36. Anlaşma

34.7K 1.9K 65
                                    




36. Anlaşma

Eylül'den...

Üzerimi değiştirdiğimden beri odada dolanıp duruyordum. Bu akşamın, bu konuşmanın iyi geçmesi gerekiyordu. Yoksa her şey daha da karman çorman olacaktı.

Çalan kapıyla saçımdaki havluyu yatağın üzerine bıraktım. Saçlarımı elimle havalandırarak kayık tipimden kurtulmayı denedim. Ama bu tipimin düzelmesi bugün sanırım zordu. Kapıyı açtığımda bana tebessümle bakan Erdem'i ve yanında başını yere eğmiş olan Güneş'i gördüm. Şahsen Güneş'in, Egemen ile geleceğini beklemiştim ama Erdem faktörünü unutmamdan kaynaklıymış bu düşüncem. Nasıl olurda koca gözümü unuturdum. Bende gülümseyerek, "Hoş geldiniz... Buyurun içeri," dedim kapıyı sonuna kadar açarken.

"Hoş bulduk," diyen Erdem kendinden eminken, Güneş hâlâ çekingence kafasını hafifçe salladı. Kıza Allah bilir neler söylemişti. Pis zorba!

Yeniden, "İçeri geçin..." dediğimde Erdem hızlıca kapıdan girip belimden tutup kendine çekti. Allah'ım çocuğun yanında yapılacak şey miydi bu? Evli olduğumuzu öğrenmiş olabilirlerdi ama yine de dikkat etse ne güzel olurdu. Erdem başını eğerek yüzümü incelemeye başladı. Gözleri önce gözlerimde sonra dudaklarımda ve en son olarak da yine gözlerimle birleşerek son buldu.

"İyisin?" dedi sabahki halime vurgu yaparak. İyi olup olmadığımı bilmiyordum ama iyiymiş gibi numara yapabilirdim. Konuştuktan sonra iyi olup olmadığıma karar verecektim.

"İyiyim hadi geç," diyerek kollarından huysuzca kıpırdandıktan sonra kurtuldum ve bize bakmaya utanan Güneş'e sarıldım. Erdem kesin evde kıyameti koparıp kızı fazlaca korkutmuştu. "Güneş sen nasılsın canım?"

"İyiyim Eylül abla... Sadece..." dediğinde bize çatık kaşlarla bakan abisiyle göz göze geldiği için sustu.

Onun bu haline kızarak Erdem'e baktım. "Erdem geç içeri! Bizde yemek hazırlayalım," dediğimden çoktan Güneş'in kolundan tutup mutfağa çekmeye başlamıştım. Kızgın ve yüksek çıkan sesim için hiçte pişman değildim.

Erdem Bey, "Biz yemeğimizi yedik, kendine göre hazırla," derken oldukça rahattı. O kadar çok rahattı ki üzerindeki deri ceketi gelişi güzel ayakkabılığa atıp bize bakmadan salona girdi. Onun bu hareketiyle tek kaşımı kaldırıp abisine boş bakış atan Güneş'e döndüm.

"Neydi bu şimdi?"

"Eylül abla abim çok kızgın..." diyen üzgün kıza bakmaya devam ettim. "Evde babamlara da bizi söyledi. Dahası benim okulu asıp Egemen'le gezip tozduğumu sanmalarını sağladı," derken Güneş'in de sinirle soluduğuna şahit oldum.

"O abin dayaklık ya neyse bu akşam kinini kussun da sonrasına bakarız. Sen korkma size bir şey yapamaz. En fazla bağırır çağırır. Ee onu da zaten hep yapıyor."

"Bu sefer ama baya kızgın. Beni yurt dışına yollamakla tehdit etti," diyerek yüzünü asan abi mağduru Güneş'e kollarımı iyice açarak sarıldım.

Ah Erdem ah! Kendi istediğini yapan bencil adam!

"Şşt sakın ağlama. Ben konuşurum abinle..."

"Seni dinlemez ki Eylül abla..."

"Ben sözümü dinletmesinin yolunu bilirim," derken nedense içimdeki çılgın ve kuduruk Eylül'de şaha kalktı. Nasıl dinleteceğimi daha doğrusu kuduruk Erdem Beyimizin neyle yola geleceğini biliyordum.

Güneş'in sessizliğiyle bende sustum ve bir şeyler atıştırmak için mutfağa girdim. Kübra yemek getirmişti ama yiyecek hal yoktu. Moralim eve hâlâ gelmeyen Egemen ile beraberdi. Onun bana normal davranmasıyla benim moralde yerli yerinde olacaktı.

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin