Bölüm 13 - Panik

Start from the beginning
                                    

'Doğa bas, kendine gel bas! Abi, Tibet, abicim bana odaklan. Nefes al abicim.' adam acele ile Tibet'in çeketindeki havayı çıkarıp dudakları arasına sıkıştırmıştı. Kanlı elini önemsemeden yüzünü tuttuğunda bir kaç kez hava bastığı spreyla Tibet'in öksürüşüne baktı.

'Daha önce yaptın, bilincini kaybetmek yok. Daha önce o bilinç kapanmadan hastaneye gittik, şimdi de gideceğiz anladın mı beni abi' Tibet baygın gözlerle başını salladığında Emir bekleyen Ateş'e başı ile onay vermişti. İki adamda yığılmış bedeni kaldırdığında Doğa elinde kalan badiye baktı. Kandan rengi bordoya dönmüş siyah tşhirte.

'Doğa hadi!' Evrim'in kızı ilerletmesi ile arabaya yerleştiklerinde Emir kızın elindeki badiyi almıştı tekrar kanayan yere bastığında Tibet'in acıdan hırladığını fark ederek dişlerini sıktı adam.

'Bende kal. Dikkatli dinle, konuştuklarıma odaklan abi. Unutmaya çalış, yaranı unutmaya çalış. Tamam mı? Eğer ki beni bırakırsan bende bu hayalimi bırakırım. Okulu kestirip atarım. Anladın mı? İlk müdahalemi sende yapmak istemezdim ama Allah şahit ki beni bırakırsan bu son müdahalem olur.' Tibet'in zorlukla yutkunuşları sonrasında Emir bakışlarını yola bir kaç saniyeliğine çevirip tekrar Tibet'e dönmüştü.

'Az kaldı. Sakın bırakma beni, kardeşlerini yanlız bırakmazsın sen. Ben seni biliyorum, Kasırga'nın oğlusun sen. Kardeşlerini üzmezsin. Daha çok kızacaksın bana. Evrim'i sırtımdan düşüreceğim ve sen daha çok kızacaksın.' arabanın ani freni ile kapılar tekrar açıldığında Tibet hızlıca bir sedyeye alınmıştı. Gençlerin hepsi bitmiş halde koşarak ardından ilerlediğinde doktorların konuşmasını anlayabilen bir tek Emir'di.

'İleri derece astımı var. Hava desteği sağlamaya çalıştım. Ona bir şey olmasına izin vermeyin, eğer olursa bu hastanenin tüm tuğlalarını size yediririm.' adamın tehditi ile ameliyathane kapıları kapandığında Emir anlını buz gibi kapıya yaslamıştı. Tibet'i tanıyordu, bırakmazdı o, kardeşlerini, sevdiği kızı, annesini, babasını bırakmazdı. Kor alev olup ciğerleri yakardı ama ne olursa olsun gitmezdi.

Üç saat. Bütün ailenin bir anda kendilerini hastane koridorunda buldukları ve stresle geçirmeye çalıştıkları üç saat. Emir derin bir nefes alıp başını yasladığı duvara vurdukdan sonra hırsla çekilmiş adımlarını yine danışmaya yöneltmişti. Onu tutan Vuslat'a baktığında adamın tükenen gözleriyle başını sağa sola salladı.

'Tutma amca beni, bir kez daha sorayım.'

'Tibet çıkacak oradan Emir. Oğlum tahmininizden daha güçlü, senin danışmayı birbirine katmanın hiç bir yararı yok. Tibet oradan çıkacak, sapa sağlam çıkacak hemde.'

'Çıkacak tabi amca. Bundan şüphem yok benim. Eğer çıkmazsa okulu bırakacağımı söyledim, hayalimden vaz geçmem izin vermez o. İnsanların hayatını kurtarmama engel olmaz.'

'Hayalinden vazgeçmene izin vermez.' Emir usulca başını salladığında akan gözyaşlarını bu defa durduramamıştı.

'Amca korkuyorum.'

'Bende korkuyorum yiğenim bende korkuyorum.' yine şefkatli bir çift kol, yine bir destek. Aile olmak zor zamanların altından beraber kalkabilmekdi. Çekinmeden birbirinin omuzunda göz yaşı dökebilmekti. Kim olursa olsun içerideki için güçlü kalabilmekti. Emir destek aldığı adamın omuzundan telaş sesi ve duyduğu bir kaç terimle ayrılırken sıktığı dişleri çenesini tekrar gerdi.

'Ne oluyor!' Doğa'nın bağrışından sonra kız etraftakilere sorsa da yanıt alamayınca Emir'in karşısına geçmişti.

'Emir ne oluyor!' adamın tek yapabildiği başını sağa sola sallamaktı. Ne dudakları aralanıp bir kelime dökülüyor ne de aklındaki yaratığın kurduğu zehirden acı cümleleri susturabiliyordu. Bütün ailenin cevap beklercesine ona baktığının farkındaydı ama onun tek yaptığı koridorun ortasında öylece dikilip donuk bakışlar atmaktı.

Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|Where stories live. Discover now