1

106 25 11
                                    

Gece yarısı telefonumun kulağı tırmalayan sinir bozucu zil sesiyle uykumdan isteksizce uyandım. Bütün gün incelenmek üzere masama getirilmiş ve incelemesi bitmiş olan dosyalarla boğuşmuş, artık bunalmıştım. Eve geldiğimde ertesi sabaha kadar güzel bir uyku çekerim düşüncesiyle yatağa girdim. Derken bu arama bütün uykumu suya düşürdü.

Arayan baş dedektif Carter'dı. Bana kötü bir haberi olduğunu ve biran önce Wayne State Üniversitesi'nin hukuk fakültesi konferans salonuna gelmemi söyledi. Tüm ısrarlarıma rağmen haberin ne olduğuyla ilgili en ufak bir bilgi bile vermedi. Alelacele yatağımın kenarındaki koyu mavi kot pantolonum,siyah tişörtüm ve siyah deri ceketimi giyip bir türlü çöpe atmaya kıyamadığım yıpranmış Harley (Davidson) botlarımın bağcıklarını kenarlarına sıkıştırarak evden çıktım. Motoruma atlayarak üniversitenin yolunu tuttum.

Üniversiteye vardığımda olay yeri inceleme ekibimiz oradaydı. Dedektif Carter'ın yerini sorduğumda konferans salonunda kurbanı incelediğini söylediler. Konferans salonu çoktan rektör, dekan ve öğretmenlerle dolmuştu bile. Herkes merakla olayın olduğu yöne bakıyordu. Bense onların yarattığı kalabalıktan hiçbir şey göremiyordum. Gözlerim bir ara arkadaşım Thomas'ı aradı. O da bu okulda görevliydi. Fakat o ortalarda görünmüyordu. Kalabalığı aşarak Dedektif Carter'ın yanına vardığımda neye uğradığımı şaşırdım. Gözlerimin önünde kanlar içinde yatan Thomas'tı. Düşünceler biranda zihnimi istila etmeye başlamıştı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Orada öylece kalmaktan başka bir şey yapamıyordum. Mideme adeta bıçak saplanmış gibi hissediyordum.

Bu nasıl olurdu? Nasıl olmuştu da ona kıymışlardı? Ve en önemlisi bunu ona kim yapmıştı?..

Kim Thomas'tan ne istemiş olabilirdi ki? Aklım almıyordu. Kafamda sorular giderek artıyor, bense olduğum yerde kalmış Thomas'ın cansız bedenini izliyordum.

'Theo biliyorum bir şok yaşıyorsun ama şuan senden istediğim şey bana yardımcı olman. Lütfen zor da olsa inceleme bitene kadar kendini kaybetme ve bana şu insanlardan kurtulmam için yardım et. Onlar burada olduğu sürece hiçbir şey yapamayız. Beni anlıyor musun?' diyen dedektif Carter'ın sesiyle birazda olsa kendime geldim. Ama bu şoku kolayca atlatmam mümkün değildi, hiç böyle olmamıştım. İşinde her zaman disiplinli ve soğuk kanlı olan ben bundan daha kötü vakalarla da karşılaşmıştım. Ama bu tamamen farklıydı. Her ne kadar kendi hayatımızı işimizin içine katmamamız gerekliyse de yapamıyordum. Nasıl olurdu da sıradan bir vakaymış gibi çocukluk arkadaşımın ani ölümünü kabullenip birde üzerine onun cansız bedenini inceleyebilirdim. Tanıştığım ilk andan beri sırdaş olduğum insan artık yoktu.

Ben düşüncelerle boğuşurken dedektif Carter benden yapmamı istediği görevi yerine getirmiş, insanları olay yerinden uzaklaştırmıştı. Bana eldivenlerimi uzatarak artık incelemeye başlamam gerektiğini söyledi.

Thomas'ın sağa doğru uzanmış olan başının yanına diz çöktüm. Okyanus mavisi gözleri açık, kanı vücudundan tamamen çekilmişti.Yanaklarındaki çillerin bile rengi solmuş, boğazından gövdesine doğru akan kanı zemindeki parkenin üzerini kırmızı saten bir örtü gibi örtmüştü. Kesiklere bakılacak olursa katil özel üretim bir Martini Antler Wooden kullanmış olmalıydı. En azından tecrübelerim öyle gösteriyordu. Çünkü böylesine derin ve kusursuz kesikler yaratacak başka bir bıçak yoktu. Ve cinayetin kusursuzluğuna bakılacak olursa kesinlikle işinde profesyonel olmalıydı. Ama her şey elimize gelecek otopsi raporundan sonra birazda olsa açığa kavuşacak ve bende böylece katilin peşine daha çabuk düşecektim. Derken Thomas'ın sağ kolunun altında bulunan bir kum saati ve yanındaki küçük not  gözüme  çarptı. Anlaşılan ekipler fark etmemişti. Kum saatini ve notu elime alarak okumaya başladım.

'Sevgili dedektif Theo,

Arkadaşınızın kaybına üzüldüm demek isterdim fakat sizin ilginizi başka türlü nasıl çekebilirdim bilmiyorum. Umarım bu kum saati size bir şeyler hatırlatmıştır. Tekrar görüşmek üzere, bol şans.'

KUM SAATİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin