olsa da eksik çıkan paraların faturasını masum bir güvenlik görevlisine, gariban bir banka memuruna ya da aslında sicili temiz ve namuslu bir banka müdürüne keseceklerini fark ederek bu işe bir son verdim. Tükrüğümden falan izimi bulurlar diye çaldığım paraları yerine geri bırakamadım. Umarım kimseye bir zarar gelmemiştir.

Ben kötü bir insan değildim. "Bankalar kötüdür" gibi komünist söylemleriyle kendimi rahatlatsam da yaptığım iş düpedüz hırsızlıktı ve kimse bilmese bile ben biliyordum. Yeniden düşünmeye başladım. Tamam... Bu işten para kazanmanın legal bir yolu yoktu. Fakat benim yüzümden başka bir masumun zarar görmeyeceği bir iş mutlaka olmalıydı. Ama bu iş ne olurdu ve nasıl olabilirdi?

Bu sorunun yanıtı Melike'den geldi. Hala beni iyi kötü bir kaç ay idare edecek kadar param varken ne iş yapabileceğimi bulana dek herhangi bir şey yapmamaya, başka ülkelere gidip gelmemeye karar vermiştim. Tekrar normal bir hayata dönmemin tek yolu birileriyle görüşmekti. Memlekete gitmek istemiyordum; zira ailemle aramdaki yeni ilişki türü beni suçluluk hissi altında eziyordu. Eski arkadaşlarımla görüşmek istemiyordum çünkü onların kıytırık lüksleri ve sözde keyifli yaşam sürme tripleriyle hödük hödük övünmeleri karşısında elimde olmadan başıma gelenleri anlatacak ya da ima edecek olmaktan korkuyordum. Görüşebileceğim tek kişi Melike'ymiş gibi geliyordu. Onu dışarıda bir yemek yemeye davet ettim. Sonradan anladım ki o bu yemek davetinden çok mana çıkarmış, benden bir teklif duyacağı beklentisiyle gelmişti. Bende ise ne onun beklentisini, ne de kendi duygularımı anlayacak kadar duyarlılık mevcuttu. Bir iş yemeğine gider gibi gitmiştim.

Büyük ve çetrefilli bir şirket davasıyla uğraşıyordu Melike. Ortaklardan birisi yönetim kurulu başkanlığı yaptığı sırada şirketin içini boşaltmış, yaptıklarını gizlemek için de şirketin yevmiye defterini saklamıştı. Muhasebeci ve mali müşavir de onun adamlarıydı. Yani ortada hiçbir bilgi, belge yoktu. Yeni yönetim kurulu yevmiye defteri ortalıkta olmadığı için ne bu adamın şirketin içini boşalttığını ortaya koyabiliyor, ne de şirketin mevcut işlerine devam edebiliyorlardı. Sıkışıp kalınca Melike'den yardım istemişlerdi.

RaftanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin